BBC dahi bazen saçmalayabilir
Britanya'nın özerk kamu yayın kuruluşu BBC, yayınlarda tarafsızlık ilkesine ters düşeceği gerekçesiyle, Britanya Kızılhaç örgütü dahil ülkenin en önde gelen insani yardım kuruluşlarını bir araya getiren Felaketlere Acil Müdahale Komitesi'nin Gazze halkına yardım çağrısını yayınlamayı reddetti.
BBC genel müdürü Mark Thomson, hükümetten bu yönde gelen talepleri geri çevirdi. Bunun üzerine Britanya'nın yasama organı Avam Kamarası'na mensup 122 milletvekili, konunun parlamentoda ele alınması için önerge verdiler.
Birçok açıdan örnek, saygın bir kamu yayın kuruluşu olan BBC'nin 18 Haziran 2007'de yenilediği "Tarafsızlık İlkeleri"ni tekrar dikkatle okudum. Evet, 12 noktada toplanan ilkeler, BBC'ye haberlerinde olaylara tek taraflı bakmaktan kaçınma ve yorumlarında farklı bakış açılarını yansıtma zorunluluğunu getiriyor. Ne var ki, insani yardıma çağrının ne Gazze'de yaşananlarla ilgili haberlerle, ne de yorumlarla bir ilgisi olmadığına göre, bunun yayınının tarafsızlığa nasıl gölge düşüreceğini anlamak kolay değil. Hele daha önce, benzer insani yardım çağrılarının yayımlanmış olduğu dikkate alındığında... Onun için bu olayla ilgili olarak benim vardığım sonuç, BBC'nin dahi bazen saçmalayabileceği.
Bu vesileyle üzerinde durmak istediğim esas konu ise, "Ermeni kardeşlerimden özür diliyorum" bildirisi dolayısıyla Türk basınında yaşanan tartışma: Meslek ilkeleri açısından bakıldığında gazetecilerin bu bildiriye (veya benzerlerine) imza atmaları doğru mudur, değil midir? Bu tartışmada dile getirilen kimi görüşler, Türkiye'de kimi basın mensuplarının meslek ilkelerine ne denli yabancı olabileceklerini göstermesi bakımından üzücüydü. Ne yazık ki, Türkiye medyasında gazetecilik mesleğinin belki en temel ilkesi olan haber-yorum ayrımı konusunda sergilenen kısmen bilgisizlik, kısmen de umursamazlık, vahim bir durum olmaya devam ediyor. Denebilir ki Türkiye'de din-devlet ayrımı demek olan laiklikten ne kadar uzak isek, Türk medyasında da haber-yorum ayrımından o kadar uzağız.
Demokrasilerde kaliteli gazeteciliğin temel işlevi, okurlara ve izleyicilere doğruluğu mümkün olan her yoldan araştırılmış haberler yanında, bu haberler hakkında olabildiğince geniş bir yelpazeye yayılan, kaliteli yorumlar vermektir. Haberlerde yorumdan uzak durulur, tarafsızlık ilkesi gereği ilgili bütün tarafların görüşleri yansıtılır. Yorum yazılarında ise amaç, haberlerin ne anlama geldiğini yorumlamak, bu konuda görüş beyan etmektir. Haber yazmak, muhabirlerin; köşe yazmak yorumcuların işidir. Bunun için Batı'nın bütün ciddi gazetelerinde haberlerle yorumlar birbirinden kesin olarak ayrılır. O kadar ki, haberlerden ve yorumlardan sorumlu genel yayın müdürleri farklı kimselerdir ve bunlar birbirlerinin işlerine karışamaz.
Bizim medyamızda ise haber-yorum ayrımı maalesef yapılmadığı için haberler bazen o kadar yorum yüklüdür ki, okur "bu haberle acaba ne yapılmak istenmektedir, satırlar arasında hangi mesaj veriliyor" diye sormadan edemez. Köşe, yani yorum yazılarında ise yorumdan çok haber okumak mümkündür. Haber-yorum ayrımı, haberlerden sorumlu genel yayın müdürleri, yazı işleri müdürleri ve editörlerin yorum yazıları yazmalarına da engeldir. Ne var ki bizde hiçbir gazetede bu ilkeye uyulmaz.
Başlangıçtaki soruya dönersek: Köşe yazarlarının işi yorum yapmak, görüş açıklamaktır. Dolayısıyla onların en tartışmalı konularda dahi toplu bildirilere imza atmalarına engel bir meslek ilkesi yoktur. Buna karşılık muhabirlerin, editörlerin, yazı işleri müdürlerinin ve genel yayın müdürlerinin bundan kaçınmaları gerekir, çünkü onların işi haberciliktir.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT