Bir bilge ve ârif müslüman kürd büyüğünün ardından..
‘İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn..’
(Biz Allah’dan geldik ve dönüşümüz de O’nadır..)
Hak ve Özgürlükler Partisi (resmen tescillenen kısa adıyla, HAK-PAR) lideri Abdulmelik Fırat’ın 29 Eylûl 09 günü öğle vaktine doğru Ankara’da vefat ettiği haberini aldım ve Anadolu topraklarının ve kültürünün derinliklerinden kopup gelen kökleriyle bir irfan ve idrak âbidesi gibi yükselen iyi insanlardan birinin daha ebediyet yurduna doğru yol almasıyla, onun irfanından mahrum kalmanın gamını daha bir derinden hissettim, ruhumun derinliklerinde..
Abdulmelik ağabeyle şahsen, vicahen tanışmamızın çeyrek yüzyıllık bir geçmişi olup, 20 yıl öncelerde geldiği Tahran’da da günlerce süren uzuuun sohbetlerimiz olmuştu.. Daha sonra da dostlar aracılığıyla selamlaşır ve bazen eleştirilerimi de hem aramızdaki şahsî dostlar aracılığıyla ve bazen de makalelerim arasına sıkıştırdığım küçük notlarla ulaştırırdım ona.. Onun da bunları bir küçük kardeşinin serzeniş veya eleştirileri olarak anlayışla karşıladığını biliyorum..
O, tefekkür ufkunun genişliğine ve irfanî derinliğine hayran olduğum, bütün ömrü acılarla yoğrulmuş bir ârif - bilge müslüman idi..
Sosyo-politik hayatımızda bilinmesinde ve dikkatlerin üzerinde toplanmasındaki en büyük etki, muhakkak ki, M. Kemal rejiminin ilk kuruluş yıllarında Diyarbakır ve çevresinde ortaya çıkan büyük ayaklanma’ya ismini veren ve liderlik eden Şeyh Said’in torunu olmasından kaynaklanıyordu.. Ve o mensubiyet yüzünden ailesinin çekmediği kalmamıştı..
20 yıl öncelerdeki bir yazısında, TC rejimine ağır eleştiriler vardı.. Uygulamalardan çektiği acılar satır aralarında birer hışm ve gayz kurşunu gibi hissettiriyordu, âdetâ.. Bir dostum, ‘bu yazıdan kürdçü duygular geliyor burnuma, sen de hissetmiyor musun bunu?’ demişti de, ona, ‘Bakınız o yazıda, sadece kendi ailesinden 19 kişinin idâm olunduğu ve nicelerinin yıllarca zindanlarda ve sürgünlerde yaşatıldığı ve ailenin darmadağın edildiği de yazılı.. Kendisi de henüz iki yaşındayken Trakya’da Vize kasabasına sürgüne gönderilmiş ve 13 yıl sürgünde kalmış birisi..
Böyle büyük musibetleri, üstelik bir zulüm rejiminden gördüğünüzde, siz tepkilerinizi, bir takım duygu yanılsamaları olmaksızın çok sağlıklı şekilde ortaya koyabilir misiniz?’ demiştim..
*
Abdulmelik ağabey anlatmıştı..
1957 seçimleri öncesinde, Başvekil Adnan Menderes, ‘Şeyh Said Ailesi’nden bir kişinin m. vekili olarak Meclis’te bulunmasını istiyoruz..’ diye, haber göndermiş, özel ulakla..
Şeyh Said Ailesi’nin büyükleri toplanmışlar..
‘Bu, demişler; Kemal’in rejiminin bizimle barışmak için dolaylı bir el uzatmasıdır..’
Ama, ailenin büyükleri, ‘Bize bu kadar korkunç zulümleri revâ gören bir rejimin meclisinde nasıl bulunabiliriz?’ diye bu isteğe bir türlü sıcak bakamamışlar..
Ama, bu talebi reddetmek de istemiyorlarmış.. Çünkü, M. Kemal ve İsmet İnönü dönemlerinin 27 yıl süren ceberrutluğundan sonra, iktidara gelen Demokrat Parti içindeki dengeleri de gözetmek zorunda kalan Menderes’in, bu teklifi ancak, iktidarının yedinci yılında yapabildiğini anlayışla karşılıyorlarmış..
Aile büyükleri, ‘Biz onca yaşadıklarımızdan sonra orada olamayız, ama, o felaketleri bizzat yaşamamış, görmemiş ve o faciadan 8-10 yıl sonralarda dünyaya gelmiş olan Melik’i namzed gösterelim..’ demişler..
Ama, Melik de henüz 22-23 yaşlarındadır.. Yaşının küçük olması, meb’ûs / milletvekiliolmasına engeldir..
Abdulmelik ağabey anlatmıştı, yaşını mı büyütmüşler, yoksa, onun için bir istisnaî kanun maddesi mi kabul etmişler. Tam hatırımda kalmadı, ama, bir yolu bulunup böylece onun aday gösterilmesi temin olunmuş..
1957 Seçimleri sonrasında, Abdulmelik Fırat artık, Meclis’in bütün dönemlerinin en genç m. vekili olarak Meclis’tedir.. O zamanki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda (anayasa’da) henüz, m. vekili olmak için, ‘Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacağım’ diye bir ibareyi okumak dayatmacılığı da yoktur.. Bu zorbalık daha sonraki ihtilal anayasalarıyla yerleştirilecektir..
Cumhurreisi Celal Bayar ve Başvekil Adnan Menderes başta olmak üzere, o dönemin en üst makamlarının sıcak ilgisiyle, hüsn-ü kabulüyle karşılaşır, genç Abdulmelik..
Bu uygulama, denebilir ki, 20 yıla yakın bir süre bir kısmî ve nisbî barış ve uzlaşma havası oluşturur, ülkede..
*
Ancak, Abdulmelik Fırat’ın ve Şeyh Said ailesi’nin ve diğer etkili kürd aile ve aşiretlerinin faciasını yeniden başlatan bir dönem gelir..
Çünkü, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi olmuştur..
Demokrat Parti’nin lider kadrosu ve bütün m. vekilleri gibi, Abdulmelik Fırat da kendisini Harbokulu’nda, genç Harbiyelilerin tekmeleri arasında, bir hangara doldurulurken bulur..
Birkaç gün sonra da, tekmeler arasında bir gemiye bindirilip Yassıada’ya..
Orada, Yüksek Adalet Divanı adını taşıyan uyduruk mahkemenin ne kadar âdil olduğunu, Mahkeme Başkanı Sâlim Başol’un, yapılan hukukî itirazlar karşısında, ‘Ne yapayım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor..’ demesinden de anlayabiliriz..
Sanıklara hakaretin alabildiğince serbest olduğu ve sanıkların tepesinde dârağacı ilmiklerinin dolaştırıldığı o zâlimâne yargılamalar siyasî tarihimizin en utanç verici sahnelerindendir..
Ve sonra idâmlar ve hapis cezaları.. Mahkûmlar Kayseri Cezaevi’ne tıkılırlar..
Ve dört sene sonra, çıkarılan bir af ile serbest kalırlar..
Ama, 12 Mart 1971 ve 12 Eylûl 1980 Askerî Darbelerinden sonra da, ilk hatırlanan ‘tehlikeli kişi ve ailelerden birisi’ yine, Melik Bey ve ailesidir; yine zindanlara doldurulurlar, sürgünlere, mecburî iskanlara tâbi tutulurlar, ülkenin kendi yaşadıkları yörenin uzağındaki bölgelerinde..
Çünkü, bir cüzzamlı gibi, potansiyel bir tehlike ve rejim düşmanı olarak görülürler, hep..
Ve 1991’de yine siyasete döner ve Erzurum DYP m.vekili olarak yeniden Meclis’e girer..
Amma, m. vekili olabilmek için, Meclis’te, malûm ‘ilke ve devrimler’e bağlı kalacağına dair, anayasa dayatması bir metni okumak zorunda kalır..
Abdulmelik Bey’in, ‘Atatürk, seni sevmek bir ibadettir...’ sözüyle şahısperestlik tarihindeki iğrendirici yerini alan Celâl Bayar’dan aktardığı bir anekdot ilginçti..
Celal Bayar’ın ölümünden kısa süre önce, onu ziyarete gider, İst.- Çifte Havuzlar’daki evine.. Bayar’ın hemen bütün sözleri M. Kemal eksenlidir..
Abdulmelik Bey der ki: ‘Efendim, siz ‘fenâ fi’l Atatürk’ olmuşsunuz..’
(Tasavvufdaki, ‘Allah’da yok olmak’ mânasına gelen ‘fenâfi’llah’ iddiasını telmihen..)
*
Abdulmelik Bey, Meclis’teki siyasî hayatı sona erdikten sonra.. Fazla bir başarı sağlayamıyan bir HAK- PAR’ın kuruluşuna öncülük eder..
Onun o politik çabalarında başarılı olmaması, haklı olmadığı mânasına alınamaz elbette..
Merhûm Abdulmelik ağabeyin de bir takım yanlışları ve siyasî hesab hataları da olmuştur elbette.. Ama, onun bütün çabalarında, beynini ve kalbini, sırf kavimlerinden ve de laik rejime kolayca boyun eğmeyen dik kafalı tutumlarından dolayı sindirilmek istenen müslüman kürd halkının haklarını savunmaya tahsis etse de, o çabalarının temelinde İslamî kayguları daima gözönünde bulundurduğuna da yakınen şahidlik edebilirim..
Allah rahmet eyleye..
YAZIYA YORUM KAT