Baykal'ın özür dilemeyişi
CHP bu haliyle ne iktidara ne de muhalefete layık bir parti. Genel başkanına kurulan komploya verilen tepkiler yanlış zeminden besleniyor.
Parti içi iktidar savaşlarını, siyasal sistemi tıkama manevralarını siyasetin asli unsuru zannediyor. Artık büyümeye ayarlı değil. Ama ne yazık ki partilileri bunu göremiyor.
Yaşanan skandal da göstermiş oldu ki CHP fevkalade liderine benziyor. Türkiye'nin bütün hayati meselelerinde yaptıkları gibi yine insani olanı ıskaladılar. İktidar dengelerini ve rakibe indirilecek darbenin şiddetini mutlak ölçü kabul ettiler.
Yıllarını siyasette geçirmiş bir liderin maruz kaldığı kötülük elbette eleştirilmeli. Ama eleştiri yapılırken kerteriz alınacak asgari insani değerler gerekmiyor mu? Baykal'ın basın açıklamasında işaret ettiği hangi değer, desteğe hazır olanlara yol gösterebilir? Açıklamasında özrün asaleti yerine, suçlamanın şehvetine kapılmış olmasını mı kıstas alacağız? Başta eşi olmak üzere, beraber olduğu kadından ve diğer partili kadınlardan özür dilemeyişini mi?
Herkesin bir yerinden anlamaya, analiz etmeye çalıştığı konuda kimse Baykal'ın özür dilemeyişini sorgulamıyor. Baykal ne kamuoyu önünde eşinden, ne de CHP'li kadınlardan özür dilemiş değil henüz. Yansıtma mekanizması gelişmiş biri olarak, kimi hedef alırsam bu işten az zararla çıkarım hesabı yapmış belli ki.
CHP'ye girdiği günden itibaren genel başkanlığa uzanan yolda, icraatları ile yetenekli, pratik ve pragmatik bir görüntü çizen Baykal, asla vicdanlı, insancıl ve adaletli bir portre olamadı. Özür dilemeyişi ancak bu özellikleriyle açıklanabilir.
Baykal, belki de ilk defa, CHP'yi onca yıl hangi mantık ve tavırla yönettiğini kamuoyuna bu kadar net gösterdi; CHP'de harcanan demokrat insanları düşünün; Erdal İnönü'den Ercan Karakaş'a, Mehmet Moğultay'dan Celal Doğan'a kimler yenik düşmedi ki bu demir dişli mekanizmaya.
Bildiğimiz siyasetin manevra düzeyini aşan açıklama ve ithamı 'eski kurt'luğuna 'derin kurt' yanını da eklemiş oldu. Dış görüntüsüne de yansıyan, biyonik yapısı bir laboratuvarda tasarlansa ancak bu kadar başarılı olurdu! Bir kez daha anlaşıldı ki Baykal yıkılamaz. Çünkü bünyesi yenilmeye ayarlı değil. Maddesine yenilmek malzemesi eklenmemiş. Bir sonraki kongrede gelir. Ve rakiplerine vurmaya programlanmış bir makine olarak görevini sürdürür. Anayasa görüşmelerinde rolünü yeterince yapmadığını iddia edenleri bile şaşırtan kapasitesiyle siyasette duvar görevini sürdürür.
Bu duvar Türkiye'ye gerekli mi peki? Savundukları düzenin yıkılmasından korkanlar, rejimin yaşaması için belli ki Baykal'ın gardiyanlığını önemsiyorlar. Ama şunu fark etmiyorlar: Baykal yaşayan bir şeyin bekçiliğini yapmıyor uzun zamandır. Baykal bir mumya müzesinin bekçisi gibi. Kurduğu düzene, parti içi hizipçiliğe, çevresine topladığı rozet düşkünü adamların yüzlerine bir bakın. Hangisi solun insani sıcaklığını yansıtıyor. Partisini özellikle Kürt Alevilerden tasfiye etmekle övündüğü kulisler akıllarda değil mi?
Bana Baykal'ın CHP'sinde kalmak bir kişilik turnusolu gibi görünür hep. Onun her türlü sindirme hamlesine tahammül göstermek önemli bir işarettir.
Geçtiğimiz aylarda bir panelde karşılaştığım ve sohbet etme fırsatı bulduğum Ercan Karakaş'la konuşurken de aynı şeyi düşündüm. Ercan Bey gibi nice gerçek demokrat Baykal'ın değirmeninde öğütüldü. Ama yapacak bir şey yok. Baykal'ın değirmeni bırakın parti içindekileri, iktidardaki Başbakan'ı bile öğütecek kapasitede. Bu son hamle onun işareti.
Basın toplantısındaki ruh halini ve yansıtma mekanizmasının analizini bir ruh hekimine bırakalım. Gönül isterdi ki eşini aldatmış bir lider olarak öncelikle eşinden, sonra diğer kadınlardan kamuoyu önünde özür dilesin. Özür her şeyden daha çok, insani duygularla ilgili çünkü.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT