1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Beşinci Yılında Sisi Darbesi ve Mısır’ın Durumu
Beşinci Yılında Sisi Darbesi ve Mısır’ın Durumu

Beşinci Yılında Sisi Darbesi ve Mısır’ın Durumu

Mısır’da Sisi cuntasının tesis ettiği darbe rejimi beşinci yılına girdi. Yeni Akit yazarlarından Ahmet Varol ve Muharrem Güneş’in gündeminde Mısır vardı.

05 Temmuz 2018 Perşembe 13:52A+A-

Ahmet Varol ve Muharrem Güneş’in Yeni Akit’teki köşelerinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (05 Temmuz 2018) yazılarını birleştirerek aşağıda ilginize sunuyoruz:

Sisi Darbesinin Beşinci Yılında / Ahmet Varol

Mısır’da, halkın ayaklanmasıyla devrilen dikta rejimini geri getirmek amacıyla gerçekleştirilen askeri darbenin üzerinden beş yıl geçti.

Arap dünyasındaki dikta rejimleri küresel emperyalizmle de işbirliği yaparak halkların özgürlük mücadelelerinin önünü kesmek ve kazanımlarını geri almak amacıyla bizim “fitne savaşı” olarak isimlendirdiğimiz bir karşı savaş başlatmışlardı. Bu fitne savaşları diktatörlerin devrildiği ülkelerin her birinde ayrı bir şekilde yürütüldü. Mısır’da da “Baltacı fitnesi” adı verilen bir fitne savaşı başlatıldı. Bu fitne savaşının amacı halkın iradesiyle seçilmiş olan yönetimin kendiliğinden çökmesine yol açmaktı. Fakat Baltacı fitnesini uzun süre finanse etmelerine rağmen bunu başaramadılar. Bunun üzerine General Abdülfettah Sisi’nin devreye girerek askerî darbe gerçekleştirmesini sağladılar.

Mısır’daki fitneye dışarıdan destek veren Suudi Arabistan, BAE gibi dikta rejimleri, halkın iradesiyle seçilen Muhammed Mursi’ye karşı 30 Haziran 2013’te bir sivil darbe gerçekleştirilmesini planlamışlardı. Bu yüzden Baltacı fitnesi çerçevesinde istihdam ettikleri takımlarını meydanlara çıkarmak istediler. Fakat o gün Mursi’ye destek amacıyla çok daha büyük kalabalıkların meydana çıkması üzerine amaçladıklarını gerçekleştiremediler ve 3 Temmuz 2013 tarihinde Sisi askeri darbeyi gerçekleştirdi.

Darbenin sınır aşan en önemli boyutunu açığa çıkaran gelişmeler darbecilerin ilk icraatları oldu. Olayın bu boyutunu zaten siyonist işgalcilerin yönlendirdiği medyanın yürüttüğü antipropaganda ve psikolojik yıpratma savaşı da dışa vuruyordu.

Darbecilerin ilk icraatları Mursi döneminde kademeli bir şekilde etkisiz hale gelmeye başlayan Gazze ablukasının yeniden kaskatı bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Rafah sınır kapısını kapatmak oldu. Bu uygulamalarına da bölgede istikrarsızlık ve bazı karışıklıklar olmasını gerekçe gösterdiler. Bunun yanı sıra Gazze’nin hayat damarları olarak nitelendirilen tünelleri tamamen kapatmak veya kullanılamaz hale getirmek için de ellerinden geleni yaptılar.

Cunta yönetimiyle birlikte Mısır, 25 Ocak 2011 devrimi öncesindeki dikta yönetimine geri dönmüş oldu. Zulme karşı çıkanların susturulması için işletilen yargı mekanizması vasıtasıyla yüzlerce insan idam cezasına mahkûm edildi ve bunların birçoğu da infaz edildi. Siyasi muhalefetin tamamen susturulması amacıyla kullanılan yargı zulmünün gittikçe genişlemesi çok sayıda insanın ülkesini terk ederek başka ülkelerde yaşamak zorunda kalmasına neden oldu.

Cunta, görünüşte sivil yönetime geçmek istediği iddiasıyla göstermelik olarak seçimler gerçekleştirdi. Fakat bu seçimlerde halkın özgür iradesini ortaya koymasına fırsat verilmesinin amaçlanmadığı, halktan sadece kendisine dayatılanı kabul etmek için sandık başına gitmesinin istendiği çok açıktı. Çünkü cunta yönetimi halkın iradesini özgürce ortaya koyabilmesine fırsat verilmesi durumunda 25 Ocak 2011 devrimi sonrasında sergilediği tavrın arkasında duracağını çok iyi biliyordu. O yüzden halka böyle bir fırsat verme niyetinde değildi. Halk da cuntanın gerçekleştirdiği seçimlere itibar etmedi ve boykot etmeyi tercih etti. Dolayısıyla cuntanın gölgesinde gerçekleştirilen seçimlere katılım çok düşük oranlarda oldu. Katılanların önemli bir kısmını da oy kullanmaya zorlanan devlet memurları oluşturuyordu. Bundan dolayı yapılan göstermelik seçimlere rağmen Mısır’da hiç kimse sivil yönetime geçildiğini düşünmemekte, cuntanın aynen devam ettiğine inanmaktadır. Mısır halkı bugünkü yönetimi de bir cunta yönetimi olarak görmektedir.

*

5. Yıldönümünde Mısır Darbesi / Muharrem Güneş

Eski Mısır Müftüsü Ali Cuma, darbeci Cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi’yi destekleyen hezeyan dolu fetvalar listesine bir yenisini daha ekledi.

Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye yönelik 3 Temmuz 2013›teki kanlı askeri darbenin 5. yıldönümünde CBS televizyonuna verdiği röportajda konuşan Ali Cuma, “30 Haziran Devrimi, Mekke’nin fethi ve Bedir zaferi gibi Allah’ın mümin ordularıyla kâfirlere galip geldiği tarihi ve mübarek bir gündür, Çünkü Allah, Sisi ile Mısır halkını bozgunculardan (İhvan) o günde kurtarmıştır” dedi.

Darbe şakşakçısı müftünün açıklamasından sonra Tanta Piskoposu Paula, “30 Haziran 2013 tarihi Mısır’ın uçuruma ve karanlığa sürükleneceği bir anda “ilahi ve kutsal” bir elin müdahalesiyle tüm Mısırlılar için bir sevinç kaynağı ve kurtuluşun başlangıcı olmuştur” açıklamasını yaptı.

Bilindiği gibi 30 haziran 2013 günü Selefi Nur Partisi, Ezher Şeyhi Ahmed Tayyip, Mısır Hristiyan Kıptileri, Temerrüd Hareketi, 6 Nisan Hareketi, Kurtuluş Cephesi lideri Muhammed Baradey vb. karşıt hareketler Sisi’nin etrafında dizilmiş ve Mursi’ye darbe yapmak için sözbirliği yaptıklarını açıklamışlardı. Sonrasında 3 Temmuz günü Mursi ve seçilmiş hükümete yönelik kanlı bir darbe yapıldı.

Ancak zorlama yöntemlerle Muhammed Mursi’ye karşı bir araya gelen bu zıt kutuplar sonraki dönemlerde büyük oranda dağıldılar. Kurtuluş Cephesi lideri Muhammed Baradey, Sisi’nin politikalarını beğenmeyip diasporasına geri dönüp muhalefete devam etti. 6 Nisan Hareketi liderleri hapsedildi veya konuşmaları yasaklandı.

Darbeci yönetim İnsan Hakları İzleme Örgütünün açıklamasına göre “Yakın dönemde bir gün içinde barışçıl göstericilerin toplu katliama tabi tutulduğu en büyük olaylardan biri” olarak nitelendirdiği Rabia ve Nahda katliamlarıyla başlayan idamlar ve on binlerce insanın hapsedilmesi yüz binlercesinin ülkesini terk etmesiyle sonuçlanan bir korku imparatorluğu oluşturuldu.

Baskı politikalarının İslami akımlara yönelik başlamasına rağmen onlarla sınırlı kalmadığı, darbe politikalarına teslim olmayan liberallerin, solcuların, laik kesimi de aşarak 2011’de Hüsnü Mübarek rejimine karşı Ocak Devrimi’ni başlatan aktivistlere kadar yayıldı.

Darbe sonrası 60.000 kişi tutuklanmış, 1012 kişi hakkında idam hükmü verilmiş bulunuyor.

Sina bölgesinde Mısır güvenlik güçleri tarafından 4010 vatandaş öldürüldü, 10.363 kişi tutuklandı ve 262 ev yıkıldı.

Sisi’nin yönetiminin üzerinden geçen beş yıl içinde yaşanan siyasi ve hukuki durum bu kadar kasvetli iken, ekonomik durumun iyi olacağı beklenemez. Zira darbe öncesine göre temel ihtiyaç maddelerinde ortalama 4 kat gibi bir fiyat artışı yaşanırken alım gücünün düşmesiyle ekonominin iyice zayıfladığı belirtiliyor. Örneğin metro fiyatları 1 cüneyhten 7 cüneyhe, gaz fiyatı 8’den 50 cüneyhe, 1 dolar alış 8 cüneyhten 17 cüneyhe yükselmiş durumda.

Uluslararası siyaset açısından da Mısır tarihi ve stratejik önemine rağmen dikkate alınmayan bir ülke konumuna düşürüldü. ABD ve İsrail’in emir eri bir ülke olmaktan öteye gitmiyor artık.

“New Yorker” dergisine tabiriyle bu darbe Mursi yönetimini devirmek için Sisi’ye 20 milyar dolar söz veren Körfez ülkelerinin bir kısmı için kendi tahtlarını koruma adına rahat bir nefes almak anlamına geliyordu.

Yahudi Haham Yoel Ben Nun’a göre, Muhammed Mursi›nin yönetiminin devamı Hamas ve diğer Filistin direniş hareketlerine tehlikeli bir destek kaynağı olacaktı. Bu nedenle Sisi’nin Mısır’daki darbesi İsrailliler için son dönemde gerçekleşen ilahi bir mucize niteliğindedir.

Bugünlerde İsrail, Mısır’ın darbeci yönetimiyle tarihinin en güvenlikli dönemini yaşadığı için bölgenin karışıklığından istifade ederek tarihi kararlar alma ve planlarını uygulama konusunda ciddi engellerle karşılaşmıyor.

 

HABERE YORUM KAT