1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. Bildiğiniz gibi değil
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

Bildiğiniz gibi değil

20 Ekim 2014 Pazartesi 17:01A+A-
11 saat, 53 Akil İnsan, 8 bakan ve bir Başbakan.  Dünün kısa özeti böyleydi. 15 ay sonra bir araya gelen Akil İnsan heyetinin bazen epey uzayan konuşmalarını kısa 10 dakikalık aralar dışında yerinde oturup notlar alarak 10 saat boyunca dikkatle dinledi Başbakan. Dikkatle dinlediğinin kanıtı o 10 saatin sonunda yaptığı konuşmada yaptığı atıflardı. 
Çözüm sürecinde,  geçtiğimiz kabus gibi haftaya nasıl geldiğimizi büyük bir açıklıkla anlattı.
“Bildiğimiz gibi değil” dedirten çözüm sürecinin son bir ayının hikâyesiydi bu.
3 Eylül 2014
Hükümet yürütülen görüşmeler ışığında çözüm sürecinde yol haritasını çıkarıyor. Karşılıklı hangi adımlar ve ne zaman atılacak açık bir takvimlendirme ortaya çıkarılıyor. 
MİT Müsteşarı Hakan Fidan yol haritasını görüşmek için İmralı Adası’na gidiyor. Öcalan’la bu yol haritası üzerinde %100 bir mutabakata varılıyor. 
HDP’li milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder bu yol haritasını alıp Kandil’e götürüyor. Kandil’den de yol haritası için teyit alınıyor.  
10 Eylül 2014
Kandil dönüşü bizzat Başbakan Davutoğlu süreci hızlandırmak ve kendi kulağıyla duymak için Buldan ve Önder’le görüşüyor.  
Başbakan’ın “Biz bu adımları atarız,  peki yol kesmeler adam kaçırmalar, vergi toplamaları, şehir dışında çadırlarda yargılamaları bitirip kamu düzenine aykırı işler yapmamanın garantisini veriyor musunuz” diye soruyor. “15 Ekime kadar Türkiye’de illegal tek bir faaliyet kalmayacak, iki hafta içinde değişimi göreceksiniz” garantisi veriliyor. 
Yani çözüm süreci, Resmi Gazete’de yayınlanan o belgeden ibaret değil, bilinmeyen gizli bir yol haritası da söz konusu değil, doğrudan hem İmralı, hem Kandil tarafından onaylanmış, karşılıklı atılacak adımların tek tek sıralandığı, müzakere edilip üzerinde anlaşılmış bir metin var ortada. Yani çözüm süreci bizim zannettiğimizden de ileri bir aşamada ilerliyor.
Peki, 15 Ekim’e kadar Türkiye’de kamu düzenine aykırı illegal bütün eylemleri bitirme garantisine rağmen 38 kişinin öldüğü 6-7 Ekim olaylarına nasıl gelindi? 
Sebep olarak gösterilen Türkiye’nin Kobani politikası ve Kobani’ye yardım koridorlarına izin vermemesi.
11 saatlik toplantının en şaşırtıcı kısmı bu konuda anlatılanlardı.
Başbakan Davutoğlu, tezkere öncesi Demirtaş’la görüşmesinde tezkerenin çözüm sürecini engelleyen değil teşvik eden, Kobani’yi de ilgilendiren maddelerini Demirtaş’a iletmiş. Hatta Demirtaş bunları farketmediklerini söylemiş. Davutoğlu, Demirtaş’tan  tezkereye karşı çıkmamasını istemiş. Demirtaş da bu görüşmeden memnun olarak ayrıldığını açıklamıştı. 
Peki, Kobani için hükümet HDP’ye neler önerdi, masaya neler geldi? Ve Kürt siyaseti bu tekliflere ne cevap verdi?
TSK’nin girmesi; Kabul edilmedi.
Özgür Suriye Ordusu’nun girmesi:  Hayır.
Peşmerge’nin girmesi: Hayır.
Afrin’den 100 PYD’linin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçiş yapmasının bile masaya geldiğini öğreniyoruz. Bu görüşmeler sürerken 50 PYD’li Kobani’den Türkiye’ye geçince  bu geçişin bir anlamı da kalmamış.
Ve son olarak sınırdan Türkiye’ye geçmiş 300 YPG’liye Kobani’ye geçmek isteyip istemedikleri tek tek sorulmuş. Sadece 64’ü geçmek istediğini söylemiş ve  onlar Kobani’ye dönmüşler
Yani Türkiye üzerinden Kobani’ye yardım ve yardım koridoru alternatiflerinin hepsi masaya gelmiş ama PKK/HDP cephesi bu tekliflere olumlu bakmamış.
Yani çözüm sürecinde adım adım yol haritası üzerinde mutabakat sağlanmış, Kobani meselesinde görüşülmemiş, masaya gelmedik öneri kalmamışken serhildan kararı verildi ve olaylarda en az 38 insan hayatını kaybetti.
Peki, olaylar nasıl bitti?
Davutoğlu’nun analizi kritikti: Olayları bitiren ne devletin gücü ne de Öcalan’ın mektubu oldu. Olayları çözüm sürecine toplumun inancı ve bu olayların kendi ahlaki meşruiyetlerinin de altını oyduğunu görmeleri bitirdi. 
Davutoğlu, 10 saatlik maratonun son konuşmacısı Etyen Mahçupyan’ın “6-7 Ekim olayları çözüm sürecinin özünü sakatlayan bir mesele” analizine katıldığını söyledi. 
Böyle bir dalganın gelmekte olduğunu, o yüzden çözüm sürecini hızlandırmaya çalıştıklarını ama bu kadarını beklemediklerini de ekleyerek.
Yangınlara itfaiye gönderemeyen belediyeleri görünce Büyükşehir yasasıyla yerele yetki devrinde yanlış mı yaptık diye düşünmeye başladığını anlattı. Ama “çözüm sürecinde derenin ortasını geçtik, artık geri dönüş yok, bu derenin ortasından sonraki bir dalgaydı, ama yola devam ediyoruz. Bizim için çözüm süreci konjektürel değil, stratejik bir karardır” diye vurgulayarak.
O yüzden 11 saatlik toplantı sürerken çözüm sürecinde temaslar devam ediyordu. 
HDP heyeti Kandil’deydi. Bu kez önce Kandil’e gitmeleri dikkat çekiciydi. Oradan aldıkleri mesajları Öcalan’a getirecekler. Çünkü Öcalan Kandil’in niyetini anlayarak adım atmak istiyor.
Bu arada Öcalan da bu 11 saati boşa geçirmedi. Toplantının kulislerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da adaya gidip Öcalan’la görüştüğü konuşuluyordu.
Peki bundan sonra ne olacak? 
Hükümetin üzerinde anlaşılan yol haritasının ilerlemesi için tek şartı var: PKK’nın söz verdiği gibi kamu düzenini bozan eylemlerine son vermesi.  Tehditlerden, 15 ekim, 21 ekim gibi ev ödevi veriliyormuş gibi tarih verilmesinden vazgeçilmesi….
Ama görünen o ki her şey iki tarafın elinde de değil. 
Davutoğlu, “Kürtlerin ve Türklerin bu bölgede omuz omuza olmasından rahatsız olanlardan bahsetti. Atlas okyanusunda durdurulan petrol tankerlerinden, Kürtlerin kanı üzerinden yürütülen hesaplardan. Kobani’de dökülen kan bizim kanımızdır diye de” ekleyerek. 
Toplantının kulislerinde Davutoğlu’nun ima ettiğini daha açıkça ifade edenler oldu. 
Anlaşılan Türkler ve Kürtler bu çözüm yolunda yalnız yürümüyor. Oslo’dan sonra “üçüncü gözlerin” devreden çıkarılmasından rahatsız olan bazı Batılı ülkelerin adları anılıyor. Ama son olaylar için ilk adı verilen ülke İran.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamaney mesajı sebepsiz değil anlaşılan. Ankara PYD ve Kandil’in İran, Maliki, Suriye ile ne zaman, neyi ve kimle görüştüğünü an be an takip ediyor. 
“Anın esiri olmayın, bu toplantıyı 5 Ekim’de yapsak başka şeyler konuşuyor olurduk.  Yukarıdan bakmak lazım” diyen Davutoğlu bir de öneri de bulundu. “HDP’ye yakın olan Akiller CHP ve MHP’yle, daha milliyetçi, muhafazakâr Akiller de HDP’yle görüşsün. Herkesin birbirini duyması gerek.”
11 saat sonunda kapının önünde onlarca gazetecinin beklediği Akil İnsanlardan ise tek isteği şu oldu: “Üçüncü göz, tarafsızlık yerine yanlışa yanlış demeniz ve bu işi çözme konusunda hükümetin samimiyet ve kararlığını eğer ikna olduysanız kamuoyuna anlatmanız”
8 bakan, 53 Akil, bir Başbakan ve 11 saat. Bu konuda başka söze galiba gerek yok…
 
Türkiye

YAZIYA YORUM KAT