Beyazyüz: "Aklın Temeline Vahiy Konulmalıdır"
Bingöl'de Abdulhakim Beyazyüz'ün sunumuyla "İlim, Alim ve Rasihun" kavramları işlendi.
HAKSÖZ HABER
Bilgi ve Düşünce Derneği’nin başlattığı “Kur’an Eksenli Hayat Seminerleri” dizisinde bu hafta, Özgür-Der Diyarbakır Şubesi’nden Abdülhakim Beyazyüz ‘İlim, Alim ve Rasihun’ başlıklı bir sunum yaptı. Sunumunda özetle şu noktalara vurgu yaptı. Kavramı lügat ve kullanım yönünden inceleyen Beyazyüz, ilmin bir Müslüman açısından nasıl algılanması gerektiği üzerine önemli noktalara değindi.
“Aklın Temeline Vahiy Konulmalıdır”
Lugavi anlamda İlmin; alim, malum, malumat, talim, müellim ile aynı kökten olup, bir şeyin hakikatine ulaşmak anlamına geldiğini ifade eden Beyazyüz, Kur’an’ı Kerim’in ilk inen ayetinin oku ile başlaması ve bir surenin Kaleme (öğrenmeye) yemin ederek başlamasıyla ilme dikkat çekildiğinin altını çizdi. Beyazyüz “Yüce rabbimiz beşerin akıl ve duyularıyla edindiği bilgiyi de önemser ancak vahyi, bu bilginin temeline koyulması, bu bilginin vahiyle sağlamasının yapılmak suretiyle ilmi bir değer taşıyacağını bize bildirir.” insan aklının sağlam bir temel olan Kur’an’a dayanması gerektiğini kaydetti.
“Vahiy Yanlışlanamaz Bir Bilgi Kaynağıdır”
Beyazyüz, İnsanların doğru yolu bulmasının ancak kendisinin gönderdiği rehberlere tabi olunarak bulunabileceğinin buyurulduğunu, Allah alim ve bilgisinin sınırsız olduğunu ifade etti ve “Yaratıcıdır, ‘alimül gayb ve şehade’dir. Allah küçük büyük, uzak-yakın, iç-dış, kuru-yaş her şeyi bilir bu sebeple vahiyle gelen bilgi mutlak ve yanlışlanamaz bir bilgi kaynağıdır.” diyerek hakikate dikkat çekti.
Beyazyüz işte bu hakikat tanımı ışığında “İnsan müşahadesine ve aklına dayanan bilgi sınırlı ve zahire dayanan bir bilgidir bu yüzden insanın evrenle, kendisiyle ve Allah’la kuracağı ilişkinin doğru ve sağlıklı olabilmesi için vahyi bilgiye ihtiyaç duyar, ki ancak bu bilgiyle yeryüzünü ıslah ve imar edebilir.” tanımını yaparak kurulması gereken ilişkiyi belirtti.
“Akletme Yeteneği Kibirle Köreltilmemelidir”
Beyazyüz hakikatle kurulması gereken ilişkinin göz ardı edildiği durumlarda istiğne, kibir ve bağy ile kalplerini ve akletme yeteneklerini körelttiklerini ifade etti ve insanın vahyi bilgiyi kuşatabilmesi ve idrak edebilmesi içinde kalplerinin selimliğini muhafaza etmeleri gerektiğini ifade etti. “Kuran’da ‘Rasihun’ olarak da ifade edilen ilimde derinleşen yani ilimde yüksek bir payeye erişenler ‘aklı selim sahipleri’ olarak nitelendirilirler. Ve bunu başaranlar alimler/bilenler şerefine nail olacak, onlar dünyada onur ve şeref, ahirette ise sonsuz yüceliğe sahip olacak ve Allah’ın has dostları meclisinden olma liyakatine erişeceklerdir.” sözlerini kaydeden Beyazyüz “fakat içlerinde ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekatı verenler; Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükafat vereceğiz” (Nisa, 172) ayetini hatırlattı.
“Alim Olmanın Şartı İlim, Amel ve İhlastır”
Beyazyüz alim sıfatının Mümin olanlara bir atıf olduğunu ve alim olmanın ilim, amel ve ihlastan ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizdi. Beyazyüz , vahiy kaynaklı olmayan ilim sahiplerinin Allah tarafından “kitap yüklü merkepler “ olarak tanımlanmış ve vahiyle akletmeyenleri “ölüler” olarak nitelendirilmiş olduğunu hatırlattı ve “Allah’tan nazil olan bilgiye sırt çevirenler sayısız bilgi ve malumata sahip olsalar bile onlar cahildirler ve toplumları cahiliye toplumlarıdır.” sözlerini kaydetti.
Beyazyüz son olarak “İlim, bizim için amele dönük olmalıdır. Tevhide, adalete, ıslaha ve merhamete dönük olmayan bilginin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Bu manada teknik bilgi de çok önemli olmakla beraber bu çizgiye hizmet etmiyorsa Allah katında hiçbir karşılığı yoktur.” ifadesiyle ilmin tek başına bir anlam ihtiva etmediğinin altını çizdi.
HABERE YORUM KAT