1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. 'Bildiri' ve sessizlik
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

'Bildiri' ve sessizlik

18 Şubat 2008 Pazartesi 04:03A+A-

Bir "düzeltme notu"yla başlayalım bugün:

Dün bu köşede "İşte budur!" diyerek göklere çıkarttığımız "bildiri", "Özgür-Der" çıkışlı değilmiş.

Bildiri herhangi bir kuruluşun öncülüğünde değil, sayıları 600'ü aşan başörtülü kadınların bağımsız inisiyatifiyle oluşmuş. Aralarında Nihal Bengisu Karaca, Sibel Arslan, Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Benli gibi eli iyi kalem tutan isimlerin de yer aldığı, lisans ve yüksek lisans-doktora öğrencilerinden oluşan bir grup kadının imza koyduğu bir bildiri imiş.

Peki bu bildiriyi ("tarihi bildiri" diyelim isterseniz) medyamız nasıl karşıladığı acaba?

Gazetelerde durum tahmin ettiğim gibiydi. Yani büyük bir "sessizlik" hâkimdi. Tamam, bildiriyi herkesten (Taraf gazetesinin yaptığı gibi) manşete çıkartmasını beklemek fazla açgözlülük olacaktı; ama "sessizlik"in bu kadarı da fazla kaçmıyor muydu? Hürriyet, her şeye rağmen büyük gazete, şöyle bir değinmiş hiç değilse... Peki ya mesela Radikal, ona ne demeli? O da iyiden iyiye "merkez medya" olmaya mı karar verdi nedir...

Durum bir arkadaşın da dikkatini çekmiş, telefonda o da şu raporu verdi: Bildiriyi Vatan gazetesi iyi "görmüş"; dünkü gazetelerde iki köşe yazısı konuya ilişkinmiş; NTV bayağı uzun bir zaman ayırmış.

Sonra aklıma geldi: Bakalım "İslamcı basın" –haklı olarak- nasıl bayram ediyordu.

"Haklı olarak" diyorum, çünkü hakkında konuştuğumuz bildiri bu basını bugüne kadar "başörtüsü"nden dolayı hedef tahtası haline getiren bütün (ama bütün) suçlamaları tuz buz eden nitelikteydi. Yani, devletin "başını açan", hatta onu anadan üryan halinde tasvir eden bir bildiriyle karşı karşıyaydık çünkü.

Bakalım sevinç ne ölçüdeydi?

Ama hayret (kimseni günahını almak istemem, yanlışım varsa düzeltmekten kaçınmam) bu cenahta bırakın sevinci, iki satır bir haber bile yoktu...

Gazetelerin adlarını sıralamaya gerek yok herhalde; en çok satanından en az satanına kadar hiçbir bırakın heyecanlanmayı, bildirinin adını bile ağza almıyordu. (Yeni Şafak da dahil!) Hem de bu gazetelerin muhabirlerinin bildirinin açıklandığı basın toplantısına katılmalarına rağmen...

Kardan mı kıştan mı anlamak mümkün değil...

"Birimizin diğerimiz için tehlike olduğu korkusunu yayıp bizi birbirimize düşürerek bu adaletsiz düzenini devam ettiren yasakçı zihniyet tamamen ortadan kalkmadan hiçbir özgürlük tam özgürlük değildir" diyen bir bildiriye "yasak konmadı" herhalde...

Bildiri bütününde hükümeti ve muhalefeti oluşturan partileri memnun etmemiş olabilir. Partiler yüzlerini buruşturarak "Ne karışık bir bildiri bu böyle, her şey iç içe geçmiş!" demiş de olabilir.

Akıllarından "Başörtüsü yasağının kalkmasıyla 301'in, Kürtlerin, Alevilerin, azınlık vakıflarının, aydınlanmayan cinayetlerin ne alâkası var?" diye bir itiraz da geçmiş olabilir.. Geçtiği için de suskun kalabilirler..

Ama ya medya, onun böyle bir kafa karışıklığına sürüklenmeye hakkı var mı?

"Özgürlük meselesi"nin dünyanın en zevkli ama aynı zamanda en zor işi olduğunu o da mı bilmiyor? Bu çerçevede bildirinin de "görülmeyi" , manşetlerden-baş sayfalardan şereflendirilmeyi fazlasıyla hak eden bir metin olduğunu o da mi bilmiyor?

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT