Bir 5816 garabetinin hikayesi: Atatürk’e hakaretten mahkeme oldum
Herkes eteğindeki taşı döksün. Cumhuriyet rejiminin yetiştirdiği tarihçiler var. Aslanlar gibi savunsunlar. Yoksa benim elimi kolumu bağlayarak, seninle güreş tuttum seni yendim diye şişinmenin anlamı yok.
İdris Günaydın / Yeni Akit
Bir facebook fenomeni, “Recep Tayyip Erdoğan. 300 korumayla dolaşıyor. Atam olsaydı böyle korumalara ihtiyaç duymazdı.” diye bir motosikletli görüntü paylaşmış. Bir Ak Parti taraftarı da ona cevap vermiş. “Topal Osman’ın Çankaya baskınında senin atan çarşaf giyip ... Çankaya’yı terk etti.” Ben de bu paylaşımı paylaştım. Yani ben, Allah biliyor; kul yanlış bilse de hiç umurumda değil; burada Recep Tayyip Erdoğan’ın korkak olmadığını vurguladım. Ama gerçek şu ki Tayyip Erdoğan sayısını tam bilemediğim oranda korumayla geziyor.
Yazar Ayşe Hür’ün Bağcılar mahkemesince beraat eden kitabına göre de Mustafa Kemal’in Topal Osman’ın Çankaya’yı bastığı bir gecede çarşaf giyerek kadınlarla Çankaya’yı terk ettiği iddia ediliyor. Doğru mudur? Olabilir.
Çünkü ne Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi ne de Mustafa Kemal’in kendisi; kendi güvenlikleri için nasıl tedbir alınacağına karar vermez. O Emniyetin meselesidir. 300 koruma diyorsa 300’dür. 500 koruma diyorsa 500 olur.
Çankaya muhafız alay komutanı İsmail Hakkı Tekçe, Mustafa Kemal’in çarşaf giymesini önermiş. O tarihte eşi olan Latife Hanım da. O da bunu yerine getirmiş. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Beğenirsin veya beğenmezsin; bir devlet başkanı adı üstünde, devletin başkanıdır. Baş düşerse devlet düşer. Onu iktidardan düşürmenin yolu bellidir. Halk istiyorsa derdin ne diye sorarlar adama.
Beni şikayet eden kim olabilir? Tabii ki Mustafa Kemal’in askeri CHP Giresun Teşkilatı Merkez İlçe Başkanı Avukat Murat Bektaş…
Sayın Başkan. Siz buradan kaybediyorsunuz. Bana açıp sorabilirdiniz. Biz antikemalistiz ama yeri gelince doğruyu konuşuruz. Temin ederim. Bunu da Allah’ın emri olduğu veçhile yaparız. Biz kimseye düşman değiliz. Sadece iddialar var; bu iddialar serbestçe tartışılsın. Atam ise ben de seveyim. Davamız bu.
Hûlasa hakim bey çok güzel bir mütalaa yapmış ve olayın künhünü kavramış. Demiş ki; “5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanunun 171. Maddesinde düzenlenen suçun gerçekleşmesi için hakaret eyleminin alenen işlenmesi gerekmektedir. Aleniyet için aranan temel ölçüt fiilin gerçekleştiği koşullar itibariyle belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması şeklinde belirtilmiştir. Belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek ve algılanabilecek bir ortamda işlenmesi halinde aleniyet vardır.
Dosyamızda sanığın Facebook adlı sosyal paylaşım sitesinden Topal Osman’ın öldürecek korkusundan Ata dediğin adamın kadın çarşafı ile dolaştığı günleri tarih de bizler de unutmadık. Şeklinde ifadeler içeren ve Atanın resminin montajlandığı bir görseli paylaştığı görülmüştür. Paylaşımda her ne kadar Atatürk’ün resmi yer alsa da bu durum kanunun 2. Fıkrasında yer alan heykel, büst ve abideyi oluşturmamaktadır.
…….”
Yani hakimin tam isabet kaydeden kararı ile beraat ettim. Peki bu durum ne kadar sürecek? Bu kanun ne kadar daha insanlara korku salmaya devam edecek?
CHP ve şürekası ve Uğur Mumcu’nun dediği gibi soyanlar, vatanı ve milleti dolandıranlar, satanlar daha ne kadar Atatürk maskesiyle dolaşacak?
İddialar yenilir yutulur değil. Bu iddialar ortada dururken bunu kabullenmek zor.
Herkes eteğindeki taşı döksün. Cumhuriyet rejiminin yetiştirdiği tarihçiler var. Aslanlar gibi savunsunlar. Yoksa benim elimi kolumu bağlayarak, seninle güreş tuttum seni yendim diye şişinmenin anlamı yok.
HABERE YORUM KAT