Batı’nın ‘Ilımlı İslam’ Maskeli Cuntası Çökertildi
Amerika ve Avrupa’nın İslam coğrafyasında hayata geçirmek istediği ‘ılımlı İslam’ projesinin en önemli ayağı hiç şüphesiz Fethullah Gülen modeliydi. Yüzünü Batı’ya dönmüş bir mistisizm, kapitalist ekonomiyle barışık bir pragmatizm ve post-modern yöntemlerle Müslüman halkları terbiye etmek üzere devleti ele geçirme saplantısı Fethullahçı örgütün en temel vasıflarıydı. Fethullahçı örgütlenmeyi Avrupa ve Amerika nezdinde muteber ve müttefik kılan vasıfların her biri esasen hem İslam’a hem de Müslüman halklara karşı bir tahrif, bir köleleştirme ve bir tuzak görevi ifa ediyordu.
15 Temmuz günü başlayan askeri ihtilal hareketinin merkezinde Fethullahçı şebeke vardı elbette. Ancak Fethullahçı şebeke ihtilal hareketinin merkezi ve koordinasyonu sağlayan lokomotifi olmakla beraber ordu içerisindeki diğer cuntalarla da ittifak içerisindeydi. Akın Öztürk başta olmak üzere (TSK’nın yaklaşık olarak üçte birini oluşturan) 120’yi aşkın general ve amiralin yanı sıra özel birliklerden neredeyse ordunun en kritik noktalarında görevli subayların darbecilikten tutuklanmış olması ihtilalin bir konsorsiyum işi olduğunu gösteriyor. Kaldı ki ilk andan itibaren yargı, emniyet, maliye, eğitim başta olmak üzere darbeyle ilintili olduğu gerekçesiyle tutuklanan asker-sivil memurların sayısı 6 bine, açığa alınanların sayısı ise 50 bine yaklaştı.
Ele Geçirme Saplantısı
Fethullahçı ideoloji ve örgütlenme Türkiye’de bireysel veya cemaatsel bir hayat tarzını inşa etmekten ziyade, önce stratejik önemdeki bazı kurumları daha sonra devletin tamamını ele geçirerek bölgesel ilişkilere istikamet vermeyi hedefliyordu. Fethullahçı ideoloji ve örgütlenmeyi Batı nezdinde değerli ve desteklenmeye değer kılan da buydu zaten. Stratejik planlama ve gizli örgütlenmesinin temelinde toplumu meşru bir zeminde değiştirmeye yönelmek yerine tıpkı Kemalist mantık gibi devleti ele geçirip yukarıdan aşağıya zecri bir dönüşüm yer alıyordu. “Amaca giden yolda her türlü vasıtayı meşru gören” Fethullahçı hareket için yalandan şantaja, hırsızlıktan iftiraya değin her türlü ahlaksızlık bir silah gibi kolayca ve şehvetle kuşanılıyordu.
15 Temmuz darbe sürecine giden yolda görünüşte farklı hatta düşman göründükleri bütün çevrelere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümete düşmanlığı büyütecek malzeme taşımak üzere seferber olmuşlardı. Sivilite ve şeffaflık vurgusunu bu kadar öne çıkarıp da barbarca bir militarizme ve bukalemunu utandıracak düzeyde bir gizliliği hareketin karakteri olarak tebellür ettirmek görülmüş bir vaka değildir.
Şu iki sorunun cevabı için epeyce kafa yormak zorundayız:
Batı ve Batıcılar nezdinde hep övgüye layık görülmüş, akademik düzeyde adına ödüller ve unvanlar tahsis edilmiş ‘ılımlı ve şeffaf’ bir hareketin kan dökmeye koşullanmış askeri cuntaya dönüşmesi sürpriz miydi acaba?
Amerika ve Avrupa’nın öngördüğü standartlara uygun, modern değerlerin öncüsü bir demokratik sistemin inşası için Batı, Fethullahçı cuntadan daha muteber bir partnere sahip miydi acaba?
Çürük Hizmet, Müflis Cunta
Merkezinde efsunlu kişiliğiyle Fethullah Gülen’in yer aldığı hareket uzun yıllar boyunca hizmet, eğitim, yardım, sivil toplum vs. tarzıyla kendini maskelemiş bir istihbarat örgütü ve ihtilalci bir cuntaydı esasen. İnandığı dini/İslam’ı bile isteye tahrif eden, Hz. Muhammed Mustafa’yı (a.s.) süfli emelleri için basit bir rüya figürüne dönüştüren, başta sadaka-infak olmak üzere neredeyse bütün ibadetleri örgütün bekası için tahsis eden Fethullahçılık Müslüman halkı ve siyasi iradesini en nihayetinde yıkıcı bir askeri darbeyle teslim almaya kalkışmıştır.
Amerika ve Avrupa’yı bu darbe kalkışması sonrasında kekeme ve şaşkın kılan en önemli gerekçe uzun yıllar boyunca yapılan büyük yatırım ve kurulan büyük hayallerin iflas etmiş olmasıdır. Batı’nın ‘Ilımlı İslam’ projesi yeni bir bağımlılık ve tahakküm projesiydi. Bu neo-emperyal projenin taşeron örgütü Fethullah Gülen’in liderliğinde yargıdan emniyete, ordudan diplomasiye, medyadan öğrenci yurtlarına değin hemen her kurumda hileli bir biçimde mevzi tutmuş olan çok boyutlu sentetik şebekeydi.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın temsil ettiği siyaset ve İslam anlayışını aynen Mısır’da Muhammed Mursi ve temsil ettiği İhvan-ı Müslimin hareketini tasfiye ettikleri gibi tasfiye etmek üzere el birliği yaptılar. Gülen örgütü Amerika ve Avrupa’ya rağmen değil ancak onlar adına ve onların emriyle hareket eder. Sokaklara, meydanlara inen milyonluk kitleler sadece ‘beşinci kol faaliyeti’ çerçevesinde halkın üzerine tank süren, savaş uçaklarıyla halkın üzerine bombalar yağdıran Fethullahçı cuntayı çökertmemiştir. Türkiye halkı ‘sömürgeciliğin ileri karakolu’ gibi hareket eden bu çeteyi besleyip büyüten, gözünü kan bürümüş bu eşkıyaları halkın üzerine salan sahiplerini de bertaraf etmiştir.
Ilımlı ve liberal değerlerle barışık İslam, emperyalizme karşı her zaman hoşgörülü ve mütevazi davranmayı vazife bellemiş Fethullahçılık modeli tarihin çöp sepetine atılmıştır. ‘Toprağı bol olsun’ mu diyelim yoksa ‘ateşi bol olsun’ mu?
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT