Beyaz deri siyah maske
Belçika deyince aklınıza hemen çikolata, demir-çelik endüstrisi, lahana yahut Brügge şehirleri geliyorsa popüler kültürün istediği turistik zihne sahip standart bir “tüketici” olma ihtimaliniz oldukça yüksektir. Yeryüzünde eli vicdanında gezen her insanın, kolektif şuurdan azıcık nasiplenmiş her bireyin Belçika’nın adını duyunca içi sızlar. Belçika deyince akla İngiliz ve Fransızların gölgesinde yapılmış devasa sömürge faaliyetleri gelir. Belçika deyince akla vahşi sömürü çarkı ile öldürülen 10 milyondan fazla Kongolu; eli ayağı tırpanlanmış, zincire vurulmuş siyahiler akla gelir.
Kongo’da milyonlarca insanın acılı geçmiş zaman izleri hala tazeliğini korurken Belçika Kralı Philippe (Philippe Léopold Louis Marie) Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 62. yıl dönümünü kutlamak için (Salgın ve Ukrayna-Rus Savaşı nedeniyle 2 yıldır erteleniyordu, maksat 60. yılda orada olmaktı) başkent Kinşasa’yı ziyaret etti ve bu gezi hafta sonu da dâhil halen devam ediyor.
Kongo parlamentosunda milletvekillerine hitap eden Kral Philippe, “Kongo’ya yaptığım bu ilk seyahatte, burada Kongo halkının önünde, bu geçmiş yaralar için en derin üzüntülerimi tekrar teyit etmek isterim” ifadelerini kullandı. Kongo’da herkes apaçık bir özür bekliyordu ama bu gerçekleşmedi. Konuşma sırasında tüm Kongolulara cömertliğini de sunmak isteyen Kral, Suku halkına ait olup Brüksel’de bulunan Orta Afrika Kraliyet Müzesi'nde sergilenen tarihi maskeyi “süresiz ödünç” olarak Kongolulara iade ettiğini belirterek, "Bu eşsiz çalışmayı Kongoluların keşfetmesi ve hayran olması için size iade etmek üzere buradayım" diyerek sözlerini bitirdi.
Kral Philippe, 2020 yılında ülkesinin Kongo üzerine yarattığı ızdırap ve utançtan dolayı üzüntü ve pişmanlığı dile getiren ilk Belçikalı yetkili olmasına, kendi geçmiş sömürge zamanlarını eşitsiz, haksız, paternalist, ayrımcı ve ırkçı olarak tanımlamasına karşın “özür” adımını atmıyor. Atmıyor, çünkü bunun hukuki ve ekonomik sonuçlarıyla yüzleşebilecek cesarete sahip değil.
Hatırlatmakta fayda var. 1897 yılının yaz aylarında, “Kongo Kasabı” lakaplı Belçika Kralı II. Leopold, Brüksel'in doğusunda bir “insan hayvanat bahçesi” kurulmasını istedi ve 300’e yakın Kongolu bu alana taşındı. Pek çok veriye göre, 1 milyondan daha fazla Belçikalı, insan hayvanat bahçelerini ve Kongoluları görmek için buraya akın etti. Belçika’nın milyonluk katliamları bir tarafa sırf bu aşağılayıcı hareketten dolayı, yalnızca Kongolulardan değil tüm insanlıktan özür dilemesi gerekmez mi?
Fildişi için sayısız filin canına kıyan, kauçuk için milyonlarca Kongoluyu köle olarak kullanıp günlük kotasını dolduramayanların karısının yahut çocuğunun elini ayağını kesen, erkekleri ve kadınları uzun yıllar boyunca ayrı kamplarda tutup ülkenin soyunu kurutan, sayısız cinayete ve hak ihlaline sebep olan sömürgeci ülkenin kralı, maktullerin yanına gelip özür dilemeye tenezzül etmiyor. Devasa çelik endüstrisi oluşturmuş, muazzam bir zenginliğe sahip Belçika devleti, zenginliklerini sömürdükleri, yağmaladıkları ülkeye tazminat ödemekten korkuyor; zenginliğinden az bir miktar bile “kan parası” ödemek istemiyor.
