'Beştepe'yi Bilmeyenlerle Vakit Geçirecek Zamanımız Yok'
Hükümet kurma sürecine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle bizim vakit geçirecek bir zamanımız yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Erzincan, Hakkari, Iğdır, Malatya, Muş, Tunceli, Batman, Şanlıurfa ve Ankara'dan gelen muhtarlarla gerçekleştirilen "dokuzuncu muhtarlar toplantısı"nda konuştu.
Türkiye'nin önünde hükümet kurma sorunu bulunduğunu aktaran Erdoğan, bununla birlikte ciddi bir terör sorunu olduğunu, Suriye sınırında ciddi hadiseler yaşandığını, aynı şekilde ekonomide atılması gereken, diğer alanlarda alınması gereken kararlar, yapılması gereken işler bulunduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün üzerinde konuşmamız, tartışmamız, çözüm yolları aramamız gereken öncelikli meseleler var. Ama ülkemizde bir kesim bunları bırakarak gece gündüz şahsımı tartışıyor. Peki şahsımla ilgili nedir diye baktığımızda, maalesef çocukça tespitler, çocukça tenkitler, çocukça kaprisler dışında bir şey göremiyoruz" dedi.
Bu kişilerin ülkede dikili bir ağacının dahi bulunmadığını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Siz bu ülkede hangi eseri yaptınız, şunu söyleyin. Yok. Bu ülkede 3,5 yıl iktidar ortağı oldunuz, ne yaptınız? Hiçbir şey yapmadan çekip gittiniz. Siz kaçtınız, yönetemediniz. Buyurun. Şimdi bakıyoruz görev verdiğim Sayın Başbakan kendilerini ziyaret etti, dolaştı, bir netice yok. Dün akşam da iade etti. Kendi kifayetsizliklerinin, kendi başarısızlıklarının, kendi hayal kırıklıklarının faturasını şahsıma ve bulunduğum makama keserek sorumluluklarını unutturmaya çalışanlar beyhude uğraşıyorlar. Biz en başından beri siyasette 81 vilayetin tamamını, 780 bin kilometrekare vatan toprağının her santimini kucaklayan, bunun için proje üreten, hizmet üreten, çözüm üreten bir anlayışı savunduk. Savunmaya da devam ediyoruz. Bugün de Türkiye'nin önündeki sorunları aşması için böyle bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bir başka ifadeyle proje üreteceksiniz, hizmet türeteceksiniz, çözüm üreteceksiniz yani siyaset yapacaksınız.
Siyaset işi gücü bırakıp Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsıyla ailesiyle uğraşmak değildir. Kalkıp benim evladıma, ismiyle 'Bilal'i ver, iktidarı al'. Bu ne çirkin yaklaşımdır, sen ne biçim siyasetçisin? Eğer oğlumun yaptığı bir yanlış, yolsuzluk varsa buna hesabı soracak olan yargıdır, sen kimsin? Sen benim evladımla ilgili iktidar bağlantısını nasıl kurarsın, nasıl böyle bir hakareti, saygısızlığı yaparsın? Ama evladı olmayanların böyle bir saygısızlığı yapmasından daha başka bir şey de olmaz. Bunlar aile, evlat nedir bilmez. Dolayısıyla hak, hakikat nedir bilmezler. Sadece maalesef böyle kuru sıkı hakaretlerle bu işi bir yere vardırmak isterler. Nedir o Mussolini, Hitler... Aynaya bak. Aynaya bak önce kendinin nerede olduğunu görürsün. Biz ilhamımızı ne Mussolini'den aldık, ne Hitler'den aldık, biz haktan ve halktan aldık, öyle gördük. Bunu bir defa bilecekler."
"Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek zamanımız yok"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eğer bu ülkede hükümet kurma çalışmaları halkımın kabullenmekte zorlanacağı bir yola gidiyorsa, bunun vebalinin kimde olduğunu halkım çok iyi görüyor, görecek ve bunun bedelini de inanıyorum ki ödetecektir. Bugüne kadar şahsımla uğraşanların terör meselesinin çözümü için aklı başında bir teklif getirdiğini duyan var mı? Peki sen siyasetçi olarak bunda sorumlu değil misin? Niye kalkıp da vücudunu bu taşın altına koymuyorsun? Bu sorumluluğu yüklenme noktasında niye adımını atmıyorsun. Bunların böyle bir meselesi yok, böyle bir derdi yok. Bunların ekonomide, dış politikada, sosyal güvenlikte, sağlıkta, eğitimde, adalette ve diğer alanlarda öyle boş laftan bahsetmiyorum dikkat edin, ciddi olarak çalışılmış, emek verilmiş, ayakları yere basan projeler ortaya koyduklarını duyan var mı? Ufukları Beştepe ile uğraşmanın ötesine geçemeyenlerin milletimizin derdine derman olma ümidi verebilmesi mümkün değildir. Zaten Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle de bizim vakit geçirecek zamanımız yok. Bunu da söylememiz lazım."
"3 kuruşa 5 köfte yok"
Erdoğan, bazı kişilerin derdinin şahsı değil, kendilerine itibar etmeyen milletle olduğunu belirterek, şahsı üzerinden milleti taciz eden, daha da ileri gidip millete hakaret eden bu anlayışın hep kaybetmeye mahkum olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kişilerin çalışmadan, emek vermeden, proje üretmeden, terlemeden, ülkenin ve milletin geleceğinin kendi ellerine teslim edilmesini istediğini belirterek, "Milletimiz, böyle durumlar için '3 kuruşa 5 köfte yok' diyor. Önce hak edeceksiniz, sonra talep edeceksiniz. Bu millet, 'Seni kurtarmaya geliyorum' deyip sırtına yeni yükler bindirerek kaçıp gidenleri çok gördü. Maksat hizmet olmayınca hezimet kaçınılmazdır. Hezimetlerinin sebebi olarak şahsımı görenlere dönüp kendilerini bir sorgulamalarını tavsiye ediyorum" diye konuştu.
"Bu bir sistem değişikliğidir"
Erdoğan, muhalefetin son olarak kendisinin Türkiye'de yönetim sisteminin değiştiği yönündeki ifadesini dillerine doladığını belirterek anayasa değişikliği gereğince artık cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiğini söyledi. Bu değişikliğin ilk uygulamasının 10 Ağustos 2014'te gerçekleştiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada darbeden değil Meclis kararı ile ve millet iradesiyle başlatılan köklü bir değişim söz konusudur. Bu ifade edilmiştir. Türkiye tarihinde ilk defa Meclis ve millet iradesiyle kendisine yeni bir yönetim modeli oluşturmuyor mu? Oluşturuyor. Anayasa literatürü ortadadır. Herkes açıp bakabilir. Bu bir sistem değişikliğidir. Bakın anayasadan bahsediyorum. Bu açık gerçeği dahi idrak etmekte zorlananların ülkenin diğer meselelerine çözüm bulabilecekleri konusunda çok ciddi tereddütlerim olduğunu ifade etmek durumundayım."
"İşte tekrar seçime gidiyoruz"
Siyaseti ilkokul müsameresi düzeyinde yürütenlerin Türkiye'nin meselelerini kavrayabilmesi ve bunlara çözüm getirebilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, "Ülkem ve milletim adına bu durumdan fevkalade üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Halep oradaysa arşın burada. İşte tekrar bir seçime doğru hızla gidiyoruz. Gereksiz polemiklere yol açmamak için cevap vermekten imtina ettiğim, zırvalarını tekrarlamaktan başka bir iş bilmeyenler dertlerini seçimde millete anlatacaklardır" diye konuştu.
Muhalefetin hep sandıktan kaçmanın çabası içinde olduğunu ancak mecbur kaldıklarında seçim meydanlarına çıktığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte 7 Haziran seçimleri bitti, tablo böyle olunca baktınız, kürsüye çıktılar ne dediler, 'Hodri meydan erken seçim' dediler. Şimdi istemiyorlar. Öbürü çıktı, 'Şununla yapmam' dedi, şimdi 'Yaparım.' Öbürü çıktı, 'Beştepe'ye gitmem' dedi, şimdi baktık 'Beştepe'ye gidebilir' demeye başladılar. Bu ne menem iştir? Hani derler ya, 'Baba bir hırsız yakaladım. Oğlum getir. Gelmiyor baba. Bırak gitsin. Gitmiyor baba.' Bunların durumu da tam böyle. Hükümet kurun, kurmuyoruz. Seçime gidin, gitmiyoruz. Peki, öyleyse ne istiyorsunuz? İnanın bana, onu da bilmiyorlar. Sonra da çıkıp 'Cumhurbaşkanı hükümet kurulmasını engelliyor' diyorlar. Hükümetin kurulma şartları belli. Siz, bu şartları sağlayıp geldiniz de Cumhurbaşkanı sizi kapıdan mı kovdu? Hükümet kurmak için anlaştınız, el sıkıştınız da Cumhurbaşkanı elinize mi vurdu? Şu ana kadar Anayasada belirtilen süreçleri işletme dışında bu konuya hiçbir müdahalem olmamıştır. Elbette görüşümü soran olduğunda fikrimi söyledim, söylemeye devam edeceğim. Bunun için de birilerinden izin alacak halim yok, bana izni millet verdi. Milletin verdiği izni kullanacağım. Bu benim, bir vatandaş, bir birey olarak en tabii hakkım. Bunun ötesindeki iddiaların akılla, izanla bağdaşır tarafı yoktur. Seçim sandığı aynı zamanda millete hesap verme yeridir. Sandıkta sadece yapılan işlerin değil, yapılmaktan kaçınılan işlerin de hesabının verileceği unutulmamalıdır. Ben, her zaman ve her konuda olduğu gibi, bu meselede de milletimin sağduyusuna, irfanına, izanına, takdirine güveniyorum."
"Seçilmiş atanmıştan üstündür"
Erdoğan, bugün ağırlıklı olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinden muhtarları ağırladıklarını anımsatarak, geçen 12 yılın ve bugün yaşanan sürecin samimi bir değerlendirmesini yapmak istediğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü toplantıya gelmek istedikleri halde tehdit edilip de gelemeyen muhtarlar olduğunu belirterek, "Muhtar kim, memur mu? Muhtar seçilmiştir. Kim tarafından? Halk tarafından. Cumhurbaşkanı nasıl halk tarafından seçiliyorsa, muhtar da aynı şekilde halk tarafından seçildiği için benim indimde, benim inandığım demokraside seçilmiş, atanmışa göre daha üstündür. Demokrasiye inananların hepsi bu işi böyle görmeliler" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıl önce göreve geldiklerinde olağanüstü hal uygulamasının bulunduğunu ve göreve gelmelerinin ardından 1 ay içinde bu uygulamaya son verdiklerini bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"O zaman Güneydoğu'yu, Doğu'yu dolaşırken oradaki vatandaşlar bize şunu söylüyorlardı; 'olağanüstü hali kaldırın yeter.' Kaldırdık, yetti mi kardeşlerim? Ondan sonra neleri konuştuk, neleri açık hale getirdik. Televizyon dediler, 24 saat yayın başlattık mı? Başlattık. Kendi dilimizde propaganda başlattık mı? Başlattık. Üniversitelerde enstitüler kuruldu mu? Kuruldu. Bütün bunların yanında bu ülkede Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza vesaire bu ayrımlar ortadan kaldırıldı mı? Kaldırıldı. Altyapı, üstyapı yatırımları yapıldı mı? Yapıldı. Bütün bu ayrımlar kalkmasına rağmen hala bu ülkede bu fidanlarımızın öldürülmesinin, şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor? Bunlar ülkemizi bölmenin gayreti içindeler."
"Ekonomik yıkımların ardı ardına geldiği, güven ve istikrar ortamının yerle yeksan olduğu Türkiye günleri hamdolsun bugün yok ama bunlar bunu hazmedemiyor" ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz, işte böyle bir dönemin ardından milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendik, kolları sıvadık. Her alanda çok köklü reform politikalarını hayata geçirmeye başladık. Eğitimde, sağlıkta.... Şu anda Türkiye'nin 81 vilayetinin tamamında üniversitelerimiz var mı? Peki daha önce böyle bir şey yoktu. Hele hele Güneydoğu'da falan üniversite... 13 yıl önce söylersen 'yok canım, üniversite buraya nerede gelir' derlerdi. İşte geldi. Şimdi en ücra köşedeki benim Kürt kardeşim evladını oradaki üniversiteye gönderebiliyor mu? Gönderiyor, ama bunlar o üniversiteleri bile yakmanın, yıkmanın gayreti içindeler. Okulları yakanlar bunlar, hastaneleri yakanlar bunlar, camilerimizi yakanlar, yıkanlar bunlar. Bunlara karşı ortak mücadeleyi sürdürmek için sizlerle bir aradayız. Bunu beraber yapacağız. Bir taraftan ekonomiyi düzlüğü çıkarmak, milletimizin refahını yükseltme çabası içinde olduk, diğer yandan da demokrasi ve özgürlüklerin alanını genişletme mücadelesi verdik, ama biz emri dağdan almadık. Biz emri Hakk'tan ve halktan aldık."
Çözüm sürecine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bu süreçte devlet de hükümet de huzur ve kardeşlik ikliminin tesisi için üzerine düşenleri ziyadesiyle yerine getirmiştir. Sabırla metanetle ve umutla bu sürece gerekli desteği vermiştir ancak örgüt ve güdümündeki parti, ortaya çıkan bu güzel iklimi yalanla kurnazlıkla şımarıklıkla zehirlemiş, tercihini şiddetten ve baskıdan yana kullanmıştır" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Dün devletin zulmünden, şiddetinden, baskısından şikayet edenler, bugün demokrasi ve özgürlük ortamını istismar ederek aynı yöntemlere kendileri tevessül ediyor. Bugün bölgede devletin değil örgütün şiddeti var, zulmü var, baskısı var" diye konuştu.
Vatandaşların devletin yanında yer alması gerektiğini belirten Erdoğan, "Burada bölgede yaşayan insanlarımıza, vatandaşlarımıza özellikle siz muhtarlarımıza çok önemli görevler düşüyor. Teröristlerin bu taşkınlıkları, bu eylemleri karşısında vatandaşlarımız, devletinin güvenlik güçlerinin yanında yer almak durumundadır. Bir tercih var 'Ben devletimin yanındayım' veya 'terör örgütünün yanındayım.' Bu tercihi yapacağız. Öleceksek bir kere ölelim ama adam gibi ölelim. Mesele budur. Bir köyde, bir kasabada, bir ilçede eğer teröristler halkın arasına karışarak rahatça hareket edebiliyorsa burada bölge insanı da üzerine düşeni yapmıyor demektir" değerlendirmesinde bulundu.
"Muhtarların bu noktada atacağı adım devleti güçlü kılacaktır"
Muhtarların mahallelerinde kimlerin hangi evde oturduğunu bilmesinin, mahallerindeki teröristleri en yakın güvenlik birimlerine bildirmesinin önemine işaret eden Erdoğan, "Muhtarların bu noktada atacağı adım devleti güçlü kılacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti.
"Devletin güçlü olması oradaki halkımızın huzuru için, refahı için mutlaktır. Bunu yapacağız, buna mecburuz. Aksi takdirde terör şehir merkezinde can alıyor. Buna fırsat veremeyiz. Devlet ve hükümet, sonuna kadar tercihini bilesiniz ki kardeşlikten ve huzurdan yana kullanmıştır. Nitekim yeniden çatışmaları başlatan devlet değil 11 Temmuz'da yaptığı açıklamayla bölücü örgüt olmuştur. Bu süreçte siyasetin imkanları ve diliyle hareket etmesi gerekenler ise maalesef örgütün şiddetten ve kandan yana olan tavrına teslim olmuşlardır. Aksini iddia eden yalan söylemektedir."
"İhanet içindeler"
Erdoğan, devletin, ülke ve milletin güvenliği için her türlü silaha sahip olma ve gerektiğinde onu kullanma hakkına sahip yegane yapı olduğunu vurguladı. Erdoğan, "Tabi bu yönde ifadeler kullananların asıl niyetleri başkadır. Kan döken, can alan, silahları kullanan teröristlere sırtlarını dayadıklarını söyleyenler ve onları destekleyenler bu duruşlarıyla ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri bu vatanın sırtına hançer saplamanın peşindeler" ifadelerini kullandı.
"Bu ihanete destek olan sözde aydın güruhu, köşe yazarları, yaşanan her ölümün, dökülen her göz yaşının sorumluluğuna ortaktır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunlar ihanet içindedir. Ekmeğinin peşinde ve görevinin başında olan insanları hunharca öldüren teröristlere tek çift söz söylemeyip, bu teröristleri etkisiz hale getiren güvenlik güçlerine saldıranların yeri, alçaklık çukurunun en dibidir. Vatan ve millet aidiyeti olmayan bu köksüz, ahlaksız, vicdansız güruh sanmasın ki yaptıkları yanlarına kar kalacak. Milletin, masum insanların ölümünü dahi kendi sapkın ideolojileri için kullanmaktan geri durmayan bu 'belhüm adal' güruhuna hak ettiği dersi mutlaka verecektir."
Erdoğan, devletin ve hükümetin ne bölücü örgüte ne onun güdümündeki partiye ne de sözde aydın güruhuna karşı herhangi bir yükümlülüğü herhangi bir borcunun da olmadığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu o köşe yazarlarına, o aydın geçinenlere söylüyorum. Kariyeriniz ne olursa olsun. Önünde bir çok kariyeri olanlara da söylüyorum. Sizin kariyeriniz, sizin kalemlerinizden akan mürekkep, kandır. Benim için önemli olan şehidimin o ulaştığı makamdır. En başından beri çözüm sürecinin muhatabı bizatihi milletin kendisiydi. Biz sözümüzü millete söyledik. Yaptıklarımızı da milletimiz ve onun aydınlık geleceği için yaptık. Bugün de tek sorumluluğumuz yine milletimize karşıdır" dedi.
Bütün bu olaylardan sonra çözüm sürecinin artık "buzdolabında" olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesiyle yolumuza şu anda devam ediyoruz. Bu mesele kesinlikle bir al-ver meselesi, bir taviz meselesi değildir. Bu bir demokrasi meselesidir, hak ve özgürlük meselesidir hatta hak ve batıl meselesidir, kalkınma meselesidir" diye konuştu.
AA
HABERE YORUM KAT