1. YAZARLAR

  2. Serdar Arseven

  3. Besleme basın ve referandum!..
Serdar Arseven

Serdar Arseven

Yazarın Tüm Yazıları >

Besleme basın ve referandum!..

11 Eylül 2010 Cumartesi 00:12A+A-

MHP’nin başındaki Bahçeli, referandumda “evet”i savunan bizcileyin yazarları “besleme basın” parantezine almış! 

Şimdiii.. Ey Devlet Bahçeli!.. Sen!..
Eğer “delikanlılık” denilen “Ülkücü erdemi”nden zerre nasipli isen...
Çıkacaksın ortaya ve hangi gazetenin, hangi televizyonun, yazarın; hükümet ya da bir başka güç tarafından nasıl beslendiğini ortaya koyacaksın!..
Meydan öyle boş değil; “Besleme basın” lafını atıp çekilemezsin!!!
Ben, “Evet” diyenlerdenim. Ve “evet”in propagandasını yapanlardanım.
Yani sana göre “besleme basın”danım!..
Bunu söyleyen zat; nereden, nasıl menfaatlenmişiz, beslenmişiz, “adam gibi” ortaya koyar!!!
Bu konuda hiçbir çekincemiz yok, olamaz...
Bahçeli çıksın ve hangi medya organının nasıl beslendiğini ortaya koysun.
Yazarları teker teker sıralasın. Kim, nereden, nasıl besleniyor!.. Kim AK Parti’den yemleniyor!..
Bunu bana göndersin, yazmazsam nâmerdim!..
Ben yazmazsam namerdim, “iddia sahibi” lafı ortaya atıp da devamını getirmezse, ne olur?..
Bunu da Ülkücüler düşünsün!!!

AK Parti kimi, kimleri, nasıl besliyor?..
İki ihtimal var:
Ya Bahçeli bunu biliyor da isim vermekten korkuyor!!! Tırsıyor!..
Ya da bir şey bildiği yok ama “ucuz politika” yapıyor, sallıyor!!
Bahçeli!.. Dinle!..
Suriye sınırına “mayın” işinin bilmem kaç yıllığına “ihale” edilmesini öngören düzenleme Meclis’e geldiğinde “Van münit Tayyip Bey!” diye haykıran...
AK Parti hak ve özgürlükler alanının genişlemesi yolundaki adımları atmadığında en yüksek perdeden uyaran ben!..
Senden... Evet, senden “besleme” lafının arkasını getirmeni bekleme hakkına sahibim!..
Hayır, öyle “yarası olan gocunur”la filan geçiştiremezsin!..
Madem genelleme yaparak, bütün “evet” taraftarı yazarları “besleme basın” kategorisine soktun... Lafının devamını getireceksin!..
Töre bu;
Kılıç ya kınında duracak ya da çıktı mı köküne kadar oturacak!..”
Kaçma Bahçeli!.. Tırsma!.. Ülkücü gibi davran!..
SAĞCILIK HASTALIĞI!..
İskender Pala’nın “sağcılık hastalığı” tabirine bayılıyorum.
“Sağcı” korkaktır, eziktir... Yine Pala’nın dediği gibi;
“Cesaret özürlü”dür.
Bu bölüme niçin böyle girdim?..
Bir program; 5N1K. CNN Türk’te, Cüneyt Özdemir’den.
Son konuğu Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le resmen “cedelleşiyor” Özdemir.
“Tarafını” net bir şekilde ortaya koymuş; referandumda “hayır”cı.
AK Parti’nin yargıyı tahakkümüne almak istediği görüşüne, elinde veri olmamasına rağmen sonuna kadar sahip çıkıyor...
“Programcı”ymış; görevi misafiriyle çekişmek değil de onun görüş ve düşüncelerinin net bir şekilde ortaya dökülmesini sağlamakmış... Aldırmıyor.

Toplam bir buçuk saatlik programda, bakanın sözünü tam 12 kez “Ama”yla başlayan cümlelerle kesti sayabildiğim kadarıyla.
“Yapmayın Sayın Bakan” türünden ifadeler kullandı.
“Bir yandan Venedik kriterlerine sahip çıkıyorsunuz, diğer yandan da aynı Venedik kriterlerinin şu şu görüşünü dikkate almıyorsunuz. Bu çelişki değil mi?” gibisinden bir şeyler...
Özdemir, “itiraz” cümleleriyle sorarken, daha doğrusu “hayır”ın mücadelesini büyük bir heyecan ve arzu ile verirken, Bakan Ergin sabırla cevap yetiştirmeye çalışıyordu.
Mesela... Bizim haberlerimizin etkisiyle “AİHM’den postalanmanın” hıncını sergileyen Rıza Türmen adlı zat...
Bu adam; yeni anayasa düzenlemesiyle “HSYK’nın hakimi olan” Adalet Bakanı’nın “yargı denetiminden” muaf tutulduğunu, kral yetkisine haiz kılındığını yazmış...
Özdemir bunu okuyup ne cevap vereceğini sorunca, dedi ki Bakan:
“Bu mantığa göre, hali hazırdaki Adalet Bakanı, yani ben, şu anda da Kurul Başkanı olduğuma göre, benim yaptığım her işlem yargı denetimi dışında. Öyle mi?.. Bugünün neresi savunuluyor öyleyse!..”

Özdemir, buna karşılık veremeyince konuyu değiştirdi:
“Anayasa paketini niçin madde madde değil de bir bütün haline oylamaya sundunuz? Venedik kriterlerine göre ayrı ayrı sunmanız gerekmiyor mu?..”
Bu da kolay.
Bakan, Venedik kriterlerinin “büyük anayasa değişiklikleri” sözkonusu olduğunda bir bütün halinde referanduma sunulmasına geçit verdiğini söyledi.
Ve Özdemir’e şunu sordu:
“Bizden önce 16 kez kapsamlı anayasa değişikliği yapıldı. Bütün bu değişiklikler, toplu halde oylandı. Anasol-Me dönemindeki 16’ncı değişikliğin referanduma gitmesi halinde toplu oylanacağı belirtiliyordu. Bunlar yapılırken kim itiraz etti?.. Kim bugün bize sorulan soruları gündeme getirdi?..”
Özdemir; bütün ayağı yere basan cevaplarda yaptığı gibi buna da “ama”larla itiraz etti.
Çıkış bulamayınca, “Niçin konsensüs aramadınız?” mevzuuna sığınmaya çalıştı.
Bakan’ın, konsensüs oluşması için neler yaptıklarını ve bu çabanın daha önceki hiçbir anayasa değişiklik paketi için gösterilmediğini izah etmesi de, “hayır”a saplanmış ev sahibinin tavrını değiştirmedi.
Bakan sürekli olarak “maddelerin” içeriğiyle, evsahibi ise “AKP zihniyetiyle” ilgilendi.
Biri ‘metin’, diğeri ‘niyet’ okumaya çalıştı!..

Hadise şu ki; 
Cüneyt Özdemir, elinde hiçbir veri olmamasına rağmen, yargının “siyasi tahakküm altına alınmak istendiğini” savunurken “komplekse” düşmedi.
Yani...
“Böyle yaparsam yani Bakanla cedelleşirsem, her lafını ‘ama’larla kesmeye çalışırsam, ‘Programcı mısın CHP yağdanlığı mı?’ türünden eleştirilere muhatap olurum” diye düşünmedi.
“Tarafsızlık” ayaklarındaki bir kısım sağcılar gibi “yavşamadı!..”
Tarafını açıkça belli etti ve eziklik duymadan savundu.
Konu hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığı, olsa bile “haksız” pozisyonda bulunduğu için görüşünü savunmakta sıkıntı çektiği halde, pozisyonunu değiştirmedi.
Ve ben bu tavrı; bu sağlam duruşu, bu “İnan da oduna inan!” dedirten inadı takdir ettim.
Solcu, sağcı fark etmez.
Ben “delikanlı adam”ı severim. Yaşa, var ol Özdemir.

Evet;
İskender Pala’nın “Sağcılık hastalığı” tabirine bayılıyorum.
“Sağcı” –umumiyetle- korkaktır, eziktir... “Cesaret özürlü”dür!..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT