Batı’nın Kalbi Parça Parça!..
Bu yazı okunurken ben batıya, ABD’ye doğru gitmekte olacağım.
20. yüzyılda ABD’ye doğu ve batı yönlerinde göç eden Hint Müslümanlarının Kızılderililerin Kıtası’na vardıklarında ilk inşa ettikleri camilerin kıbleleri de birbirine ters olarak doğuya ve batıya bakıyordu. Ama yöneldikleri istikamet Kabe’ye ulaşmaktaydı.
Meridyenler için sıfır noktası kabul edilen Greenwich gözlemevi İngiltere’dedir. Türkiye’den baktığımızda İngiltere batıda, ABD’den baktığımızda doğudadır. O zaman doğu nedir, batı nedir? Lakin bildiğimiz gerçek şudur ki, yüzünüzü hangi yöne çevirirseniz çevirin ‘Doğu da batı da Allah’ındır.’ (2/142)
Ama bir de ‘Occident’ anlamında ‘Batı’ var. 14., 15. yüzyıldan bu yana tarım toplumundan ve Kilise’den kopup akılcılığı, bireyciliği ve deneyciliği kutsayarak inşa edilen ‘Batı’. Sanayi Devrimi ve seküler ulusçuluk ile kaderci/fatalist ve ‘ilerlemeci/leener’ bir anlayışla oluşan ‘aydınlanmacı’ (!) bu paradigma, vahyi olanı dışarıda bırakan veya alt kimliğe indirgeyen modern bir dünya görüşüdür.
Liberaliyle, sosyalistiyle ilerlemeyi kapitalist büyüme ve kalkınmada gören ‘Batılı paradigma’ kolları içinde, 1991’de komünist eğilimli SSCB’nin yıkılmasıyla hakimiyeti ‘tarihin sonu’ ululanmasıyla liberalizm ele geçirdi. Şu anda Komünist Partisi ile yönetilen Çin de vahşi-rekabetçi liberal ekonomiyle kalkınıyor.
Artık ‘Occident’ anlamında Batı’nın batısı, doğusu yok. Doğu istikametinde bilinen Rusya da, Çin de, Japonya da, Hindistan da artık Batı.
Doğunun ya da eski sosyalist söylemin anti-kapitalist söylemi de, anti-emperyalist söylemi de 1970’li, 80’li yıllardan kalan bir ezber. Değişen şartlara göre beşeri normlarını ya da yorumlarını yenileyemeyenler, Batılı paradigmanın mukallitleri, sol öykünmecileri...
Artık doğusuyla batısıyla ‘Batı/Occident’ emek sömürüsü, pazar oluşturma, yer altı zenginliklerinin talanı ve doğanın kirletilmesi süreçlerinde aynı kapitalist mantığın sahibi. Hele Batı-dışı varoluş mücadelelerine ve özellikle Batılı paradigmaya tavır alan İslami uyanış ve hareketlere karşı hepsi tek cephe.
17 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan Ortadoğu intifadalarının, onların diliyle ‘Arap Baharı’nın yerel ve küresel vesayetten kopma seyrine karşı Batılılar çok öfkelendiler. Ve Mısır’daki Sisi darbesine, vesayetten kopma süreci yaşayan Türkiye’deki AK Parti Hükümeti’nden başka hiçbir Batılı güç ve işbirlikçi yönetim ‘darbe’ demedi, diyemedi.
Bugün Batı iki blok.
Birincisi, Eski Kapitalist Blok. ABD ve AB; birazda Japonya.
İkincisi, Yeni Kapitalist Blok. Rusya, Çin, Hindistan.
İki blokta hem emeğin, hem doğanın, hem ezilen veya tutsak alınan toplumların, hem de vahyi değerlerin ve birikimin düşmanı, sömürgeni, talancısı.
Dünyadaki kapitalist bölünmeyi ve gelişmeleri okuyamayan anti-kapitalist, sol, liberal, anarşist, üçüncü dünyacı, tarihselci girdaplara düşmüş Müslümanlar ise muvahhidce haykırılan ‘La Şarkiyye, La Garbiyye’ veya ‘La Şiiyye, La Sünniyye Vahde Vahde İslamiyye’ devrimci şiarlarından bihaberler.
Bizler ise ABD emperyalizmine karşı çıkarken, Mısır’daki İslami uyanışa balta vuran Sisi Darbesi’ne destek veren ABD yandaşı Suudilere karşı ‘Kahrolsun Suudi Amerika’ dedik.
Rus emperyalizmine karşı çıkarken, Katil Esed Baas Rejimine kol kanat geren Rusya müttefiki ulusçu Gulat Şiaya karşı ‘Kahrolsun İrani Rusya’ dedik.
Yeni Kapitalist Blok geri kalmışlığını telafi edebilmek için çok daha ölçüsüz, zalim ve vahşi. Eski Kapitalist Blok ise endişeli ama politikalarında daha tecrübeli. Örneğin Muhammed Bedii, Mursi ve Karadavi ve diğer İhvan önderlerine idam kararları verilirken Rusya ve Çin’de ‘çıt’ yok. ABD’den ise cılız bir tepki. ‘Sanıklara verilen idam karırından derin kaygı duyuyor’larmış.
ABD’nin Mısır’daki idamlar karşısındaki açıklaması ‘cılız’ bir tepki mi; yoksa doğacak yerel ve küresel infialden duyulan kaygı mı?
YAZIYA YORUM KAT