Batı Zulümlerine Dair Birkaç Örnek!
Ahmet Varol, Almanya Parlamentosu'nun 1915 olaylarıyla ilgili bir karar tasarısını onaylamasıyla birlikte tekrar gündeme gelen “Avrupa'nın katliam sicili” hakkındaki örneklerden bahsetmeye devam ediyor.
Avrupa'nın Katliam Sicili -2-
Ahmet Varol / Yeni Akit
Hıristiyan Avrupalılar Kudüs’ü işgal etmek için Müslümanların üzerine sekiz haçlı seferi düzenlediler. Bu seferlerinde ele geçirdikleri her yeri harabeye çeviriyor, insanlarını kırıp geçiriyorlardı. Haçlılar ilk seferlerinde Kudüs’ü ele geçiremeyince kendilerinin günâhlarının çok olduğu için bunu başaramadıkları kanaatiyle dördüncü seferlerinden sonra bir çocuk ordusu oluşturdular. Kudüs’ü işgal etmeleri üzere oluşturulan çocuk ordusuna alınan kırk bin çocuğun çoğu yolda soğuktan veya yorgunluktan öldü ve Akdeniz sahiline ancak altı bin çocuk inebildi.
M. 1099 yılında Kudüs’ü işgal eden haçlılar Mescid-i Aksa çevresinde yetmiş bin Müslümanı şehit ettiler. Meydana gelen kan gölünde haçlıların atlarının dizlerine kadar kana gömüldükleri yine katliama şahit olmuş hıristiyanların komutanlarının anılarında geçer. Kudüs işgaline katılan haçlı komutanların anılarında yazılanlara göre, Kudüs sokaklarında akan kanlar atlarıyla gezenlerin üzerlerine sıçrıyordu. Gündüz katliam gerçekleştiren haçlı askerleri akşam kiliseye giderek zaferlerini(!) kutladılar. Kudüs işgali sırasında öldürülen Müslümanların cesetlerini haçlılar üst üste koyarak piramitler oluşturmuş ve bu halde yakmışlardı. Katliamda sadece Müslümanlar değil yahudiler de öldürüldü. Katliam öncesinde Kudüs’te ikamet eden Müslüman ve yahudilerden 1099 katliamından sağ çıkan olmadı.
Kızılderililer Amerika’nın yerlileridir. Ancak bugün Amerika kıtasında çok az Kızılderili var. Çünkü bunlar ciddi bir soykırımı ile karşı karşıya kaldılar. Bu soykırımda 70 milyon Kızılderili yok edildi.
Avrupalıların Amerika kıtasını keşfetmelerinden sonra milyonlarca yerli Meksikalı kasıtlı olarak açlık ve salgın hastalıklar yoluyla ölüme terk edildi. Bu durum karşısında İspanyollar, “İnançsızları cezalandırmak için Tanrı’nın gönderdiği hastalıkla mücadele edilmez.” demişlerdi. Bu olaylar üzerinde düşününce insan, 1992’de Somali’de bugün de Suriye’de yüz binlerce insanın açlıktan ölüme terk edilmesini daha iyi anlıyor. Aradan asırlar geçtikten sonra aynı Batı, Somali’de yüz binlerce insanı açlık yüzünden ölmekten kurtarmaya yetecek 23 milyon doları göndermeyerek onları ölüme terk etti. Demek ki Batı, Ortaçağ’daki anlayış ve politikasını aynen sürdürüyordu.
Avrupa ülkelerinin koruduğu Sırp militanların 1992’de Bosna-Hersek’te gerçekleştirdikleri katliam Batı’nın gerçek yüzünü ortaya çıkardı.
Torontolu araştırmacı James Bacque, ABD ordusunun kaynak ve arşivlerine dayanan bir araştırmasında 1945-46 yıllarında bu ordunun açtığı esir kamplarında 1 milyon Alman askerin kasten açlığa mahkum edilerek öldürüldüğünü ortaya çıkardı.
ABD eski adalet bakanı Ramsey Clark öncülüğünde Körfez savaşında izlenen tutumu ve gerçekleştirilen insanlık dışı uygulamaları soruşturmak üzere oluşturulan Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi uzun süren araştırmaları sonunda hazırladığı raporlarda şunlara dikkat çekti: “Körfez savaşında ABD ve müttefikleri Irak’a Hiroşima’ya atılan atom bombasının yedi katı değerinde bomba attılar. Bunların sadece yüzde yedisinin belli hedefi vardı. Bombaların yüzde altmışı doğrudan sivil halkı hedef aldı. Bu savaşta nükleer savaş başlığı dışında her tür silah kullanıldı. Bombalamalar sonucu Irak’ta 51 cami, 28 hastane 687 okul imha edildi. Savaş sonuçları nedeniyle kötü beslenme yüzünden 45 bin Iraklı çocuk öldü.”. Ramsey Clark’ın öncülüğündeki Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesi, raporunu 30 ayrı ülkede bir yıl kadar süren inceleme ve araştırmalar sonucunda hazırlamıştı. Raporda başta ABD başkanı George Bush olmak üzere, ABD yönetiminin bütün üst düzey yetkililerinin dünya barışına ve insanlığa karşı ağır suçlar işledikleri dile getirildi.
Başta da belirttiğimiz üzere bunlar Batı’nın “zulüm sicili”nden sadece birkaç örnek. Ancak bu örnekler Batı’nın insana ne kadar değer verdiğini gösteriyor. Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta var: Batı’nın zulüm ve baskı anlayışı Orta Çağ’dan bu yana hiç değişmemiştir. Çünkü Batılıların son yüzyılda açtıkları savaş ve öldürdükleri insan sayısı Orta Çağ’da herhangi bir yüzyılda öldürmüş oldukları insan sayısından fazladır. Yine son yüzyılda mazlum insanlara karşı izledikleri politika Orta Çağ’daki Batılıların izlemiş oldukları politikalardan farklı değildir.
HABERE YORUM KAT