1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Bilgi Üniversitesi'nde 28 Şubat Darbesi Konuşuldu
Bilgi Üniversitesinde 28 Şubat Darbesi Konuşuldu

Bilgi Üniversitesi'nde 28 Şubat Darbesi Konuşuldu

Özgür Açılım Platformu, Sosyal Bilimler Kulübü ve Bilgi Politika Kulübü'nün birlikte düzenlediği "28 Şubat'ı Yargılıyoruz" paneli dün Bilgi Üniversitesi'nde yapıldı.

01 Mart 2011 Salı 17:37A+A-

HAKSÖZ-HABER

28 Şubat Darbesi "28 Şubat'ı Yargılıyoruz" konulu bir panel ile Bilgi Üniversitesi'nde konuşuldu. Paneli, Özgür Açılım Platformu, Sosyal Bilimler Kulübü ve Bilgi Politika Kulübü birlikte düzenledikler.

Panelde Rıdvan Kaya "Darbe ve Cunta", Hülya Şekerci "28 Şubat'ın Kadına Etkisi", Abdurrahman Arslan "28 Şubat sonrası modernleşme ve AKP İktidar Süreci", Bekir Berat Özipek "Medya ve 28 Şubat" başlıkları ile sunumlarını gerçekleştirdiler. Panelin moderatörlüğünü yapan Merve Baran giriş konuşması olarak kısaca dünyada ve Türkiye'de darbe tanımını yaptı.

Ardından Abdurrahman Arslan sunumu yapmak üzere söz aldı.

Arslan, konuşmasının başında darbeyi müslümanlara yapılan bir müdahale olarak mı, askeri darbe konsepti içinde mi değerlendireceğiz ayrımının altını çizdi. Konuşmacı, darbelerin dünyada ve bölgesel olarak Türkiye'de iki kavram üzerine referans bulduğunu söyledi. İrtica ve çağdaşlık kavramlarının içinin sistem eli ile doldurulmasından hasep, toplumun bu referanslara karşı tepki geliştirme yetisinin azaldığını dile getirdi. İktidar alanı ve algısının Osmanlı'dan Cumhuriyet'e değişmediğini belirten Arslan, Cumhuriyet'te de bürokratik tutumun devam ettiğini, farklı olarak padişahın olmadığını söyledi. İktidar alanları her zaman kendini ideolojik bir zırha büründürmüştür diyen Arslan, bu sürecin Türkiye içinde Alevilik, Bektaşilik, Nakşilik ve Cumhuriyet'te Kemalizm olarak devam ettirildiğini ifade etti. Müslümanların kimlik kırılmasına yol açtığı söylenen darbe 28 Şubat'ın aslında bu kırılmanın gün yüzüne çıktığı tarihi olduğuna dikkat çeken konuşmacı, bu kırılmanın politik ifadesinin AKP'de görüldüğünü belirtti. Arslan, konuşmasını şu sözleri ile sonlandırdı:  "Sosyal-pratik alanda müslüman erkekler kapitalizm kıskacına kadınlar ile sosyal ilişkiler tanziminde feminizm dalgasına maruz kaldılar ve yenildiler."

İkinci konuşmacı olan Bekir Berat Özipek, Medya ve 28 Şubat başlığı ile panele devam etti.

Özipek, konuşmasına, darbe sürecinde medya totoliter tavrı ve militarist güçlerin emri ile farklı görüşleri kabul etmiyordu, diyerek başladı. Bugünün endişeli modernleri o gün de endişelilerdi ve irtica gelecek korkusuyla halkı korku psikolojisi ile kuşattılar diyen Özipek, bu süreçte öne çıkan maşa isimlerin perde olduğunu, bu perdenin inmesiyle darbenin gerçek yüzünün ortaya çıktığının altını çizdi. Sunum, sosyo-ekonomik çöküntü kirliliğinde öne çıkan kurumları açıklayarak devam etti. Özipek bu süreçte bankaların boşaltılmasıyla yoksulluğun arttığını, askerlerin büyük holdinglerin danışmanlığını yapmak gibi ironik bir konuma geldiklerini dile getirdi. Darbe hükümeti biçilen kaftanı giyer mantığının 28 Şubat'ta da öne çıktığını belirten Özipek, ekonomik çöküntü ile birlikte ilmi gelişmelerin durduğunu çünkü darbe sürecine ivme kazandıran temel unsurun üniversiteler ve kendini aydın olarak tanımlayan insanlar olduğunun altını çizdi. Konuşmacı, darbeler tarihini Türkiye'de, doğrultusu aynı olan, aktörleri ve kurbanları değişen bir oyun olduğunu belirtti. Özipek konuşmasını, üniversiteler beyin mezarlığı haline getirildi, garnizona dönüştürüldü ve bu hala devam etmektedir, diyerek sonlandırdı.

