1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Batının Yeni İdeolojisi: İslâm Karşıtlığı
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Batının Yeni İdeolojisi: İslâm Karşıtlığı

28 Nisan 2010 Çarşamba 04:39A+A-

Biz daha önce Batının İslâm karşıtlığı hakkında yazdığımız yorumlarda radikal İslâmcılık kavramının sadece bir kılıf olarak uydurulduğunu, gerçekte hedefe İslâm’ın bütün halinde yerleştirildiğini dile getirmiştik.

Dikkat edilirse İslâm’ı hedefe yerleştirmek amacıyla yaygınlaştırılmaya çalışılan ideolojik akıma da “İslâmofobi” adı verilmiştir. Yani hedefe yerleştirilen, sadece radikal akımlar veya belli ideolojik unsurlar değil bütünüyle İslâm’dır. Yaygınlaştırılması istenen ideolojik akım aslında “İslâm düşmanlığı” yani onların isimlendirmesiyle “Anti-İslâm”dır. Fakat böyle bir ideolojik akıma siyasi dayanak oluşturmak amacıyla önce “radikalizm” gerekçesinden yararlanmaya ve hayal unsuru akımlar vasıtasıyla bir “tehdit kaynağı” oluşturmaya çalıştılar. İşte bu tehdit kaynağını da bir “toplumsal korku” yani “fobi” gerekçesi olarak değerlendirmek için yoğun çaba harcadı ve böylece “İslamofobi” kavramını yaygınlaştırdılar.
Bütün bunların kendiliğinden ve kontrol dışı cereyan ettiğinin iddia edilmesi saçmalık olur. Çağımızda kitlelerin yönlendirilmesi için birçok araçtan yararlanılıyor. Batıda da son dönemde işte bu araçlardan İslâm karşıtlığının yaygınlaştırılması için etkin bir şekilde yararlanıldı.
Son dönemde de söz konusu yönlendirme araçlarının en etkilileri arasında yer alan anketlerden yararlanılıyor. Bu anketlerin yayınlanmasıyla Batı toplumlarında artık İslâm karşıtlığının, İslâmî değerleri ve yaşam biçimini reddetmenin toplumsal bir olgu, vakıa, reddi mümkün olmayan bir realite haline geldiğinin kabul ettirilmesine çalışılıyor. Bir şeyin toplumsal bir olgu, realite olarak kabul ettirilmesi tereddütte olanların da onu onaylamasını ve benimsemesini sağlar.
Anketler sadece piyasaya sürülen düşünce ve yaklaşım biçiminin bir vakıa olarak kabul ettirilmesini sağlamakla kalmaz. Ondan önce böyle bir vakıanın varlığından kalabalık kitlelerin haberdar edilmelerini sağlar. Çünkü toplumun önemli bir kesimi belki böyle bir konu üzerinde henüz kafa yorma ihtiyacı bile duymamıştır. Ama anketler vasıtasıyla önlerine bu konu getirilip konmuş olmakta ve kendilerini “öyleyse, bu konuda ben ne düşüneceğim?” diye soru sormaya zorlamaktadır. “Benim düşüncem sunulan pakete göre değil, akli ve insanî değerleri önemseyen nitelikte olmalı!” diyebilenlerin oranı fazla değildir. Çoğunluk yönünü suyun akışına göre belirlemeye yatkındır. “Madem ki halkın % 50’den fazlası böyle düşünüyor; demek ki kabule uygun olan da budur” der ve o da kalabalığa karışır. İşin gerçeğinde kendisine “kalabalığın düşüncesi diye sunulan” büyük ihtimalle kitlelerin yönünü belirleyen, toplum psikolojisini ve yönlendirme taktiklerini iyi bilen belli unsurların piyasaya sürdüğü yaklaşımlardır.
Bu konuda başvurdukları en önemli taktiklerden biri de Avrupa toplumlarına kendi anlayış ve geleneklerini tartışılmaz, ilkesel kabul ettirip İslâmî anlayış ve yaşayış biçiminin onunla çakışan taraflarını öne çıkarmak böylece o toplumların İslâmî değerlerle tanışmasının önüne kalın duvarlar örmeye çalışmaktır.
Batı toplumlarında İslâm karşıtlığını yaygınlaştırmaya çalışan unsurlar İslâm’ın tanınmasından ve benimsenmesinden korkan menfaat çeteleridir. Bunların içinde anti-semitizmin yeniden canlanmasından korkan ve onun yönünü İslâm karşıtlığına doğru çevirmek için çalışan unsurlar var. İslâm’ın tanınmasından ve ilgi görmesinden dolayı Müslümanlığa girenlerin sayısının hızla artmasından korkan misyoner teşkilatları var. İslâmî örgütlenmelerin Müslüman nüfusun kendi içinde güç birliği oluşturmasına vesile olacağı ve bu güç birliğinin sömürgeci yapıyı rahatsız edeceği endişesi taşıyanlar var. İslâmî bilinçlenmenin çağdaş emperyalizmin ve onun himayesi altında varlığını sürdüren Siyonist işgalin saldırgan tutumu hakkında Batı toplumlarını da bilgilendirmesinden ve bu bilgilendirmenin vicdanları harekete geçirmesinden, saldırılara, yıkımlara, insanlık dışı ambargolara ve katliamlara tepki gösteren vicdan sahiplerinin sayısının artmasından endişe duyanlar var. Bütün bu endişeler aynı noktada birleşiyor ve sahiplerini, İslâm düşmanlığını Batı toplumlarının yeni ideolojisi haline getirebilmek için kitlesel yönlendirme araçlarını etkin bir şekilde kullanmaya yöneltiyor. O yüzdendir ki İslâm karşıtlığını bugün Batının ortak ideolojisi haline getirmeye çalışan unsurların aslında kendi aralarında ittifak halinde olmadıklarını ama bu konuda birleşebildiklerini görüyoruz.
Bu konudaki çalışmalarında büyük ölçüde başarılı olabilmelerinin sebebi ise yönlendirme araçlarının söz konusu unsurların kontrolünde ve güdümünde olmasıdır.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT