1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. Beşşar Esed'in Nazi Kampları
Beşşar Esed'in Nazi Kampları

Beşşar Esed'in Nazi Kampları

Halkına karşı kimyasal silah kullanan Beşşar Esed hapishanelerde de Nazileri aratmayan katliamlara imza atıyor.

21 Mart 2014 Cuma 13:14A+A-

NURİYE ÇAKMAK'ın haberi:

Suriye devrimi dördüncü yılına girerken yaşanan insani dram gün geçtikçe derinleşiyor. Rejim güçlerinin insanlık suçlarına hapishanelerde gördükleri işkence sonucu katledilen mahkumlardan sonra, açlıktan ve soğuktan donarak ölen mahkumlar da eklendi. Halep Merkezi Cezaevi, geçen yıl Aralık ayında 10 mahkumun donarak ölmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti. Yeni Şafak, BM'ye seslerini duyurabilmek umuduyla hapishanedeki durumu raporlayan mahkumlara ulaştı. Ölüm tehlikesi altında ulaştırdıkları bu raporda mahkumlar, sadece Ocak ayından bu yana açlık, hastalık ve işkenceden 700'ü aşkın kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

REJİMİN KOZU: MAHKUM İNFAZI

Suriyeli gazeteci Mughira El Şerif'in Yeni Şafak'a ulaştırdığı raporda, 'Şu an yaklaşık 2500 mahkumun bulunduğu cezaevinin yer aldığı bölge muhaliflerin kontrolüne geçtiğinden beri rejim güçleri her operasyon girişiminde mahkumları öldürüyor' deniliyor. Tevhid Tugayı medya sorumlusu Yasir Ahmed geçen yıl ajanslara yaptığı açıklamada, Özgür Suriye Ordusu'nun her saldırısına cezaevindeki mahkumların öldürüldüğünü doğrulayarak rejime bağlı güçlerin 250'den fazla mahkumu infaz ettiğini belirtmişti.

YEMEKLERİ ASKERLER YİYOR

Hapishane yönetimi tarafından muhaliflerin kuşatması bahane edilerek yemek dağıtımı yapılmadığı için mahkumlar sadece Suriye Kızılayı burayı ziyaret ettikçe yemek yiyebiliyor. Rapora göre şubat ayında Suriye Kızılayı sadece 5 kere hapishaneye geldi ve gelen yemekler de rejim askerleri tarafından tüketildi.

HÜCRELERDE FARE VE BÖCEK AVI

Rapora göre mahkumlar açlıktan buldukları temiz olmayan gıdaları yiyor ve bu da onlarda kalıcı hastalıklara sebep oluyor. Kedi, fare ve böcek yemek durumunda kalan mahkumlar hastalanıyor. Bunları yemeyen mahkumları ise düşen şeker ve kan basıncı nedeniyle böbreklerinin iflas etmesi tehlikesi bekliyor. Mahkumların tespitlerine göre sadece 22-12-2013 günü açlıktan on kişi vefat etti.

Hücreler boşalıyor

Suriye'de protestoların başladığı 2011 ylında Halep Merkezi Cezaevi'nde bulunan 4 bin mahkumdan geriye sadece 2 bin 467 kişi kaldı. Rapora göre bu mahkumlardan 58'i kadın ve 4'ü ise çocuk. Siyasi suçlu olarak kabul edilen mahkum sayısı 54. Mahkumların 250'si üniversite öğrencisi ve suçları rejim karşıtı gösterilere katılmak. 50 öğrenci Suriye Kızılayı'nın girişimleri sonucu serbest bırakıldı ancak 200'ü hala hapishanede.

Açlıktan ölen bir şair

Can pazarına dönen Halep Merkezi Cezaevi'nde açlıktan hayatını kaybeden mahkumlardan biri de Ahmet el-Mahmud. 2014 yılının ilk günü elektriksiz, ısıtıcısız, soğuk ve karanlık hücresinde açlıktan son nefeslerini verdi. Öldüğünde açlık ve hastalıktan 38 kiloya düşmüştü. kanser belirtileri ortaya çıkan Mahmud hiçbir şekilde tıbbi yardım alamadı. 20 yaşında girdiği cezaevinden 47 yaşında cenazesi çıkan El-Mahmud'un hapishanede kaldığı 27 yıl boyunca hiç bir şekilde ailesiyle iletişim kurmasına izin verilmedi. Suriye'nin en eski siyasi mahkumu olan şair El Mahmud, 1988 yılında tutuklanmıştı.

'Cezaevi kabristanı!'

Açlık ve soğuğun dışında mahkumları tehdit eden sağlıksız koşullar nedeniyle Halep Cezaevi'nde toplu ölümler yaşanıyor. Verem, anemi ve dermatoloji hastalıkları hızlı bir şekilde yayılıyor. Hapishanede şu anda 20 tane verem hastası bulunuyor. Hapishanede daha önce bu hastalıktan 14 kişi ölmüştü. Halep cezaevinde ölen mahkumlar eskiden havalandırma olan şimdilerde ise 'hapishane kabristanı' diye nitelenen alana gömülüyor.


İşte Halep'teki mahkumların Yeni Şafak'a ulaştırdığı mektup:

Burada her şey siyah

Bu korkunç hapishanede mahkumlar büyük bir acı ve ıstıraptan şikayetçi. Evet belki burası mahkumlar için küçük bir hapishane ancak, Suriye toprakları Suriye halkı için büyük bir hapishaneye dönmüş durumda. Buradaki insanlar için korku çok normal bir şey haline geldi. Varil bombalarına alıştık. Uyuyan mahkumların bir anda kabus görerek bağırmasına, hıçkırık seslerine alıştık. İnsanın sonunun ne olacağını bilmeden beklemesi büyük bir eziyet. Mahkumları sarsan diğer bir etken ise açlık. Öyle ki açlığın şiddetinden şekeri, tansiyonu düşen zayıf bedenler yerlerde sürünecek seviyeye gelmiş durumda. Ardı ardına 8 gün yemek verilmediği zamanlar oluyor. Verdiklerinde de büyük kısmını rejimin askerler ve gardiyanlar tüketiyor. Hapishaneye gelen arabaların sesini duyunca bayramda sevinen çocuklar gibi mutlu olan mahkumların, yemek gelmediğini anlayınca yüzleri düşüyor. En kötüsü de açlıktan güç bela uyuyabildiğimiz gecenin sabahında hapishane arkadaşımızı ölü bulmak ve gardiyanı çağırıp bir zamanlar havalandırma olan hapishane mezarlığına götürülmesini istemekten başka elimizden hiç bir şey gelmemesi.. Etrafımızdaki her şey siyah. Duvarlar, zemin, kapılar kararmış durumda. Hava bile kara bir buhar ve dumanla kaplı. Bütün bunlara rağmen serbest kalma umudumuzu asla yitirmedik ve yitirmeyeceğiz. 'Allah sabredenlerle beraberdir' ayetine iman ederek yüreğimizi burkan yardım çığlıklarına rağmen yaşamak zorundayız.

YENİ ŞAFAK

HABERE YORUM KAT