Beşer olan Resullerin, hükümde ortaklıkları var mıdır?
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Yüce Allah’a hamd, sevgili Resulüne selam olsun. Geçen yazımızda Resul/Nebi’yi konu edinen yazı serimizin ikincisini yazmıştık. Önceden ifade ettiğimiz gibi, Resulün özelliklerini beşer olmasından kaynaklanan özellikler ve Resul olmasından kaynaklanan özellikler diye ikiye ayırarak izah etmeye çalışıyorduk. Bu serinin üçüncü yazısında ise Resulün beşer olmasından kaynaklanan doğal özelliklerini aktarmaya devam edeceğiz. (Yüce Rabbimizden çabalarımızı kendisine yakınlaşmaya vesile kılmasını niyaz ederiz.)
ğ-)İnsanlar içinden seçilmiş Resuller de, yaratılmış aciz insanlardan oldukları için, yüce Allah’ın mülkte ve hükümranlıkta ortakları değildirler.
Onlar, olağan üstü hiçbir güce sahip olmadıkları gibi, var olmada da, varlıklarını sürdürmede de, Yüce Allah’a mutlak anlamda bağımlı ve muhtaçtırlar. Onlar bu acizlikleri nedeniyle, olağan yolların dışında, hiç kimseye fayda ve zarar vermeye muktedir de değildirler. (Kimsenin gizli durumlarını bilmez, kimsenin gıyabında yaptığı çağrıyı işitmez, farzı muhal işitseler de onlara yardım etmeye güçleri yetmez, kimseyi hidayete ve delalete erdiremez, kimseye Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kılamaz, kimsenin en ufak bir günahını bile af affedemez, kimsenin helak veya kurtuluş kararı da onların elinde değildir. Onları üstün kılan tek şey, Allah’ı tanıma ve maksadını anlamada, ona iman etmede, ona itaatte, insanların en başarılıları ve dolayısıyla insanların takva olarak en değerlileri olmalarıdır.
Konuyla ilgili ayetlere bakalım:
“Ve de ki: “Bütün övgüler, çocuk edinmeyen, egemenliğinde ortağı bulunmayan, güçsüzlükten, düşkünlükten ötürü herhangi bir yardıma (ve) yardımcıya ihtiyaç duymayan Allah'a mahsustur.” İşte, O'nu (hep böyle) yücelterek an!”1
“De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı ona aittir. O ne güzel gören ve ne güzel duyandır. Onların O'ndan başka hiçbir dostları yoktur ve O hükmüne kimseyi ortak etmez."2
“Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Sen onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Peygamberini inkâr etmelerinden dolayıdır. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.”3
“Allah'ı bırakıp tapındığınız her şey gerçekte sizin ve atalarınızın kendi muhayyilenizden çıkardığınız [anlamsız] isimlerden öteye geçmemektedir; çünkü bunlar hakkında hiçbir kanıt indirmemiştir Allah.4 [Neyin doğru, neyin eğri olduğu konusunda] hüküm yalnızca Allah'a aittir. Ve O da kendisinden başkasına kulluk etmemenizi buyuruyor. İşte dosdoğru olan [tek] din budur; ama insanların çoğu bunu bilmez.”5
“Bütün insanlara bir uyarı olsun diye kuluna, hakla bâtılı ayıran kitabı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir. (İnkâr edenler), Allah’ı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler.”6
“De ki: "Allah dilemedikçe ben kendime (bile) herhangi bir yarar veya zarar verecek güce sahip değilim.”7
“Böylece İbrahim'in korkusu geçtikten ve kendisine müjde verildikten sonra Lut kavmi hakkında (affedilmeleri için) bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı. Doğrusu İbrahim çok yumuşak huylu, çok içli ve kendini Allah'a vermiş biriydi. (Elçilerimiz) ona dediler ki: “Ey İbrahim! Bu tartışma işinden vazgeç; çünkü Rabbinin (azap) emri gelmiştir. Onların başlarına geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir.”8
Bu konuyla ilgili sahih rivayetlerde, Resulullah(as.)’ın her şeyi yapabilen ve her istediğini yaptırabilen olağan üstü bir varlık olmadığını, sadece bir beşer elçi olduğunu ortaya koymaktadır:
İbni Ömer (r.a); (Allah Resulü, Müşriklerin Uhudta yaptıklarından sonra ) sabah namazının son rekâtında, rükûdan başını kaldırıp “Allah kendisini öven kişinin övgüsünü işitti. Rabbimiz! Övülme yalnız senin hakkındır” dedikten sonra Nebi (as(‘ın: Allah’ım filana, filana, filana lanet et dediğini işitmiştir. Bunun üzerine Allah: “Allah'ın onların tövbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir. [ey Peygamber,] çünkü onlar zalimlerin ta kendileridir.”9 Ayetini nazil buyurdu.10
Adiy b. Hatem (r.a): Adamın birisi Resulullah (s.a.v.)’ın yanında hitabette bulunarak: “Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse muhakkak ki doğru yolu bulmuştur. Kimde onlara isyan ederse şüphe yok ki sapmıştır” dedi. Resulullah (as.): “Sen ne kötü hatipsin, (onları diyerek Allah ve resulünü eşitleme gibi bir ifadeyle değil, Allah ve elçisini birbirinden ayırarak); Kim Allah’a ve resulüne isyan ederse” de.11
Ömer (r.a.), Nebi (as.)’nin: (Ey insanlar) Hristiyanların ibni Meryem’i batıl üzere methettikleri gibi, siz de beni methetmekte aşırıya gitmeyin. Şüphesiz ben bir kulum. Binaenaleyh bana Allah’ın kulu ve Resulü deyiniz.”12
