Bingöl’de “Malatya Ekolü” Tartışıldı
Bingöl'de ‘Son Dönem İslami Hareketler ve Uyanış Çabaları’ üst başlığı ile devam eden seminerler dizisinde bu hafta Malatya Ekolü konusu işlendi.
10 Mayıs 2014 Cunartesi günü Bilgi ve Düşünce derneğimizin seminer salonunda saat 20’de başlayan seminere konuşmacı olarak Malatya’dan gelen Necip CENGİL’in, Malatya ve İslami mücadele geçmişiyle günümüze değindiği, bilgilendirmenin yanında karşılaştırma ve özeleştirinin de yer aldığı konuşması ilgiyle takip edildi.
Konuşmasına 1950 öncesi Malatya’ya da değinen yazar, 1951’den itibaren Malatya’ya müftü olarak gelen İsmail Hatip ERZEN’le birlikte Malatya’da bir bilinçlenme başlangıcı olduğunu söyledi. Bilgiye dayalı bir bilinç yolculuğunun İsmail Hatip ERZEN’le başladığını ifade eden Necip CENGİL, o günün şartlarında “bilge terzi” Said ÇEKMEGİL’in ve eserlerinin bu bilinçlenmeye olan katkısını da anlattı. Said ÇEKMEGİL’in “Müslüman ölene kadar talebedir ve ben de talebeyim” diyerek sürekli bir yürüyüş, bilgilenme ve bilinci diri tutmayı önemsediğini, bunun bugün de unutulmaması gerektiğini aktardı.
Konuşmasında Said ERTÜRK’ün mücadeleye katkısını anlattıktan sonra, bu mücadelenin MTTB ve sonrasında Boğaziçi çay ocağı kürsülerindeki okuma ve tartışmalarla, hayata taşındığın ı, bu mücadelenin Zekeriya ŞENGÖZ, Ramazan KAYAN ve birçok ismin katkısıyla, bilinçli, diri ve üretken bir neslin yetiştiğini, bu neslin asla şiddete bulaşmadığını aktardı.
1950 Öncesi Malatya
1950 öncesi, Malatya CHP’nin kalesiydi. Geleneksel bir İslami anlayış vardı. Bir çok yerde olduğu gibi Kur’an hayattan çıkarılmış, yüzüne okunan, saygı duyulan ve sevap amacıyla okunan bir kitap haline dönüştürülmüştü. Örfi bir İslam anlayışı hakimdi. Bu anlayış hayata hükmetmiyordu. Camiler dolup taşıyordu, namazlar kılınıyordu, gönüllerde ve camilerde hapis bir ibadet anlayışı vardı.
Malatya’ya bir müftü geliyor
1951’de Malatya’ya müftü olarak gelen İsmail Hatip ERZEN, Malatya’da bir bilinçlenme serüveni başlattı. İsmail Hatip ERZEN, daha önce gittiği illerde de aynı hizmetlerde bulunmuş, Kur’an’ın anlamının okunması ve hayata taşınması için çalışmalar yapmıştı. Camide hafızların Kur’an okumalarının hemen akabinde cemaatin karşısına çıkar, “Hafızlar okudular. Şimdi de onların okuduklarının anlamını ben size açıklayacağım” diyerek, cemaatin Kur’an’ın içeriğini öğrenmelerini sağlıyordu. Cesareti dikkat çeken İsmail Hakkı ERZEN, kendisini çağıran devlet yetkililerinin saygısızlıklarını hazmedemez, onlara gereken cevabı korkusuzca verirdi.
Bilge Terzi Said Çekmegil
Sivri bir zekaya sahip olan Said Çekmegil, aynı zamanda iyi bir okuyucu idi. Okudukları üzerinde tefekkür eder, vahiy süzgecinden geçirir, yoğurur ve anlatır, yazardı. Terzi dükkanı sıradan bir iş yeri değildi. Bir okul gibiydi. Bu okuldan, Malatya’nın siyasi kişiliklerinden sağcı, solcu, muhafazakar ayırımı olmaksızın bir çok sima faydalanmıştır. Delilsiz konuşmaz, delilsiz konuşturmazdı. Kırkın üzerinde kitap yazdı. Her alanda fikir beyan etti. Fikir halkaları oluşturdu. Bu halkalarda bir usul çerçevesinde fikir alışverişlerinde bulunuldu. Daktilosu hiçbir akşam boş durmadı. Ömrünün ilerlemesi, çalışmalarında aksamalara sebep olmadı. Genç bir ruha sahipti. Bu özelliği ölümüne kadar devam etti. Yaşlılık dönemlerinde yer yer kişileri tanımakta güçlük çekmesine rağmen, Kur’an’ı unutmaması ilginçti. Okunan ayetleri “o ayet şöyle idi” diye düzeltiyordu.
Said ERTÜRK Malatya’nın üç Said’inden bir diğeri… 1926 doğumlu, medrese mezunu ve Malatya’ya 1956 yılında gelen bir isim. Malatya Melekbaba Camisinde uzun yıllar görev yaptı, duruşuyla, gayretleriyle Malatya insanına fayda sağladı, hakikatleri öğretmede son nefesine kadar gayret etti. Aslen Elazığ Palu’dan ancak Malatya’da insan yetiştiren bir isim oldu. Said ERTÜRK 1990 yılında Ankara’da tedavi edildiği hastanede vefat etti. Cenazesi Malatya’ya getirilerek toprağa verildi.
Genç Kuşak Hareketi Omuzluyor
İsmail Hatip Erzen , Said Çekmegil ve Said ERTÜRK hocanın ders halkalarında yetişen gençler, bulundukları ortamlarda yaptıkları çalışmalarla hareketin hızla büyümesini sağladılar. Okullarda, işyerlerinde, camilerde yapılan bereketli çalışmalar hızla meyvesini verdi. Tek mezar camiinde imam olan Ramazan KAYAN’ın hutbeleri, vaazları dikkat çekiyordu. Gençler, Cuma namazı için özellikle bu camiyi tercih ediyorlardı. Ramazan KAYAN, daha sonra imam-hatip görevinden istifa ederek, gruplar halinde öğrenci yetiştirmeye başladı. Bu çalışmalarda dikkat çeken bir İsim’de, 28 şubat sürecinin mahkum ettiği ve hala Malatya Cezaevi’nde bulunan Zeki ŞENGÖZ’dür.
CENGİL’e göre Malatya Ekolünün öne çıkan özellikleri;
1-Hiç kimse din adına konuşamaz. Bir kişi dinden anladığını söyleyebilir. “Benim dinden anladığım budur, ben bu ayetten ya da bu hadisten bunu anladım” şeklindeki yaklaşımlar, dinin birilerinin tekeline girmesine karşı bir önlem olur. Aynı zamanda kırıcı tartışmaların, tekfirin önüne geçmiştir bu yaklaşım.
2-Beyan edilen bir konu hakkında delil istenir. Dolayısıyla konuşmacılar dikkatli davranmak zorundadır. Delilsiz konuşmamaya dikkat edilir. Bu da insanları araştırmaya, okumaya ve tefekkür etmeye yöneltmiştir.
3-Her doğruyu her yerde söyleme prensibi vardır Malatya Ekolünün. Her doğruyu her yerde söylemelisin. Ancak üslubuna dikkat etmelisin. Doğruları her yerde söylemen problem teşkil etmez, onları nasıl bir üslupla söylediğin önemlidir.
4-Hayatı ilgilendiren her konu İslami konulardır. Bu konuların tamamı Müslümanların gündeminde olmalıdır. Organik tarım, mimari, çevre temizliği, eğitim, siyaset vb tüm konularda Müslümanların proje sahibi olmaları gerekir. Hayatı “İslami ve İslami olmayan” diyerek ikiye ayırmak mümkün değildir.
5-Fikir halkalarında bir usul vardır. Bir halka yapılır. Bu halkada belirlenen konu için herkese eşit süre verilir. Konuşmacı, sunumunu bitirinceye kadar müdahale edilmez. Birinin eleştiride bulunması veya fikrini söylemesi için sırasını beklemesi gerekir. Bu usul, katılımcıların araştırma yapmalarına vesile olmuş, böylece daha birikimli bir yapı oluşmuştur. Bir tartışma usulü meydana gelmiş, bu tartışma usulü insanların birbirlerini kırmak, yenmek yerine birbirlerini anlamalarını ve birbirlerinden istifade etmelerine sebep olmuştur.
Sonuç:
Malatya ekolü bir üniversite görevi görmüş. Boğaziçi Çayocağı adeta ikinci Boğaziçi Üniversitesi olmuştur. Bu üniversiteden bir çok yazar, düşünür mezun olmuştur.
Bu üniversitede eğitim görenler, yurdun çeşitli illerine dağılarak oralarda çalışmalar başlatmış, bu birikimi oralara taşıyarak toplumsal şahitlik görevini yerine getirmişlerdir. Umut veren bu çalışmaların hızla meyvesini vermesi egemenleri rahatsız etmiş, 28 şubat sürecinde hedef tahtasına oturtulmuştur. 28 şubat Sürecinde Malatya pilot bölge seçilerek, bir proje devreye sokulmuştur. Bu proje gereği Üniversite rektörü değiştirilerek, emekli bir general olan Ömer Şarlak Üniversitenin başına getirilmiştir. Rektörlük görevine geldikten kısa bir süre sonra başörtüsü yasağını uygulamaya koyarak, sivil toplum kuruluşları ile bir kavgaya girmiştir. Başörtülü kızlara sahip çıkan Malatya halkının ve üniversite öğrencilerinin başlattıkları başörtüsü eylemleri bahane edilerek harekete karşı topyekün bir savaş ilan edilmiştir. Gece yarısı operasyonları ile hareketin önde gelenleri ve bir çok bireyi göz altına alınmış, çok sayıda hareket mensubu cezaevine gönderilerek hareket önemli bir oranda akamete uğratılmıştır. Bu operasyonlar çerçevesinde Ramazan KAYAN ve Zeki ŞENGÖZ cezaevine gönderilmiş, Ramazan KAYAN’ın davada beraat etmesinin yanında Zeki ŞENGÖZ hala cezaevindedir. Harekete yönelik operasyonlar yaklaşık 40 ilde eş zamanlı yapılmış, hareketin sadece Malatya ayağı değil, Türkiye ayağı ablukaya alınmıştır.
Hareket, bugün Anadolu Platformu çatısı altında çok sayıda sivil toplum kuruluşu ile faaliyetlerine devam etmektedir.
Malatya ekolünün çalışmalarıyla, bugün entelektüel hayatımıza katkısı devam eden yazar ve düşünürlerden örnekler verdiği konuşması, soru ve cevap faslından sona erdi.
HABERE YORUM KAT