Beş yıl sonra da onun 'büyük' projesi çöker!
“George Bush yönetiminin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çöktü.” Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dış Politika Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu'nun Le Monde ve Washington Post'a verdiği söyleşilerin temelini bu tespit oluşturuyor.
Türkiye'nin, son birkaç yıldır daha da yoğunlaşan Ortadoğu'ya yönelik başarılı girişimlerinin söz edildiği iki söyleşide de Davutoğlu, 2009 yılının tehditlerine dikkat çekiyor ve Barack Obama yönetimine "ne yapmaları gerektiği konusunda" ipuçları sunuyor.
Büyük tepkilere yol açan ancak daha sonra ne kadar doğru yapıldığı ortaya çıkan Hamas'la görüşmeden ABD ve İngiltere'nin başarısız pazarlık süreci yürüttüğü Taliban'la görüşmeye, Ortadoğu'ya ilişkin yeni yaklaşım arayışlarından "şer ekseni"nin yerini "denge ekseni"nin alması gerektiğine kadar bir dizi yaklaşımı içeren konuşmayı sunan gazeteler, Obama yönetiminin Türkiye'nin bu başarısından ders çıkarması gerektiğini yazdı.
Büyük Ortadoğu Projesi'nin ilk açıklandığı zamanı hatırlıyorum. Türkiye'de bazıları tarafından "yeni Osmanlı Projesi" olarak sunulmuştu. ABD Büyükelçiliğindeki "Yeni Osmanlıcılık" seminerleriyle pazarlanıyor, ABD'nin bütün bölgeyi kökten değiştireceği varsayılıyor, demokrasi ve özgürlükler gibi tahrik edici kavramlarla kamufle ediliyordu.
Irak işgali gibi bir vahşet bile bu proje ile yumuşatılabiliyor, büyük dönüşüm yolunda atılan büyük adım olarak kabul edilebiliyordu. ABD'nin Ortadoğu'da yapacağı dönüşümün aslında Osmanlı'yı yeniden diriltmek anlamına geleceğine, Türkiye'nin önünü açma girişimi olduğuna inanılıyordu. Bazı yazarlarımız, "yeniden Osmanlı" aşkına geldi ve Büyük Ortadoğu Projesi'ni kayıtsız şartsız destek verdi.
Oysa ortada öyle bir şey yoktu. Sadece Osmanlı siyasal birikimi ABD dış politikasına tahvil ediliyordu. Washington Atlantik kıyısından Pasifik'e kadar Müslüman Orta Kuşak üzerinde bir hegemonya stratejisi uyguluyor, bizim akıllı insanlarımız da "bizim adımıza ABD Osmanlı'yı yeniden diriltiyor" sanıyordu.
Oysa daha 1995'te ABD ordu dergilerinde proje detaylı olarak işlenmiş, "Büyük Ortadoğu Projesi'nde Türkiye'nin rolü" başlıklı yazılara bile yer verilmişti. Beş-on yıl geriye gidip bu çalışmalardan haberdar olamayanlar, Türkiye'de gönüllü pazarlamacılığa girişti.
Şükür ki, hem Türkiye'de hem de bütün bölgede Büyük Ortadoğu Projesi'nin gerçekte ne olduğu kısa sürede anlaşıldı. Bir sömürge stratejisiydi ve kitlesel tepkiyle karşılandı. Onların bu coğrafyada sadece seçime indirgenmiş bir demokrasiden ve sadece kendi yandaşlarına tanınan bir özgürlükten başka hiçbir şey istemedikleri bir kez daha ortaya çıktı. O günlerde heyecanla BOP savunanlardan bir daha ses çıkmaz oldu.
O günden bu yana ABD ve müttefiklerinin sözü edilen coğrafyaya yönelik her projesi başarısızlıkla sonuçlandı. İşgal projeleri, demokrasi projeleri, ekonomi projeleri, sivil toplum projeleri… Bazıları aynı hesapsızlıkla yerinde saymaya devam ediyor ama onların çabalarının bu bölgenin tarihinde yeri bile olmayacak.
Türkiye ne yaptı? Cumhuriyet tarihinde ilk kez Anadolu topraklarının dışına çıktı. Bölgenin her ülkesiyle, her ulusüstü kurumuyla, her güç merkeziyle ikili ve çok taraflı ilişkiler geliştirdi. Irak'ın işgal edildiği 2003 yılında söylediğimiz "Artık bu bölgede ABD ile Türkiye'nin çıkarları örtüşmüyor" sözü beş yıl sonra apaçık önümüzde şimdi. Türkiye büyük bir azimle kendi çıkar alanlarını oluşturmaya, bölge genelinde inisiyatif almaya, krizlere karşı proje sunmaya çalışıyor. Gelinen bu nokta bazıları tarafından açık biçimde görüldü. Avrupa Birliği, Fransa, İtalya, İsviçre ve bir dizi Batı Avrupa ülkesi, Türkiye'nin bölgesel açılımına "ortak" olma yarışı içine girdi.
"Bu bölgede artık Türkiyesiz oyun kurulamaz" sözü gerçeğe dönüşüyor. Irak'tan sonra en zayıf halka Suriye'ydi, Türkiye'nin frenlemesiyle Suriye'yi saracak bir krizin önüne geçildi. Irak'tan bütün tarafları yumuşatma ve iç çatışmaları sona erdirme rolü büyük oranda Türkiye'nin katkılarıyla gerçekleşti. İran'ın tezlerine destek yine Türkiye'den geldi.
BOP çöktü ama Washington bunu anlamış değil. Mezopotamya'yı dünyanın en büyük istikrarsızlık alanına dönüştürdüler. Şimdi Güney Asya'da aynı şeyi yapmaya hazırlanıyorlar. "Obama, Türkiye'nin tecrübelerinden yararlansın" talebinin gerçeğe dönüşeceğini pek sanmıyorum. Aynı aymazlık, aynı körlük devam ediyor.
Afganistan işgali fiyaskoya dönüşmek üzereyken Obama yönetimi bu ülkedeki askerinin iki katına çıkarmaya hazırlanıyor. Pakistan'ı cezalandırmaya dönük hesaplar yapıyor. Hindistan'da "Anglo-Amerikan terör saldırıları" gerçekleştirerek Hint-Pakistan savaşı tezgahlıyor. Bugünlerde iki ülkenin ordusu da teyakkuz halinde. Bir kez daha "terör üzerinden emperyal strateji" uygulanmaya çalışılıyor. Pakistan'dan Afganistan'a uzanan ABD-NATO destek hattı ağır saldırılara uğrarken Washinton alternatif güzergahlar arıyor. Özbekistan'la yeniden anlaşma, bu ülkedeki eski üssü tekrar açma yolunda önemli adımlar atıyor. Gürcistan'ın Poti limanını yeni destek güzergahının başlangıç noktası yapmaya, Karadeniz'de bu amaçla üs kurmaya, Karadeniz'i istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.
Bu proje de çökecek. Belki de beş yıl sonra, "Obama yönetiminin Büyük Orta Asya Projesi çöktü" diyeceğiz. Bir şey daha; Türkiye ABD ile Irak'a girseydi, topraklarını ABD ordusuna açsaydı, Ortadoğu'daki bugünkü etkinliğini kazanabilir miydi? Bunu Afganistan-Pakistan-Orta Asya kuşağı için de düşünelim…
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT