Batman Hürriyet'te “Çözüm Süreci” Konuşuldu
Özgür-Der Hürriyet Temsilciliğinde “Çözüm Süreci Değişim ve Sorumluluklarımız” konulu bir seminer düzenlendi.
Serdar Bülent Yılmaz’ın verdiği “Çözüm Süreci Değişim ve Sorumluluklarımız” başlıklı seminerin özeti:
“Bugün inşallah çözüm surecini panoramik şekilde kısaca ele özetleyerek sunuma başlamak istiyorum. Daha sonra bu süreçte Müslümanlar olarak bize ne tür görev ve sorumluluklar yüklüyor bunu irdelemeye çalışacağız. Türkiye ilk kez paradigma değişimi yaşıyor ve bunu kurt sorunu üzerinden yapılıyor. Önceleri toplum bu sorunun bu denli önemli olduğunu anlamıyordu. Bugün bu sorunla sistemin nasıl beslendiğini ve bundan dolayı bunu neden çözmek istemediğini anlamak durumundayız.
Kürt sorunu devlet için ne anlama geliyor. Rejim laik ve ulus devlet olarak dizayn edildiği için hem dini hem de etnik açıdan iki düşman bulmak zorundaydı. Bu açıdan üretilmiş bir düşman olması açısından Kürtler ve Kürt sorunu devlet için hayati önem taşıyordu.
Devlete göre Kürt sorunu bilinçli bir şekilde bir geri kalmışlık ve bir terör sorunu olarak sunuldu. Genelkurmay’ın iddialarına göre Kürtler bugüne kadar 28 kez isyan etmişlerdir. Oysa bugüne kadar Kürtlerin sadece 3 isyan hareketinden bahsedilebilir. İsyan olarak tanıtılan diğer hareketler aslında yapılmak istenen tasfiyelerin zeminini oluşturmak için kurgulanan alt yapı çalışmalarıdır. Her darbe döneminde devletin sert yüzünü ilk olarak gösterdiği kesim Kürtlerdir. Ak parti hükümeti öncesi ve hatta hükümetin ilk yıllarında da devlet, Kürt sorunun çözümünü dile getirenleri geri adım atmaya zorlamıştır. Çünkü zulüm devletinin devam etmesi için bu sorunun devam etmesi gerekiyordu.
Çözüm sürecine ancak Ergenekon yapılanmasının tasfiye edilmesi sonucunda adım atılmaya başlandı. Ak parti iktidarının OHAL’in sona erdirilmesi ve işkenceye sıfır tolerans politikası süreci siyasi olarak rahatlatmıştır. Bunun sonucunda siyaset derin yapıları kuşatma imkânı bulmuştur. Derin güçlerden karşı hamle olarak 2004’te darbe planları işleme koymaya çalıştı. Bu süreçteki ateşkes askerin eli ile ortadan kaldırılmıştır ve PKK üzerinden AKP tasfiye edilmeye çalışılmıştır.
2005 yılında Başbakan İstanbul ve Diyarbakır konuşmasında Kürt sorunu benim sorunum ve bunu çözmek de benim vazifemdir. Dedi. Derin güçler Başbakanın kararlı olduğunu görünce Şemdinli hadisesi planlandı ancak halk tarafından faillere suçüstü yapıldı. Savcı KKK Yaşar Büyükanıt ismine iddanamede yer verdi. Ve buna karşın 20 nisan 2006 tarihinde Büyükanıt bir bildiri yayınladı. Süreç sonunda Savcı görevden alındı siyasilere gözdağı verildi.
2007 bir dönüm noktasıdır. Genelkurmay tarafından Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde 27 nisan tarihli bir e-muhtura yayınladı ve Hükümet ilk defa bildiriye karsı çıkarak kınadı. İlk defa tam anlamıyla darbecilere karşı dik duruldu. Özgür-Der ve birkaç STK hemen sonraki gün basın açıklamaları ile meydanlarda karşı bir tavır sergilendi. Hükümetin bu tavrı sonucunda ülkenin birçok şehrinde açıklamalar yapıldı ve bunların sonucunda ordu geri adım atmak zorunda kaldı.
Sonraki süreçte Oslo görüşmeleri de hükümetin kararlılığını göstermektedir. Görüşmelerin basına sızdırıldı ama toplum buna olumsuz bir tepki vermedi. Oysa bu korkudan dolayı görüşmeler gizli yapılmıştı. Oslo görüşmesinde ne örgüt nede devlet bütün kurumlarıyla görüşmeleri destekler durumdaydı. Toplumdan önemli bir tepki gelmediği görülünce bu sefer görüşmeler şeffaf yapılarak provoke edilmesinin önüne geçildi
Çözüm süreci başlandığı zamanlarında Karadeniz’den %50’nin biraz üzerinde, Diğer bölgelerde %50’ler civarında Doğu ve G.Doğu’da%80’lerin üzerinde bir destek varken Ege’de destek %50’nin altındaydı. 3-4 ay içerisinde çatışmasızlık ve hükümet politikaları sürece desteği önemli oranda arttırmıştır. Çözüm süreci büyük ihtimalle amacına ulaşacak. Sürece karşı olanlar ise her iki kesimden aşırı milliyetçi duruş sergileyenler kendi halklarına ihanet yapıldığı propagandası ile karşı çıkmaktalar.
Bu süreç sonucu Türkiye’de önemli ölçüde özgürleşme ve barış ortamı oluşturacağından sürece destek vermemiz gerekiyor. İnsani ve İslami olarak da bu sürece katkı sunmamız gerekiyor. Bu süreçte toplumla daha yakın bir ilişki kurulmalı, ihtilaflı konuların gündemde tutulmayarak toplumla aramızda mesafe azaltılmalı, şahitliğimizi en güzel şekilde ifa etmeliyiz."
Seminer soru-cevap bölümüyle son buldu.
Haber: Burhan Polat
Haber: Burhan Polat
HABERE YORUM KAT