Batılılaşma projesi başarılı oldu mu?
Mehmet Garip Tanyıldızı, Filistin meselesi etrafında dönen tartışmalardan hareketle Türkiye toplumunun geçirdiği evreleri ve Batılılaşma projesini analiz ediyor.
Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Proje
Osmanlı modernleşmesi ile başlayan değişim süreci, Türkiye toplumunun bugün içinde bulunduğu durumu birçok açıdan etkilemiştir.
Mevcut yapının formu ve toplumun düşünsel kıvrımlarının şekillenmesi bu tarihsel sürecin bir sonucudur.
Sözünü ettiğimiz değişim sürecinin başlangıç motivasyonu, değişimin gerçekleşme biçimi ve sonuçları bakımından sürekli bir kritiğe tabi tutulması gerekiyor.
Çünkü günümüzde yaşadığımız sorunlar bu değişimin mimarlarının ve faillerinin, durum tespiti ve değişimi ifa yönteminin isabetli olmadığını ortaya koyuyor.
Hala ceremesini çektiğimiz bu değişim sürecinin kritiği, ortaya çıkardığı sonucun düzeltilmesi ve yaraların sarılması adına büyük önem ifade ediyor.
Askeri ve ekonomik olarak zayıf düşen Osmanlı'nın entelijansiyası Batı'nın konumunu "üstünlükle" nitelendirdi.
"Batı'nın üstünlüğü" fikri ile yoğun bir Batılılaşma süreci başlattı.
İttihat ve Terakki ile siyasal yapıya da yansımaya başlayan Batılılaşma temayülü, İslam'la özdeşleştirdiği Doğudan tamamen kendini izole eden bir proje ile sonuçlandı.
Proje, Türkiye toplumunu kapalı bir toplum haline getiren bir ulus-devlet modeli çizdi.
Yalnızca Batı'ya öykünmek, Batı ile kültür ithalatı üzerine bir ilişki kurmak makbul görüldü.
Sadece Batı ile organik bir bağ kurulması ve toplumun buna göre şekillenmesi arzulandı.
Peki, bu proje başarılı oldu mu?
Bu sorunun birçok cevabı var.
Batılılaşmayı ve başkasına benzemeyi bir yozlaşma olarak görüyorsanız, cevap evet.
Bu yozlaşmadan, gönüllü veya gönülsüz, toplumun büyük kısmı etkilendi.
Eğer, Türkiye toplumunun Batı'ya entegrasyonu baz alınırsa cevap kesinlikle hayır.
Türkiye toplumu yapısal olarak bir Batı toplumuna dönüşmedi.
Peki, Türkiye toplumunun diğer İslam coğrafyası ile bağı tamamen koptu mu, oradan tamamen izole oldu mu?
Elbette, bu bağı sıkı sıkıya koruduğunu öne süremeyiz ancak tamamen kopmadığını ve bir gönül köprüsünün varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz.
Bu bağın varlığını, en bariz olarak, toplumdaki Filistin duyarlılığında görebiliriz.
Bulundukları coğrafyadan ipini tamamen koparanlar bir takım spekülasyonlarla aksini iddia etseler de toplum Filistin ve Gazze meselesine gönülden sahip çıktı.
Aylardır, Türkiye'nin her yerinde devam eden eylemliliklerde buna şahitlik ediyoruz.
Türkiye'deki Filistin duyarlılığı bize öteki İslam beldeleri ile gönül bağının sürdüğünü gösteriyor.
Yani, sözünü ettiğimiz proje bu anlamda başarısız oldu.
Baştan yanlış kurgulanmış projenin açtığı yaraları sarmaya bu bağa sarılmakla başlayabiliriz.
HABERE YORUM KAT