Ben çalmayacağım diyenler bir adım öne çıksınlar!
“Ey benim nefsim, önemli yerlere gelmek için yanıp tutuşuyorsun, gönlünden neler geçiyor neler. Peki, söyler misin, çalıp çırpmadan edebilecek misin, yakınlarına, çevrene bir şeyler vermeden yürütebilecek misin bu işi?”
Mehmet Göktaş, Doğru Haber gazetesinde yayınlanan yazısında siyasetin en büyük hastalıklarından biri olan “yolsuzluğu” yazdı:
Keşke böyle bir gücümüz, böyle bir mekanizmamız olsa da emaneti teslim edeceğimiz kimseleri önceden hizaya çekip sorgulayabilsek.
İnsanların yönetimine talip olanları, hazinelerinin, beytülmallerinin başına geçmek isteyenleri etkin bir şekilde önceden irdeleyip hesaba çekebilseydik.
Hani bu biraz testiyi kırmadan önce çocuğa tokat vurmaya benziyor ama testi kırıldıktan sonra vurulan tokat da hiç işe yaramıyor.
Gerçekten de “ben çalmayacağım” diyerek milletin emanetini yüklenmeye talip olan herkes âlemin görebileceği bir meydanda, bir ekranda bu işin erbabı ve onları yakinen bilenler tarafından en ince noktasına kadar sorgulansalar.
“Emin misin çalmayacağına, kendine o kadar güveniyor musun? Yaptığımız araştırmaya göre senin dünya malını, lüks yaşamayı, parayı çok seven birisi olduğun öğrenilmiştir. Söyle bakayım, bu durumda çalmadan edebilecek misin?”
“Haydi sen bir tarafa, diyelim ki sen dünyaya o kadar düşkün biri değilsin. Ama öğrendik ki senin eşin ve çocukların lüks yaşamayı seven birileri. Söyler misin, onları nasıl frenleyeceksin?”
“Diyelim ki sen gözü gönlü tok birisin. Ya şu akrabalarına, arkadaşlarına ne demeli, hepsi de dört gözle senin yönetime gelmeni, söz sahibi olmanı, para musluğunun başına geçmeni bekliyorlar.”
“Gelelim asıl önemli konuya. Senin yönetime gelmen için koşuşturan şu müteahhitler, şu işletmeciler, senin için kampanya yürüten şu iş adamları… Bunların durumu ne olacak?
“Bütün bunlara rağmen hâlâ ben çalmayacağım diyebiliyor musun?”
Lütfen hiç kimse bu yazıyı bir sopa gibi eline alarak muhaliflerini dövmeye yeltenmesin, istisnasız hepimiz için söylüyorum bunları.
Biliyorum, böyle güçlü bir kurum, güçlü bir mekanizma oluşturmak biraz zordur.
Ama Allah için bu ve benzer sorularla bizzat kendimizi denetim altına alamaz mıyız?
“Ey benim nefsim, önemli yerlere gelmek için yanıp tutuşuyorsun, gönlünden neler geçiyor neler. Peki, söyler misin, çalıp çırpmadan edebilecek misin, yakınlarına, çevrene bir şeyler vermeden yürütebilecek misin bu işi?”
Hatta bırakın kendinizin bir yerlere gelip de çalıp çalmamasını. Sizin bir yakınınız böyle bir yere geldiği halde size bir menfaati dokunmadığı takdirde bunu hoş karşılamaya, “bana vermemekle en doğru olanı yapıyor” diyebiliyor musunuz?
Şimdi bir daha soruyoruz; ben çalmayacağım diyenler bir adım öne çıksınlar!
HABERE YORUM KAT