Belçikalılar, Suku halkından ve tüm Kongo’dan çaldıkları sayısız kültürel hazineyi utanmadan “müze” adını verdikleri çalıntı mallar galerisinde sergiliyorlar. Tüm bu çalıntı eşyalar arasından Kakungu maskesini sahiplerine geri verirken de büyük bir lütufmuş gibi alkış ve övgü bekliyorlar. Antep’te, MÖ. 300 yılında Zeugma’da yapılan Çingene Kızı mozaiği, ABD’nin Ohiao eyaletinde bulunan Bowling Green Üniversitesi’nde zemin süsü yapıldığı öğrenilmişti. 2012 yılında iadesi istenen eser, yıllar süren müzakereler sonucu 2018’de yurda geri dönmüştü. Hırsızların elinden “müzakere” denilen rica minnet yoluyla alınmış bir tarihi eserdir Çingene Kızı. Cemil Meriç der ya, “İyilik eden mükâfat beklediği an tefecidir.” diye bunu Belçika’ya şöyle uyarlayabiliriz: Hırsızlık eden kişi, çaldığı malı geri getirdiği zaman iltifat bekliyorsa yüzsüzdür. Avrupa’da Louvre, British, Vatikan, Prado müzelerini gezin, daha uzaklarda Amerika’da Doğa Tarih, Metropolitan yahut Los Angeles müzelerine bakın envanterlerindeki eserlerin çoğunun Osmanlı bakiyesine, Afrika medeniyetlerine, Ortadoğu halklarına ait olduğunu göreceksiniz.
Yeni dünya düzeninin kaybedenlerinin Batılı emperyalistlerce dönüşümünü “Siyah deri beyaz maske” metaforu ile anlatmıştı Frantz Fanon. Asırlar boyunca Dünya’nın güneyini sömüren Batılı emperyalistler şimdilerde beyaz tenlerinin üzerine siyah maskeler takarak tekrar yaklaşıyorlar siyah coğrafyalara. Bu sefer insancıl bir yaklaşım izlenimi veren “helalleşme” görüntüleri ile kan üzerine inşa ettikleri Batı medeniyetini aklamaya çalışıyorlar. Çalınan medeniyet sembollerinden biraz iade, biraz sosyal yardımlar ile kara medeniyetlerini aklama çabası içindeler. Kongo’nun ilk başbakanı Patrice Lumumba sömürge karşıtı duruşu ile biliniyordu. 1961 yılında Belçika askerleri tarafından kurşuna dizilmeden önce vahşice dişleri sökülmüştü. Öldürüldükten sonra ise vücudu asitle eritilmişti. Şimdilerde Belçika kralı, Lumumba’nın dişlerini Kongo’ya “iyi niyet” gösterisi olarak getirme cüretini kendinde bulabiliyor. Dişleri verip helalleşmek istiyor Kral Phillippe. Beyaz adamın sayısız maskesi var, vahşetini örtmek için kullandığı.
ABD'de George Floyd'un polis tarafından kameralar önünde öldürülmesinin akabinde başlayan gösterilerin en önemli ayağı Belçika’daydı. Brüksel’de yapılan ırkçılık karşıtı eylemlerde II. Leopold'un heykelleri yıkıldı ve üzerine kırmızı boyalar fırlatıldı. Irkçılığa karşı insanlığın öfkesi hala diri çok şükür. Bakmayın siz Kongo Devlet Başkanı Felix Tshisekedi’nin "Geçmişin üzerinde durmadık, geçmiş geçmiştir ve yeniden düşünülmemelidir, ama geleceğe bakmalıyız" demesine. Bu düşünce Kongolulara değil sadece kendisine ait. Kral Phillippe, parlamentoda konuştuğu süre boyunca yuhalandı. Başkent Kinşasa'da seyyar satıcılık yapan Junior Bombi’nin dediği gibi, "Bizi tek başımıza, mahvolmuş bir halde bıraktılar. Bütün kaynaklarımızı yağmaladılar ve bugün Belçika kralını yine mi çağırıyorsunuz?"
Belçika’nın meşhur çikolatası Kongoluların alın teriyle karılmıştır, çelik endüstrisi mazlumların kanı ve gözyaşıyla harmanlanmıştır. Geçmişi unutup geleceğe bakma tavsiyesi, sömürenlerin, ezenlerin, öldürenlerin tavsiyesidir. İnsan hayvanat bahçelerinin, uzuvları kesilen ve çalışa çalışa öldürülen milyonların “kan parası” hesabı hala açık bulunmaktadır. Bu hesap elbet bir gün kapanır.
YAZIYA YORUM KAT