Berat Özipek'ten sonra Hülya Şekerci konuştu.

Şekerci konuşmasına, darbenin hangi kadını etkilediğini sorarak başladı: "1997'de irtica karşıtı kadınlar mı yoksa örtüsünden dolayı okullardan atılan kadınlar mı, Necla Aratlar mı yoksa ikna odalarında psikolojik harbe maruz kalan müslüman kadınlar mı?" Darbelerin, demokrasiye balans ayarı söylemi ile ortaya çıktığını fakat muhalif kesime ve direkt olarak topluma balans ayarı yaptığını söyleyen Şekerci, 28 Şubat'ın ağırlıklı olarak müslüman kimliğine yapılmış bir darbe olduğunun altını çizdi. Konuşmacı, müslüman kimliğin en görünür şekli olan başörtüsünün merkeze konduğunun ve bunun çevresinde İslami değerlere dokunduğunu ifade etti. Darbe sürecinde sosyal ve siyasal olaylara katılımları daha geride olan müslüman kadınlar sürecin öznesi durumuna geldiler bununla birlikte ciddi bir kimliksel sorgulama içine girerek mücadele alanlarında yerlerini aldılar diyen Şekerci, ayrıca kadınların bu süreçte okuma oranlarının geliştiğine dikkat çekti. Şekerci, militarizmin balans ayarının, toplumun sistemi tanımlaya ve kendini konumlandırdığı alana yönelik ciddi tavırlar geliştirdiğini dile getirdi. Yine bu süreçte müslüman kadınlar kimlik ve kişilik ayrımı içine sokuldu, trajikomik şeyler burun buruna geldiğini söyleyen konuşmacı, feministlerin bu süreçte kadına karşı geliştirdiği söylemleri ile çeliştiklerinin altını çizdi. Şekerci, kimliksel mücadele içinde bulunan müslüman kadınları, kadınlara özgürlük iddiası içinde bulunan feministlerce yalnız bırakıldığına dikkat çekti. Ayrıca Şerci, başörtüsü mücadelesinde müslümanların savunma psikolojilerinde ilkesel bir tutum sergileyemediklerini bu mücadeleyi sadece insan hakları bağlamında değerlendirdikleri özeleştirisini sunarak konuşmasını bitirdi.

Panel, son konuşmacı olan Rıdvan Kaya'nın "Darbe ve Cunta" başlığı sunumu ile devam etti.

Kaya, konuşmasının başında, darbelerin temelindeki militarist zihniyetin, kendini toplumun düzenleyicisi konumunda gördüklerini belitti. 28 Şubat darbesi diğer darbelerde olduğu gibi halkım kimliğine müdahale eden bir zihniyetin ürünü olduğunu söyleyen Kaya, 28 Şubat darbesinin merkezinde Genel Kurmay'ın olduğuna dikkat çekti. Kaya, konuşmasının devamında darbe destekçilerini şöyle sıraladı: Askeri gücün yanında sivil bürokrasi olarak yargı, ekonomik gücü elinde bulunduran kesimler mesela TÜSİAD, işçi kesimin temsilcisi olduğunu iddia eden bazı sendikalar, kartel medyanın yanında ideolojik kılıfı meşrulaştırıcı fetvaları ile üniversiteler...

28 Şubat darbesi özelde müslümanlara doğrultulan bir silah olduğunu belirten Kaya, darbe ve kışkırtıcı eylemlerin bölgesel ve küresel çapta iyi tahlil edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Buna örnek olarak 11 Eylül'ün Türkiye'deki 28 Şubat darbesinin küresel çapta yansıması olduğuna değinen Kaya, darbe süreçlerinde Türkiye'de kendini aydın olarak niteleyen kesimlerin verdiği brifinglerde toplumu aptal yerine koyduğunu söyledi. Toplumun, darbe sürecinden sonraki yapılanmalar ve kurumlara dikkat etmesi gerektiğini belirten Kaya, toplumun talepleri olması ve haklarını koruması gerektiğinin altını çizdi. Kaya, süreç içerisinde ve günümüzde hala devam eden darbeci militarist mantığının işlediği alanlar ile ilgili bazı taleplerini şöyle dile getirdi:  Yargıda çift başlık kaldırılmalı, askeri yargı saçmalığına son verilmeli, TSK 35. madde darbeciliği hukuki çerçevede meşru kılan bir maddedir ve değiştirilmelidir, eğitim alanında askeriye elini çekmeli, milli güvenlik dersi kaldırılmalı... Kaya, konuşmasını, militarizmin; darbeciliğin beslendiği kaynakların tespitinin ve bu bataklık kurutulmasının önemine dikkat çekerek sonlandırdı.

Panel, öğrencilerin sözlü ve yazılı soruları ile devam etti.

Haber ve Fotoğraflar: Büşra Bulut

HABERE YORUM KAT

1 Yorum