Ebu Hureyre (r.a)’den, bir gün nebi (as.) aramızda ayağa kalkarak hıyaneti andı. Onu büyüttü, onun halini de büyüttü, sonra şöyle buyurdu: “ sakın sizden birinizi kıyamet günü, boynunda büğürmesi olan bir deve olduğu halde gelerek; “Ya Resulullah! Beni kurtar!” derken, kendimi de, “senin için bir şeye malik değilim, sana tebliğ ettim” diye cevap verirken bulmayayım.”13
Ebu Hureyre (r.a.) : “(Öncelikle) En yakın akrabalarını (aşiretini) uyar.”14 Ayeti nazil olunca, Nebi (as.) kalktı (Safa tepesinden onlara seslenerek) şöyle buyurdu (özetle): Ey Kureyş cemaati, ey Abdi Menaf oğulları, ey Abbas b. Abdulmutalip, Ey (halam) Safiye sizden Allah’ın azabından bir kısmını olsun savamam. Ey Muhammedin kızı Fatime! Malımdan ne dilersen iste (veririm, fakat) Allah’ın azabından bir parçasını bile senden savamam.”15
h-) Peygamberler ilah değil, beşer olduklarından, İnsanların hidayetinde hiçbir şekilde söz sahibi de değildirler:
Konuyla ilgili ayeti kerimeler:
“ (Ey Muhammed) Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.”16
“(Ya Muhammed!) Onları doğru yola iletmek sana ait (senin elinde olan bir iş) değildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir. “17
“İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin? Eğer dileseydik onlara semadan öyle bir mucize indirirdik ki, onun karşısında (mecburen) boyun büker, baş eğerlerdi.”18
“Onlar için ister bağışlanma dile ister dileme. Sen onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Peygamberini inkâr etmelerinden dolayıdır. Allah fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.”19
“Onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir.”20
Konuyla ilgili sahih hadis rivayetlerine bakalım:
Enes b. Malik (r.a.)’den rivayete göre şöyle demiştir: Uhud günü Nebi (as.)’ın başı yarıldı da, Resulullah(as.): peygamberlerini yaralayan bir kavim nasıl kurtuluş bulur dedi. Bunun üzerine “Senin elinde (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok. Allah, ya onların tövbesini kabul eder yahut onları zalim bulundukları için azâplandırır. (3/128) mealindeki ayet indi.21
İbni Ömer (r.a); (Allah Resulü, Müşriklerin Uhudta yaptıklarından sonra ) sabah namazının son rekâtında, rükûdan başını kaldırıp “Allah kendisini öven kişinin övgüsünü işitti. Rabbimiz! Övülme yalnız senin hakkındır” dedikten sonra Nebi (as(‘ın: Allah’ım filana, filana, filana lanet et dediğini işitmiştir. Bunun üzerine Allah: “Allah'ın onların tövbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir. [ey Peygamber,] çünkü onlar zalimlerin tâ kendileridir.”22 Ayetini nazil buyurdu.23
Yine sahih kaynaklarda nakledilen rivayetlere göre24 Hz. Peygamber ölmek üzere olan amcası Ebû Talib’i İslâm dinine davet etmiş, ancak Ebû Talip kabul etmemiştir. Bundan dolayı, Hz. Muhammed (as.) son derece üzülmüş ve kederlenmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber’i hem uyarmak, hem de teselli etmek üzere şu ayet inmiştir : “ (Ey Muhammed) Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah (kimin hidayete layık olduğunu bilerek), dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.”25
Hz. Muhammedin (Hidayete ermesini çokça istemesine rağmen) amcası Ebu Talibi, Hz. İbrahim’in babasını, Hz. Nuh’un oğlunu, Hz. Lut’un hanımını ve birçok peygamberin de çok sevdikleri akraba ve kavimlerini hidayete erdiremediklerini ve böylesine bir güç ve yetkilerinin de olmadığını, Kur’an açıkça bize haber vermektedir. Zira peygamber bile olsalar, yine de beşerdirler. Dolayısıyla, insanların, gizli-açık hallerini, ne oranda salih amel işlediklerini, bu amellerinde ne derece samimi olduklarını ve uzun vadede bu salih hallerini sürdürüp sürdüremeyeceklerini bilemezler.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v) vefat eden değerli sahabesi ve dostu, Osman b. Mazun’un cennetlik olduğunu iddia edenlere kızmış, “Yüce Allah’ın namı hesabına nasıl konuşursunuz?” diyerek onları paylamıştır. Sonra da vallahi Allah’ın Resulü olmama rağmen, onun hakkında hüsnü zan beslemekle beraber, (gaybı bilmediğimden) ben dahi Osman b. Mazun’a nasıl muamele edileceğini bilemiyorum diye buyurmuştur.26 Bu olayda gösteriyor ki, Peygamberler bırakın insanları hidayet erdirme gücüne sahip olmayı, onlar kesin olarak kimin hidayete erdirilip erdirilmediğinin bilgisine bile sahip değildirler.İnsanların hidayet ve delaletlerini takdir, sadece ve sadece (gizli ve açığı bilen, adaletlilerin en adaletlisi, merhamet edenlerin en merhametlisi olan) yüce Allah’a aittir.Bu nedenle,cinlerin en takvalısının, Meleklerin en ulusunun, Peygamberlerin en önde gelenin de, hidayet ve delaleti takdir etmede, toplumlara azabın gelmesi hükmünü vermede,asla hiç bir güç ve yetkileri yoktur.
i-) Aynı şekilde beşer olan Resuller, dinin çerçeve ve hükümlerini belirlemede yüce Allah’ın ortakları değildirler. Dolayısıyla yüce Allah’ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kılamazlar. Başka bir ifadeyle, varlıktan(melek, cin ve insandan) hiç kimsenin, mutlak anlamda haram ve helal kılma yetkisi yoktur.
Bu nedenle beşer olan Resuller de, herkes gibi kendilerine vahiy edilenlere mutlak anlamda teslim olmak zorundadırlar. Aynı şekilde yeni ortaya çıkan ve kitapta hükmü bulunmayan meselelerde de, vahyin ilkelerini dikkate alarak ve bu ilkelerin çizdiği çerçevelerin dışına çıkmayarak hüküm vermek mecburiyetindedirler.(Diğer yandan, normal insanlardan farklı olarak, Resul oldukları için gözetim altındadırlar ve dinle ilgili hükümlerinde yanıldıklarında düzeltilirler. Bu nedenle Resul boyutları nedeniyle dinle ilgili hükümlerine uyulması zorunludur. Bu hususlardaki farklılıkları Resul boyutlarını açarken inşallah izah edeceğiz.)
Konuyu izah eden bazı ayeti kerimelere bakalım:
“Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a kurulan, geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir.”27
“Onlara ayetlerimiz apaçık bir şekilde okunduğunda bize kavuşmayı ummayanlar: "Bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir" derler. De ki: "Benim onu kendiliğimden değiştirmem söz konusu olamaz. Ben ancak bana vahiy edilene uyuyorum. Ben, Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım."28
“De ki: "Ben elçilerden biri (rolüyle kendiliğimden ortaya çıkmış) türedi (asılsız iddialar sahibi bir kişi) değilim, bana ve size (Allah tarafından) ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, sadece Bana vahiy edilmekte olana uyuyorum ve Ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim“29
“Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah (can) damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız.”30
“(Savaşmak için) haram ayların yerini değiştirip sonraya bırakmak, küfrün ileri noktasıdır ki, onunla inkârcılar saptırılır. Allah'ın kutsal saydığı ayların sayısını bozmak ve O'nun haram kıldığını helal kılmak için (haram ayını) bir yıl helal, bir yıl da haram sayarlar. (Böylelikle) Allah'ın haram kıldığını helal kılmış olurlar. Yaptıklarının kötülüğü kendilerine çekici ve süslü gösterilmiştir. Allah inkârcı topluluğu (kötü niyetlerinden dolayı) doğru yola iletmez.”31
“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.”32
Konuyla ilgili bazı sahih hadisler bakalım:
Ebu Said el- Hudri (r.a.), (sarımsak yiyip mescide gelenleri görünce) Nebi (as.): “Kim bu habis sebzeden bir şey yerse, mescidimize yaklaşmasın” diye buyurdu. Halk arasında: sarımsak haram kılındı, sarımsak haram kılındı denildi. Bu haber Nebi (as.) ulaşınca, Nebi (as.) (halkı topladı ve onlara) Muhakkak ki ben Allah’ın helal kıldığını haram kılamam. Fakat bu kokusu rahatsız eden bir sebzedir,” buyurdu.33
Yukarıya aldığımız delillerden de anlaşılıyor ki, peygamberlerin mülkte ortaklıkları olmadığı gibi, hükümde de (haşa) yüce Allah’ın ortakları değildirler. Zaten yukarıya aldığımız, “Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’na mahsustur.”34 Ayeti, meseleyi açıklıkla ortaya koymaktadır. Ayrıca peygamberler beşer oldukları için ilimleri de, (haşa) yüce Allah gibi, her şeyi kuşatmaya ve her konuda hikmetle hükmetmeye yetmeyeceği açıktır. Nitekim peygamberler, vahiyden önce(bırakın başkasını kurtarmayı,) kendilerini de kurtarmaya güçlerinin yetmemiş ve yaşadıkları toplumun sıkıntı veren girdabından kurtulmak için bir çıkış yolu bulamamışlardır.(Bakınız: 93/7, 26/20, 42/52,53.) Dolayısıyla beşer olan resullerin, mutlak anlamda haram veya helal kılma yetkileri olmadığı gibi, buna güç yetirmelerine imkân verecek mutlak ilim ve hikmete de sahip değildirler. (böylesine yüce bir vasıf ve özelliğe sadece yüce Allah sahiptir.
Bununla birliktebu durum(yukarıda da söylediğimiz gibi.), onların yeni olaylar ve sorunlarla karşılaştıklarında yeni içtihat ve hükümlerde bulunmadığı veya bulunamayacağı anlamına da gelmemektedir. Aksine her müçtehit âlim gibi, Resullerde vahyin ilkeleri ve sınırları içinde kalmak şartıyla içtihat etme hakkına ve hatta sorumluluğuna sahiptir. Ayrıca normal müçtehitlerden farklı olarak, Resul oldukları için gözetim altında tutulurlar ve dinle ilgili hükümlerinde yanıldıklarında da düzeltilirler. Bu nedenle müçtehit âlimlerin içtihatlarına mutlak olarak uymak zorunlu değilken, Resullerin dinle ilgili hükümlerine uymak zorunludur. Bu hususlardaki farklılıkları Resul olmadan kaynaklanan boyutları müzakere ederken, inşallah izah edeceğiz.)
ı-) Vahyin kendilerine indirilmesinden önce, peygamberler, bırakın tüm insanları kurtaracak temel yol ve ilkeleri belirleme gücüne sahip olmayı, kendilerini bile, doğru yola ulaştırma gücüne sahip değildirler.
Bu konuyu açıklıkla ortaya koyan, bir kısım ayeti kerimelere bakalım:
“İşte sana da [ey Muhammed,] kendi buyruğumuz altında hayat veren bir mesaj vahiyettik. [Bu mesaj sana gelmeden önce,] sen vahiy nedir, iman [nedir] bilmezdin: ama [şimdi] bu [mesajı] bir nur yaptık ki onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola ulaştıralım: şüphesiz sen de [insanları onunla] doğru yola ulaştıracaksın, (Hem de) göklerde ve yerde bulunanların tamamı kendisine ait olan Allah’ın yoluna… (İyi bilin ki) sonunda bütün işler Allah’a döner.”35
“Ve (ey Muhammed! ) seni yol bilmez iken, 'doğru yola yöneltip iletmedi mi?”36
“Mûsâ, “O işi, daha ne yaptığımı bilmez biriyken işledim. Bu yüzden sizden korkup kaçtım; sonra, Rabbim bana ilim ve hikmet verip beni peygamberlerden kıldı. Başıma kaktığın bu nimet, İsrâiloğulları`nı kendine köle yapmandan dolayıdır” dedi.”37
“Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren (de) O'dur.”38
j-) Resullerde her beşer gibi ilah olmadıkları için, yegâne ilah olan Allah’a iman etmek, emirlerine sımsıkı sarılarak ona itaat etmek, dua ve ibadetlerini de sadece ve sadece yüce Allah’a has kılmakla yükümlüdürler.
Konuyla ilgili ayeti kerimeler:
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine ne indirildi ise ona iman etti. Müminler de (iman ettiler). Onların her biri, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman etti. “O'nun resullerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. İşittik ve itaat ettik ey Rabbimiz, günahlarımızı bağışlamanı dileriz, dönüş sanadır” dediler.”39
“Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!”40
“De ki: “Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı asla yoktur. Ben bununla emredildim. Ve ben, O’na teslim olanların ilkiyim.”41
“Mesih (İsa) da, (Allah'a) en yakın olan melekler de Allah'a kul olmaktan asla çekinmezler. Kim O'na kulluk etmekten kaçınır ve büyüklük taslarsa (bilsin ki hesap günü, Allah) hepsini kendi yanında toplayacaktır”42
“(Ey Muhammed) O halde seninle beraber tövbe edenlerle birlikte emirolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı gitmeyiniz. Çünkü O, yaptıklarınızı çok iyi görendir. Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.“43
“(Yahya, dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) “Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi.”44
“Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız? Allah yüceler yücesidir, mutlak hüküm sahibidir. O'ndan başka ilah yoktur. Yüce arşın sahibi O'dur! Artık kim, Allah ile beraber, hakkında hiçbir delili olmayan başka bir ilaha yalvarırsa, onun hesabı Rabbinin katında (ebedî âlemde) görülecektir. Şüphesiz kâfirler kurtulamayacaklardır.”45 “De ki: “Ben (Allah'ın) elçilerinin ilki değilim ve (onlar gibi) ben de, bana ve size ne olacağını bilemem, sadece bana vahyolunana uyarım çünkü ben sadece açık bir uyarıcıyım.”46
“Allah’ın kulu (Muhammed), O’na ibadet etmek için kalktığında cinler nerede ise (Kur’an’ı dinlemek için kalabalıktan) onun etrafında birbirlerine geçiyorlardı. De ki: 'Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiç bir şeyi) ortak koşmuyorum. De ki: “Şüphesiz ben, size ne zarar verebilir ne de fayda sağlayabilirim.De ki: 'Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam.'(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır.”47
Konuyla ilgili bazı sahih hadisler bakalım:
Ebu Bürde'den: Ben Eğarr (r.a.)’da işittim. Bu zat Nebi (as.)’in ashabındandı. Kendisi, ibni Ömer ile konuşurken dedi ki: Resullullah (s.a.v.): “ Ey insanlar! Allah’a tevbe ediniz. Çünkü ben günde yüz kere Allah’a tövbe etmekteyim” buyurdular.48
İbni Ömer (r.a.)’den: Nebi (as.)’in dualarından birisi de şu idi: “ Allah’ım! Şüphesiz ben nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin değişmesinden, ansızın azabının gelmesinden ve her türlü gazabından sana sığınırım.”49
Sözlerimizin sonu Allah’a hamdtır. Rabbimizden bağışlanma diler ve bizleri kendisine yakınlaştırmayan her türlü düşünce, eylem ve niyetten uzak kılmasını niyaz ederiz.
Dipnotlar:
1- 17/111.
2- 18/26
3- 9/80.
4- 12/40.
5- 12/40.
6- 25/1—3.
7- 3/179.
8- 11/69---76.
9- 3/128.
10- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.10. S.201.
11- Sahihi Müslim Terceme ve şerhi, C.4. S. 2425. Sönmez Neşriyat.
12- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.9. S.181.
13- Muhtasar Sahih-i Müslim Tercemesi, Hafız Ebu Muhammed El- Münziri, C. 2. S.325. Eser Neşriyat
14- 26/214.
15- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.8. S.219..
16- 28/56
17- 2/272.
18- 26/3,4.
19- 9/80.
20- 13/40.
21- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.10. S.199.
22- 3/128.
23- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.10. S.201.
24- Buhârî, “Tefsîr”, 28/1; Taberî, 91-93; Şevkânî, IV, 174.
25- 28/56
26- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.4. S.293.
27- 7/54.
28- 10/15.
29- 46/9.
30- 69/44---47.
31- 9/37
32- 5/87.
33- Sahihi Müslim Terceme ve şerhi, C.3. S. 1630. Sönmez Neşriyat.
34- 7/54.
35- 42/52,53.
36- 93/7.
37- 26/20—22.
38- 26/78.
39- 2/285.
40- 26/213.
41- 6/162,163.
42- 4/172.
43- 11/112,113.
44- 19/12—14.
45- 23/115—117.
46- 46/9.
47- 72/19---23.
48- Muhtasar Sahih-i Müslim Tercemesi, Hafız Ebu Muhammed El- Münziri, C. 1 S. 260. Eser Neşriyat.
49- Muhtasar Sahih-i Müslim Tercemesi, Hafız Ebu Muhammed El- Münziri, C. 1 S. 257. Eser Neşriyat.
YAZIYA YORUM KAT
Ömer hocam, "Abdulhekim bey Allah rasulü nün helal haram koyma yetkisi vardır demek bu kadar zor olmasa gerek " diyorsunuz. Halbuki Abdulhakim hocam "1-) yukarıdaki yazımda, Allah Resulünün hiçbir şekilde haram kılma yetkisi yoktur demiyorum. Allah Resulünün ve hiç kimsenin mutlak anlamda haram yetkisinin olmadığını ifade etmeye çalışıyorum.
Yanıtla (0) (0)2-)Mutlak anlamda haram kılma yetkisinin sadece yüce Allah’ta olduğunu, dolayısıyla Resulü dâhil, hiç kimsenin onun çizdiği sınırdan çıkmadığını ve çıkamayacağını söylüyorum.
3-)Yüce Allah’ın gönderdiği vahyi çerçeveye uyarak, ortaya çıkan yeni durumlarda ise, Resulullah (as.)’ın ve daha sonraki dönemlerde de tüm müçtehitlerin bazı şeylerin helal, bazı şeylerin de haram olduğuna dair içtihatta bulunabilecekleri kanaatindeyim.
4-) Yasaklanan şey, vahyin rehberliği ve çerçevesi içinde yeni durumların dine göre konumunu belirlemeye çalışmak değildir. Yasaklanan şey, Yüce Allah’ın hükümlerini mutlak otorite olmaktan çıkarmak, Yüce Allah’ı/vahyi dikkate almadan ve vahyin ilkelerine ters düşecek şekilde yasamada bulunmaktır." diyor. Dolayısıyla Abdulhakim hocam, ALLAH RESULÜNÜN HARAM KILMA YETKİSİ YOKTUR DEMİYOR. SADECE MUTLAK ANLAMDA HARAM KILMA YETKİSİ YOKTUR DİYOR. Yani Allah'ın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal kılamaz diyor. Çok merak ediyorum Ömer hocam, acaba siz Allaah Resulünün mutlak anlamda haram kılma yetkisi var mıdır diyorsunuz.
" O Hevasindan Konusmaz" Ayeti delil getirilerek Bütün Hadisler Vahiy addedilmistir Yada Vahiy degerinde degerlendirilmistir. Bu parcaci okuma yaklasiminin bir ürünüdür. Hadisleri sahihi zayifi münkeri uydurmasi onlarca cesidi vardir Bunlarin Basinde en degerlisi MÜTEVATIR HABER dedigimiz cesididirki bunlari sayisini 1 e 10 a 300 e Cikaran alimlerimizde vardir Bu anlatimizdan Hadisleri inkar ediyor anlami cikarilmasin zira buna kimsenin hakki yoktur Secici olalim diyoruz mihenge --KURANa-- Vuralim diyoruz..Yukardaki ayeti tek basina aldiginiz zaman " "Bana müsade edin bir ihtiyac gidermeye cikayim" gibi bir sözüde hadis kabul edilirki bu dogru bir yaklasim olamaz Ayetleri baglamindan koparip parcaci okumanmiz büyuk yanlisimimizdir bunun diger bir örnegide Hasr 7.ayetidir Ayetleri Mesela Necm Siresini 1 ve 18 ayertlerini bütüncül okuyalim diger yerlerdede bu konuya alakali ayerleride tetkik ettigimizde daha yararli yararlanabilir olacagimiz kanaatideyim... Ayetlerin mümkünse Nazil Nüzül sebeplerinide göz önünde bulunduralim "O hevasindan konusmaz" kimlerin sorusuna önerisine bir cevaptir Bütüncül okudugmuzda daha iyi anlasilacaktir Eminim.... Sevgilerle selam ederim
Yanıtla (0) (0)"Dillerinizin uydurdugu yalana dayanarak "bu helaldir suda haramdir "demeyin. Cünkü Allaha karsi yalan uydurmus oluyorsunuz. Kuskusuz Allaha yalan isnad edenler kurtulusa eremez"
Yanıtla (0) (0)16:116.. Helal ve haramlar bellidir bunlarin arasinda bazi süpheli seyler vardir Bunlardan kacinmakta olan kendi hayatini güzellestirir. Anlaminda bir anlatim Hemen hemen bütün hadis kitaplarinin ilk hadislerinde yer alir... . Ömer kardesim pki size nicin zor geliyor !Allah Resulunün haram helal haram koyma yetkisi yoktur" demek? Sevgili Nebi (s) Kendisine bildirilen haramlari helalleri Vahiyde belirtildigi gibi aciklar beyan eder.. Fakat Hz Nebi YASAK koyabilir. Haramla yasak koymak ayni seyler degildir. Harami Helali Vahyin sahibi Yüce Rabbimiz koyar.. Sevgili Nebi Kurani yasar aciklar beyan eder Teblig eder (Salat ve selam ailesine ve ashabinada) O cok merhametli ve Ümmetine cok düskündü Öyleki bazi ibadetlerini Ümmetine farz kilinabilr endisesiyle evinde odasinda yapiyordu Teheccüd Namazi gibi.. Bizlerede vacip olan Vitr namazimizi iste Teheccud Namazi yerine kiliyoruz ... Onun icin O bizim ölcümüz ve örnek alacagimiz insandir. Önderimizdir liderimiz komutaninmizdir.. Lütfen yazilanlari selim akilla okuyun Aklinizi kimseye kiraya vermeyin. Abdülhakim bey kardesimiz hatadan münezzeh degildir tabiki Emege saygi gösterin en azindan..yanliz önyargisiz okuyun ve tetkik edin Olurmu güzel kardesim Rabbimiz hatalarimizi bagislasin. Bizleri Akleden ve selim akilla fikhedenlerden eylesin amin Sevgi ve saygilar...
Abdulhekim bey Allah rasulü nün helal haram koyma yetkisi vardır demek bu kadar zor olmasa gerek dini kendisinden öğrendiğimiz tek allame siz değilsiniz sizden önce nice allameler geçti 4 mezheb alimleri bunu başında dır. Gelip geçmiş hiçbir müctehidin ihtilaf etmediği bir meseledir bu siz hepsine ihtilaf ediyorsanız çokta kıymeti harbiyesinin olmadığını söylemek zorundayım. Siz hadisi şeriflerden örnek vermişsizin hadislerde de kur-anda da bu çok açık sarih ve nettir. Allah 'ın izni ile oluyor bunlar kafaya göre elbette olmuyor وما ينطق عن الهوى
Yanıtla (0) (0)O hevasından nutuk bile çekemez... 3 tane yorumunuzda bile yanlışınıza sadık kalmışsınız yanlıştan dönmek erdemliktir bunu diğer alimler gibi cumhura katılıp kabul edin yoksa yazılarınız değer kaybına uğrar. Not: nasihatimi ettim gerisini siz bilirsiniz.
Allah u teâlâ bizleri KALİLE den eylesin.
Yanıtla (0) (0)Degerli kardesim aciklayici yorumlariniz icin tesekkür ederim Gayet makul bir anlatim oldu ve aydinlaticida oldu Söyle diyebilirmiyiz? "Abdullahin oglu Nebi (s) Yasak koyabilir.Allahin Resulu olarakda kendisine indirilen hükümlerdeki haram ve helaleride aciklar beyan eder"Elbette daha makulu budur diye düsünüyorum. 9. Maddede padisahlarin siyaseten yaptiklari uygulamalarin temel dini dayanaginin olmadigini düsünüyorum. Mesela sahabe olarak Uhud a gelen ve ücyüz kisi kadari medineye kacmisti ve bunlarin affedildiklerini biliyorum.. Devletin bekasi icin cocuk bebek ogul kardes katledilmelerini dogru bulmuyorum bunun siyasi idari dayanagi delilleride zamanin seyhülislamlarinin verdigi fetvalara uyularak yapiliyor ve bunu fetvaya dayandiriyorlrdi.. Oysa Hz Nebi(s) insana yatirim yapiyor tekrarlarla irtidat edenleri bile öldürtmüyordu. 5:32 bunun delilidirki bu ayri bir konu gecelim... Tekrar tesekkür ederim degerli kardesim Rabbim Rahmet ve saglik nasip eylesin Kusurlarimiz olduysa Rabbim bizleri siz kardeslerimide Af ve nagfiret eylesin.. Selametle kalimiz InsaAllah.....
Yanıtla (0) (0)(3)
Yanıtla (0) (0)9-) “Yolda hız sınırını geçmek, yere çöp atmak, su kanalında yüzmek yasaktır” demek ile haramdır demek arasında, aslında bir fark yoktur. Aslında Allah’ı ve öğretilerini merkeze alanlar için kendilerine veya topluma zarar verecek her eylem haramdır ve din aslında hayatın tüm boyutlarını kuşatmak üzere gönderilmiştir. Ama Krallar/padişahlar her zaman dinle uyumlu hükümlerle yetinmemişlerdir. Örneğin savaştan kaçan, hırsızlık yapan askerler öldürülür, devletin bekası için padişahın küçük kardeşleri boğdurulur ve benzeri siyaseten verilmiş hükümler gibi. Bu durumlarda, bu tasarrufların dini değil, siyasi tasarruflar olduğuna vurgu yapılması bir nebze daha hikmete yakın olduğu söylenebilir. Zira kardeş katlinin helal olduğu veya büyük şehzadenin dışındaki küçük şehzadelerin emir olmasının haram olduğunu söylemekten ise, bu hükümlerin siyasi/beşeri tasarruflar olduğunu ortaya koyan kelime ve kavramları kullanmak daha makul durmaktadır.
11-)Nitekim Kur’an’da haram ifadesi, sözlük anlamında özel/şahsi/beşeri yasaklama anlamında da kullanılmıştır(66/1). Böyle bir durumda bizlerin de bazı durumlarda dini bir kaynağa dayalı olmayan sınırlandırmalar için yasak ifadesini kullanmamız makul gibi durmaktadır.
