Baykal'ın acıklı hali ve Türk sosyal demokrasinin serencamı
CHP'nin sosyal demokrat ve sosyalist yolu çoktandır geride bıraktığını, "devletçi-askerci-aşırı milliyetçi eğimleri"yle Sosyalist Enternasyonal'den ve AP'nin sol kanadından çıkarılması gerektiğini, yıllardır, Batı'daki en yetkili ağızlardan duyarız.
Sonunda Atina'da toplanan Sosyalist Enternasyonal'de yumurta kapıya geldi.
Kimi üye ülkeler örgütün kurallarına uymadığı gerekçesiyle CHP'ye uyarı cezası verilmesini gündeme getirdiler.
Ve bu korkuyla Baykal Atina'ya gitmekten vazgeçti.
CHP ve parlamenter Türk solu açısından "acı bir durum"dur bu.
Bu ülkede sosyal demokrasinin Baykal'ın elinde nasıl iyice yok olmaya başladığının, saygınlığını nasıl yitirdiğinin göstergesidir.
Baykal bir fenomendir…
Lider sultasından kağıt üzerinde en çok yakınan lider olmasına rağmen, kendi partisi üzerinde İsmet Paşa'yı bile geride bırakacak şekilde, bugüne kadar kurulmuş en büyük sultayı kurmuştur.
Ve o Baykal bugün çıtayı "müthiş" bir noktaya çıkarmış bunuyor…
Sosyalist Enternasyonal "krizi" gösterdi ki Baykal sadece Türkiye'ye değil ülke dışına da o malum siyasi dili kullanmakta, aynı komedyayı sergilemekte hiç mahzur görmüyor.
Atina krizi öncesi şöyle diyordu Baykal:
"Türkiye'deki İslamcı iktidarla temastaki bazı solcu Avrupalı siyasetçiler, CHP'ye ve Türkiye'ye yanlış tavırlar içine girerlerse gerekeni yapacağız..."
Bu sadece bir komedya değildir.
Bu tavır, bu dil İdi Amin'den Kaddafi'ye diktatörlerin tavrı ve dilidir…
İç ve dış düşman birlikteliği, partisiyle ülkeyi özdeşleştirme eğilimi, ülke gururuyla oynama, iç rakibini siyaseten gayri meşru ilan etme, yedi düvele meydan okuma retoriği bu dilin tipik göstergeleridir…
Nitekim Baykal'ın şu sözleri dikkatte okunmalıdır:
"Tavrımız açık. Başımız dik, güvenli bir şekilde dimdik duruyoruz. Olanlar karşısında hiç eziklik içinde değiliz. Görev yapıyoruz. CHP ve Türkiye'yi kimsenin köşeye sıkıştırmasına, haksızlık yapmasına izin vermeyiz…"
O zaman şu açıktır:
Türk sosyal demokrasisi kendi içinde, "kendi içine kapanmış bir anlayış"a sarılmıştır, ayrıca siyasi model olarak da "kendi içine kapanmayı" temsil etmektedir.
Türkiye'ye işaret ettiği yol, Türkiye için geliştirdiği model budur…
Ne demek içe kapanma?
Sosyalist Enternasyonal Kongresi'nde, CHP'ye uyarı cezası verilmesi örgütün etik yasasına dayandırılıyor.
İçe kapanma nedir ne değildir buradan izleyelim…
5 maddelik "etik yasa"nın 4 maddesi ve bunlar karşısında CHP'nin durumu şöyle:
Üyeler;
"1- Birey ve azınlık haklarına saygı duyar…"
CHP saygı duymaz…
CHP'nin sadece 301. madde ve Kürt sorunundaki tavrı bile buna yeterli kanıttır…
"2- Tarafsız bir adalet sistemi ve bağımsız bir hukuku savunur. "
CHP savunmaz…
Sadece Anayasa Mahkemesi etrafındaki son gelişmelerdeki tavrı bile bağımsız bir yargıyı savunma konusunda sıkıntıları olduğunu göstermektedir…
"3- Bütün ayrımcılıklara özellikle cins, ırk, etnik köken, cinsel yönelim, din, dil, siyasal ve filozofik inançlar temelinde yapılan ayrımcılıklara karşı mücadele eder. "
CHP etmez…
Sadece başörtüsü tavrı bile bir kültürel kastı savunan elistist bir parti tavrı bile buna kanıttır.
"4- İktidarı ele geçirmek için askeri güç kullanımından sakınır. "
Tersine CHP, siyaseti asker üzerinden yapar…
İşte böyledir CHP'nin çağ karşısındaki serencamı…
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT