Bir âlim ancak bir defa akar hayattan
Her bir âlimi ve her bir mütefekkiri nev’i şahsına münhasır biricik bir âlem olarak tasavvur ederim. Hiçbirisi bir diğerinin motamot tekrarı niteliğinde değildir. O yüzden her birinin yazdıkları ve söylediklerinin kendine has bir kokusu, bir tadı, bir ışığı vardır.
Âlimler arasında elbette aynılık gösteren nice hususlar olacaktır. Ama farklılıkların varlığı da kaçınılmazdır. Aynılıkların olması, birinin diğerinin kopyası olduğu anlamına gelmez. Zira her biri düşüncelerini ve vardığı kanaatlerini farklı hayat tecrübesinden süzer. Aynı metodolojiye bağlı kalmak bile subjektifliği mutlak anlamda ortadan kaldırmaz. Böyle olduğu içindir ki, aynı mezhebe bağlı ilim ehli arasında bile nice farklı yorumlar yapılmıştır.
Âlimleri aynı mezhepten kılan tek şey, bağlı kaldıkları usûldür. Bir âlim mezhebini söylediğinde aslında takip ettiği usûlü söylemektedir.
Bir âlimi o yapan tecrübenin tekrarlanamayacağına inanıyorum. O tecrübe tek bir kişi tarafından ve bir defalığına yaşanır çünkü.
Bunun nedenini şöyle izah edeyim. Her bir insanın aile yapısı, aile içi dengeleri, aileden aldığı eğitimin keyfiyeti, sosyal çevresi; hocaları, arkadaşları, geçirmiş olduğu ağır hastalıklar, yaşadığı kişisel acı ve mutlu tecrübeler, yakınlarını kaybetmesi, okuduğu okullar, yaşadığı zaman dilimi, bu zaman diliminin insan algısını etkileyen olaylar bütünü, dönemin hakim ilmî anlayışı ve tüm bunlar kadar önemli olan algılama gücünün kişiden kişiye farklı olması gibi insana şekil veren faktörler, bir ilim adamını biricik yapan hususlardır.
Bu tecrübe bütünlüğünün aynı senaryoda ve aynı gerçeklik içerisinde tekrarlanması mümkün olamayacağından, her özne farklı öznedir..
Filozof Herakleitos’a ait olduğu söylenen bir söz vardır; “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” diye. Sözün sembolik anlam katmanı çok yüksek gelir bana. Allah insana aynı zaman, aynı mekân ve aynı tarihî şartlarda bir fırsatı sadece bir defa verir; onu ne kadar değerlendireceği, onunla nasıl temasa geçeceği ve ondan nasıl sonuçlar çıkaracağı o özneye has bir tecrübedir.
Kâinatta nasıl ki değişim sâbit ilahi bir kanunsa, her şey akıp hareket ediyorsa, aynı nehre bir daha girdiğinizde su da aynı su olmayacaktır, ihtimal yüksektir ki nehre giren özne de aynı özne olmayacaktır. Hem fizikî varlığımız değişmekte, hem tecrübe birikimimiz artmakta hem de algı dünyamızın açısı yaşadıklarımıza paralel değişmektedir.
İlk asırlarda özel bir zaman diliminin özel şartlarında vücut bulmuş öznel bir tecrübenin 5 asır sonra aynıyla vücut bulması mümkün olmayacağından, bu ilim ehli kişilerin eşi olmayan, yegâne tecrübe birikimi şahsiyetler olduğunu gösterir.
İnsan çağının çocuğudur. Yaşadığı asırdan alarak beslenir. Kalibresi yüksekse, asrına az da olsa bir şeyler katar. Asra az da olsa değer katmak çok büyük yetenek ve birikim ister. Bugün insanlığın ulaşmış olduğu bilgi ve tecrübe birikimi ise bu az katkıların toplamının sonucudur.
Boşuna dememişler, âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir diye...
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT