Bir ‘Amerika- İran Savaşı’ Olur mu ve Olursa..
40 yıldan bu yana İran ile Amerika ve İsrail arasında sürekli bir ‘psikolojik savaş’ yürütülüyor.
*
*1979 Şubat başında Şahlık rejiminin çökmesi,
*Amerika’nın Tahran Elçiliği’nin basılıp Amerikalı 52 diplomatın 444 gün rehine tutulması,
*Rehineleri kurtarılmak için Amerika’nın Nisan-1980 ortasında Doğu İran’da Tabes Çölü’ne bir hava indirme operasyonunun fiyaskoyla sonuçlanması,
*O zamanki Amerikan Başkanı J. Carter’ın hâtırâtında, İran’a atom bombası atmayı düşündüklerini ve amma bundan, Amerika’nın bütün müslüman dünyasından kovulmasına müncer olacağı endişesiyle vazgeçilmesi itirafında bulunması;
*22 Eylûl 1980’de Saddam’ın İran’a saldırtılması.. 8 yıl süren savaşta, iki taraftan yaklaşım 1 milyon insanın birbirini öldürmesi..
*Sonra, Amerika’nın İran’la münasebetlerini normalleştirme arayışı sırasında ortaya çıkan ‘Mc Farlaine’ skandalı,
*Saddam’ın nefesi tükendiğinde, Amerika’nın, İran’a aid bir yolcu uçağını 307 yolcusuyla Körfez’e gömmesi,
*Ve… İmâm Khomeynî’nin ‘ateş-kes‘i kabul ettiğini ve ‘zehir kadehini başına diktiğini’ açıklaması..
*
Aradan 30 yıl geçtiği halde tarafların irtibatı bir normalleşemedi.
Trum yeni ambargolar uyguluyor ve tehditler savuruyor ve ama, ‘müzakare kapısı da açık..’ diyor.
Arab dünyasında ise, Suûd ve benzeri rejimler, ‘İran, İsrail’den de tehlikeli!‘ propagandasını kitleleri esir alıyor.
İran Liderliği, yeni bir zehir kadehi içebilir. Gelişmeler bu ihtimali getirecek gibi görülüyor.
Bir Amerikan saldırısı veya Müslüman halklar arası bir iç boğuşma, sadece şu veya bu ülkenin değil, bütün müslüman dünyasının beqaasını tehdit eden yeni bir Moğol İstilası veya Haçlı Seferi haline dönüşebilir.
Bölge ülkeleri İran’dan korkutulurken, İran’ın siyaseti, özellikle Suriye’deki siyaseti de buna zemin hazırlıyor, ama, bir savaşın felaketi hepimizin üzerine abanacak..
*
*BİZE SIĞINANLARA ‘DEFOLUN!’ DİYENLER, UTANIYORUZ SİZDEN..
Bırakınız din kardeşliğini ve 100 yıl öncesine kadar 400 yıllık beraberliği; bırakınız onların ecdâdının da asırlarca en azından sizin ecdadınız gibi şehidler verip bedeller ödediğini.. Sırf, insan oldukları ve ateşin içinden kurtulmak için size sığınanları, ‘Defolun!’ diye kovmaya kalkışmak, barbarca ve utanç verici bir ruh halidir.
Bazı CHP ve İP m.vekilleri bu kadar gaddarlıktan rahatsız olmuyorlar mı sahi..
Onların tutuşturduğu bu nefret ateşi, toplumu öylesine zehirliyor ki, bir takım arab rejimlerinden gelen parababası şımarık kimselerin arabça konuşmasına bakarak, onların bütün olumsuzlukları da gariban ‘Suriyeli’lere yükleniyor. Ama, aynı çevreler, emperyalist dünyadan gelen ve her türlü ahlâkî sınırlarımızı çiğneyenlere hayranlık besliyorlar.
*
Geçen gün Üsküdar- Uncular Caddesi’nde günortası, sosyetik bir kadın, sanki saldırıya uğramış veya çantasını bir kapkaççı çalmış gibi; ‘İstemiyoruzzzz! Defoolun, ülkemizdeeenn!..’ diye bas-bas bağırıyor, ortalığı velveleye veriyordu. Üstelik de orada, Suriyelilerden kimse de yokken..
Bütün toplum bir algıyla zehirlenmek isteniyor.
Bu barbarca provokasyonun baş tahrikçileri durumunda olan CHP ve İP Gn. Başkanları bunun önüne geçmezlerse, bu durum, onların çocuklarına da utanç verici bir miras olarak kalacaktır.
*
Ve… tabelâlardaki alfabe savaşı..
İşyerlerinde, yabancı dillerdeki tabelâlardan sadece arab alfabesiyle yazılmış olanlara getirilen sınırlamanın mantığı nedir? Sadece İstanbul’da, latin, kiril, grek, çin, hind, japon, ibrî vs. alfabeleriyle yazılı dünya kadar tabelâ varken, evet, sadece arab alfabesiyle yazılanlara takılmak, niçin? Bilinsin ki, bu uygulamayla türkçenin de yüzyıllarca yazıldığı arab alfabesine karşı 1930’larda sergilenen nefreti hortlatmak isteyenler memnun edilebilir sadece.. Ayrıca, bu uygulama, Batı Avrupa ülkelerinde Türkiye’lilere aid işyerlerindeki tabelâlara karşı benzer yasaklamayı tetiklemeyecek midir?
*
Star
YAZIYA YORUM KAT