10-) Zira Kur’an’da Haram kelimesi, kavram olarak “Allah’ın veya elçisinin, dini olan bir şeyin, her kes için kesin bir şekilde yasak olduğunu bildirdiği hususlar için kullanılmaktadır. (Resul, burada hükmün kaynağı veya hükme ortak değil, var olan hükümlerin açıklayıcısıdır. Yanı sıra Resul (as.),Yüce Rabbinin kendisine koyduğu ilkelerden hareketle, yeni oluşan meselelerin çözümüne de gitmiştir. Resul (as.) bu yeni durumların, dine göre konumunu beyan etmiş ve şu haramdır, şu helaldir diyerek içtihatlarda bulunmak suretiyle, müminleri aydınlatma sorumluluğunu da ifa etmiştir.)
Haram sözlük anlamında ise, Kur’an’da özel bir sınırlandırma/yasaklama anlamında kullanılmıştır. “Ey Nebi! Eşlerinin hatırını ve hoşnutluğunu (arzulayıp) arayarak; Allah'ın Sana helâl kıldıklarını niçin (kendi nefsini mahrum edip) yasaklamaktasın? Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.” Ayetinde olduğu gibi. “
Anlaşılmaya dönük notlarıma son verirken, Tekrar katkıda bulunmak üzere zaman ayıran kardeşlere teşekkür eder, yüce Rabbimizin bizleri ilimde, amelde ve ihlasta sabikunlardan eylemesini niyaz ederim.
(2)
Yanıtla (0) (0)5-)Resulullah (s.a.v)’ın bu yasama sırasındaki durumu bazı açılardan normal müçtehitlerden farklıdır. Nebi (as.) Allahın elçisi olduğu için gözetim altında tutulmaktadır ve yanlış yaptığından müdahale edilerek düzeltilmektedir. Bu nedenle Allah Resulünün dini meselelerde ki içtihatlarının tartışılmazdır ve müzakereye açık değildir. (Hâlbuki onun dışındaki her müçtehidin, din hususundaki içtihatları müzakereye açıktır. Bu müçtehit sahabeden Hz. Ömer olsa bile.)
6-)Haram, Kur’an’i ve Arapça bir kavramdır ve karşıtı helaldir. Bu kavramlar binli yıllardan beri Türkçeye girmiş ve etraflarında bir kelime ve kavram örgüsü oluşturacak şekilde de Türkçede kök salmışlardır. Ama bunun yanında, bu kavramları karşılayacak şekilde yasak ve serbest kelimeleri de kullanılmaktadır.
7-) Haram- Helal ve Yasak- Serbest kelimeleri arasında ciddi bir fark yoktur. Ama Türkçe de zamanla, Haram kavramı daha çok dini konulardaki yasaklamalar, yasak kavramı ise idarecilerin/Padişahın yasaklamaları kullanılmıştır.
8-) Bu kelimeler arasında, temelde bir fark olmadığı için, bizim bu kelimeleri birbirinin yerine kullanmamızda ciddi bir sorun yoktur. Ama zamanla oluşan ayırım ve kavramlaşmayı dikkate alarak dini meselelerdeki hükümler için haram, idareyle ilgili hükümler için yasak ifadesini kullanmak, daha hikmetli olacağı kanaatindeyim.
(1)
Yanıtla (0) (0)Allah’ın selamı tüm müminlerin ve meselenin daha iyi anlaşılması için, yorumları ile katkı sağlayan kardeşlerimin üzerine olsun. İlk önce şunu ifade etmem, yazılarımızı okuyan kardeşlerimiz için yararlı olacaktır. Resul serisi yazımız yaklaşık on iki yazıya kadar sürecektir. Dolayısıyla bütün soruları bir yazıda cevaplayabilmenin mümkün olmadığı, okuyucu kardeşlerimiz tarafından da takdir edilecektir. Ayrıca daha sonra daha genişçe değinmek ihtiyacı duyduğumuz bir hususu, yanlış anlaşılmaları önlemek için önceden açmamız, okuyucu kardeşlerimizi de tekrar okumalara mahkûm edecektir. Bu nedenle katkı sunmak üzere, bazı şeyleri eleştirerek kritik eden veya söylenmesi gerektiğini düşündüğü bazı fikirlerini paylaşan kardeşlerimizin, o günkü yazıyla kendilerini sınırlandırarak yazmaları faydalı olacaktır.
Ayrıca bu günkü yazıyla ilgili de bir iki yanlış anlaşılmayı önlemek için de bazı hususlara değinmek isterim. Zira katkı sunan kardeşlerimden bazılarının beni yanlış anladıklarını görüyorum.
1-) yukarıdaki yazımda, Allah Resulünün hiçbir şekilde haram kılma yetkisi yoktur demiyorum. Allah Resulünün ve hiç kimsenin mutlak anlamda haram yetkisinin olmadığını ifade etmeye çalışıyorum.
2-)Mutlak anlamda haram kılma yetkisinin sadece yüce Allah’ta olduğunu, dolayısıyla Resulü dâhil, hiç kimsenin onun çizdiği sınırdan çıkmadığını ve çıkamayacağını söylüyorum.
3-)Yüce Allah’ın gönderdiği vahyi çerçeveye uyarak, ortaya çıkan yeni durumlarda ise, Resulullah (as.)’ın ve daha sonraki dönemlerde de tüm müçtehitlerin bazı şeylerin helal, bazı şeylerin de haram olduğuna dair içtihatta bulunabilecekleri kanaatindeyim.
4-) Yasaklanan şey, vahyin rehberliği ve çerçevesi içinde yeni durumların dine göre konumunu belirlemeye çalışmak değildir. Yasaklanan şey, Yüce Allah’ın hükümlerini mutlak otorite olmaktan çıkarmak, Yüce Allah’ı/vahyi dikkate almadan ve vahyin ilkelerine ters düşecek şekilde yasamada bulunmaktır.
Sevgi deger ABDULHAKIM bey kardesim Anlamli makaleleriniz icin tesekkür ederim...
Yanıtla (0) (0)9:29 da mealen " Kendilerine kitap verilenlerden, Allaha ve Ahiret gününe inanmayan, ALLAH VE RESULÜNÜN HARAM KILDIGINI HARAM SAYMAYAN ve Hak dini kendine din edinmeyen kimselerle, kücülerek elleriyle CIZYE verinceye kadar savasin "
Cizye ayeti diyede bilinen bu ayetteki HARAM kavrami yerine bazi meallerde YASAK kavramida gullanilmis ve bu iki kelimenin ayni manalarda kulanilmayacagi savunuluyor ayetim metnindede HARAM olarak geciyor... Bu ayet Makalenizdede verilmemis, Bu ayeti nasil anlamaliyiz ? makalenizde kullandiginiz ayetleri Hz NEBI (s) NIN HARAM KOYAMAYACAGINA delil olarak kullanmissiniz. güzel ...Kabul de bu ayeti nasil anlamaliyiz ? tesekküer ediyorum.. Allaha emenetle selametle kaliniz...
Muhterem Hocam, yazılarınız gerçek peygamber algısının nasıl olduğunu delilleriyle ispat ediyor. Fakat oyle bir toplumda yaşıyoruz ki bunları geleneksel islam anlayışıyla (uydurma rivayetler) yetişen kişiler zor kabullenir.
Yanıtla (0) (0)Alinti söyle: "Insanin kalbinden gecirdigini bilir.Gelenin sormadan cevabini verir, Istemeden ihtiyac sahibinin muhtac oldugu seyi bagislardi. Gönüllere ve rüyalara tasrrufu vardi. Bereket giitigi yere yagar, bolluk onunla beraber gezer, en ücra en kitlik yerde o gelince nimet dolardi. Beraberinde seyahat edenler tavafuklara, tecellilere, maddi ve manevi hallere ve ikramlara sasar, hayretlere düserler parmaklarini isirirlardi" H.N..... MZK Seha C.1 Sh 90 Tasavvufi Ahlak
Yanıtla (0) (0)Bu son ibare Ahitete kalmaz InsaAllah Bu güzel rüya aleminden ahirete kamaz burada uyanirlar insaAllah yoksa orada parmaklarimizi daha kötü isiracagiz "Allah hidayet etsin"güzel bir duadir ancak kul gönüllü gelip Allahu zül celalin Kapisini tikirdatip iceri girmeden hidayet verilmiyor nasipte olmuyor haliyle ilahi yasa bu... önce kulun gelmesi lazimki nasip olsun.. Bu gün toplumumuzun genel ekserisi Kuranin cagrisina uymuyor davete uymuyor bu haliyle cennete giriverileceklerini umuyorlar yazik cok yazik.. Nerdemi o davet? 8:24 de Sagir ve kör olmayalim Rabbimin Rahmeti ve Selami hidayete talip olanlarin üzerine olsun bu vesileyle haksöz ailesi kardeslerin haklarida ödenemez tesekkür ederim....Hürmetler
Peygamber in helal ve haram koyma yetkisi vardır bunlar da yine Allah 'ın izni ile oluyor elbette. Siz ayeti kerimeler ve hadisi şerifler den delil getirdiniz halbuki sizin iddia ettiğinizin aleyhine ayet ve hadisi şerifler daha çoktur mesela:" onlar ki yanlarında bulunan tevrat'ta ve incil de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan, Allah 'ın elçisi peygambere tabi oldular. Peygamber de onlara iyiliği emreder, kötülüğü meneder. Temiz şeyleri onlara helâl, pis şeyleri de haram kılar.... araf 157. Hadisi şerif ise" ibni ömer rd şöyle buyurdular:" resulullah s.a.v. ramazanda fıtır sadakasını köleye de hüre de erkeğe de kadına da çocuk ve büyüğe de hurmadan ve arpa dan bir sa' olarak farz kıldı" متفق عليه
Yanıtla (0) (0)Merhaba degerli kardesim.. emegine bu degerli calismalarin icin tesekkür ederim. Su Alinti yaptigim kitabin sahibi ve tabiileri icin yazdiklarimizin hic bir degeri yoktur. olsun... onlar akillarini disarida birakip onlara gelmislerdir. ve akillarini kullanmadiklari icinde isitmezler duymazlar. Seyhler üstatlar vs Kutsadiklari öngerleri tarafindan güzel bir Rüya aleminin icine yatirilmislardir.. Dua edelim kiyamet gününe kalmadan bu rüyadan uyansinlar.. His kimse bir baskasini cennete gütüremez Kulun calistiklarinin emeginin cabasinin karsiligi vardir orada ama cehennem yolu aciktir bir kimse bu yola baska birisini kolayca gütürebilir Akkilli olan cennetini krendisi kazanandir,,, Simdi kitaptaki alintiya gecelim.." Tasavvufi Ahlak!" dan MZK imzali ve onsözünü yazan kardesimiz bu hocasi icin nediyor bu adam bir islam profösörü Rahmetli oldu. Allah Rahmet eylesin Affetsin.....
Yanıtla (0) (0)Ömer kardeşimden allah razı olsun.Cumhurun görüşünü dile getirmiş. Kimse başkasının yaptığı görüşler için aklınızı kiraya vermeyin hakareti yapamaz. İyi ozaman körler sağırlar birbirini ağırlarmı diyelim. Şükürki dini sizden öğrenmiyoruz.
Yanıtla (0) (0)