Beyrut’tan selamlar...
Lübnan’a aslında yaz dönemi girmeden önce gelmeyi planlamıştım. Fakat tam benim yola çıkacağım günlerde ortalık karıştı ve hem seferlerin aksaması hem de güvenlik sorununun ortaya çıkması sebebiyle ertelemek zorunda kaldım. Daha sonra da başka programların araya girmesi sebebiyle erteledim.
Aslında bu dönemde yola çıkmak da çok kolay olmadı. Çünkü tatil dönemi olması sebebiyle uçaklarda ve otellerde büyük bir yoğunluk vardı. Bununla birlikte Allah’ın izniyle geçtiğimiz Pazartesi sabahı yola çıktık ve inşallah Cuma sabahı döneceğiz. O sebeple bu hafta yazacağımız yazılar Lübnan’la ilgili olacak. Burayla ilgili tespit ve intibalarımızı sizlere aktaracağız.
Lübnan’a bundan önce hatırladığım kadarıyla sekiz yolculuk yaptım. Bundan önce birbirine yakın zamanlarda gerçekleştirdiğim üç yolculuğumda güvenlik sıkıntısı bayağı kendini hissettiriyordu. Özellikle başkent Beyrut’un önemli merkezlerinde polisler barikat kurmuşlardı. Bazı bölgelerde gece gezintisine çıkmak imkânsız gibiydi. Çıkarsanız mutlaka bir polis barikatına takılmayı ve en az yarım saatlik bir sorgulamadan geçmeyi göze almak zorundaydınız.
Birbirine yakın zamanlarda gerçekleştirdiğimi söylediğim söz konusu üç seyahatin her birinde zikrettiğim polisiye tedbirlerin arttığını müşahede ediyordum. Sonuncusunda bir gerekçesi vardı: Trablus’taki Nehru’l-Bârid mülteci kampına yönelik olarak düzenlenen operasyon sonrası oluşan havanın yol açtığı endişe ve söz konusu operasyonda hedef alınan grubun şiddet olaylarını Beyrut’a taşıyacağına dair tehditler veya istihbarat bilgileri. Ama öncekilerde bu olaylar henüz yaşanmamıştı. Öyle olmasına rağmen toplumda ciddi bir endişe vardı. Halk arasında bütün siyasi grupların yeniden silahlandığı söylentileri dolaşıyordu. Özellikle Şiilerle Sünnileri birbirinden soğutmayı amaçlayan iddiaların yaygınlaştırılmasına çalışıldığı izleniyordu. Bazıları bu iddiaları kasten, birçokları da onların etkisinde kalarak arka planı üzerinde düşünmeden normal bir etkilenme ile “ya, öyle mi!” diye düşünerek yayıyordu. Zaten fitne projelerini organize edenlerin ve uygulayanların sayısı çok fazla değildir. Onlar insanların zaaflarından yararlanarak yönlendirme yapar ve kendilerine, bu tür zaaflarının etkisiyle hareket eden çok sayıda gönüllü eleman bulabilirler. O kişiler de kime ve neye hizmet ettiklerinin farkında olmadan bu işi yaparlar. Aynı şeyi medya organları için de söylemek mümkündür. Türkiye’de medyanın bu alandaki zaafının bir tecrübesini de Filistin’de son günlerde yaşanan olayların kamuoyuna aktarılmasında izlenen metotta müşahede ettik. Bu olaylar hakkında inşallah okuyucularımızı biraz daha ayrıntılı olarak bilgilendirmek için Türkiye’ye döndüğümüzde bir dosya hazırlamayı düşünüyor ve Yüce Allah’ın bizi hakkı hak, batılı batıl olarak göstermeye muvaffak kılması için sizden dua talep ediyorum.
Lübnan’a bundan önceki ziyaretlerimde müşahede ettiğim korku havası ve yeniden silahlanmaya dair söylentiler bana biraz uzaktan kumandalı bir yönlendirme gibi geliyordu. Uluslar arası emperyalizmin Lübnan üzerindeki oyunları için toplumsal altyapının hazırlanmasına çalışıldığı hissediliyordu. Emperyalizm bu oyundan Lübnan’ı çok derinden sarsacak ve iplerinin tamamen kendisine teslim edilmesine imkân verecek büyük çapta olaylar bekliyordu. Ama Allah’ın izniyle, özellikle İslâmî hareketin sağduyulu tutumuyla oyun erken bozuldu. Üstelik komplo dış güçlerin planlarının uygulanmasını sağlamadığı gibi ters dönmesi sonucunu doğurdu.
Bu gelişimde Lübnan’a bayağı bir sükûnet ve istikrar havasının hâkim olduğunu müşahede ettim. Beyrut’taki polis barikatlarının çoğu kaldırılmış. Sadece caddelerin önemli devlet kurumlarının önlerine denk gelen kısımlarında yavaşlamayı zorunlu kılan bariyerler var. Bu durum daha önceki korku havasının büyük ölçüde suni ve bazı siyasi hesapların toplumsal altyapısını oluşturma amacına yönelik olması ihtimalini güçlendiriyor. Toplumun değişik unsurlarını karşı karşıya getirmeyi amaçlayan söylentilerin ve oluşturulan korku havasının bir komplo olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor. En azından gerginlik değil kaynaşma havasının yaygınlaştırılması gerektiği düşüncesi etkili olmaya başlamış. Cumhurbaşkanının seçilmesi ve ittifak hükümetinin kurulması siyasi alanda önemli bir rahatlama sağlamış. Toplumun büyük bir çoğunluğu yeni cumhurbaşkanını benimsemiş. O da dengeli bir politika izlemeye çalışıyor. Ama bütün bu görüntüler Lübnan’da her şeyin çözüme kavuşturulduğunu ve yeni bir kriz ihtimalinin olmadığını göstermez.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT