1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Batı, Siyonizm’in ideolojik hegemonyasından ne zaman kurtulacak?
Batı, Siyonizm’in ideolojik hegemonyasından ne zaman kurtulacak?

Batı, Siyonizm’in ideolojik hegemonyasından ne zaman kurtulacak?

Selçuk Türkyılmaz, batının Siyonizm’e olan kör bağımlılığının, hem insani değerleri hiçe saymasına, hem de Filistin’deki soykırıma üstü kapalı ve açık destek vererek kendi kendi içinde ve uluslarası arenadaki temelini sarstığını aktarıyor.

24 Mart 2025 Pazartesi 13:30A+A-

Selçuk Türkyılmaz/Yeni Şafak

Batı fikir sistemi Siyonizm’e bağımlıdır

İsrail, ateşkes anlaşmasını tek taraflı ihlal ettikten sonra Gazze’nin kuzeyinde yer alan Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesini patlayıcılarla havaya uçurdu. Hamas, doğrudan hastaneyi hedef alan bu saldırganlık dolayısıyla İsrail’in uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istedi.

Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesinin patlayıcılarla havaya uçurulmasıyla ilgili Dışişleri Bakanlığımız tarafından yapılan açıklama da şu şekilde:

“Ülkemiz tarafından inşa edilen ve yerel makamlar tarafından kanser hastanesi olarak işletilen Türk-Filistin Dostluk Hastanesi’nin İsrail tarafından yıkılmasını lanetliyoruz.

Gazze’de sivillere sağlık hizmeti sunan bir hastanenin kasten hedef alınması, İsrail’in Gazze’yi yaşanamaz hâle getirerek Filistin halkını tehcire zorlamaya yönelik politikalarının bir parçasıdır.

Uluslararası toplumu, İsrail’in hukuk tanımaz saldırılarına ve sistematik devlet terörüne karşı somut ve caydırıcı tedbirler almaya çağırıyoruz.

Başta Netanyahu olmak üzere, Filistin’de yaşanan soykırımın tüm sorumluları, er ya da geç uluslararası hukuk önünde hesap verecektir.”

TİKA tarafından inşa edilen ve donatılan Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi 2017’den itibaren hizmet vermeye başlamış. Hastanenin 7 Ekim’den sonraki safahatı da oldukça hüzün verici fakat bu son olay tamamen farklı bir boyuttadır. Çünkü Siyonistler hastaneyi patlayıcılarla havaya uçuruyor. Bir hastane binasının patlayıcılarla havaya uçurulması için eylemin baştan sona tasarlanmış olması gerekir. Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan metinde de bunun üzerinde durulmuş. Metne göre bu saldırı “Gazze’yi yaşanmaz hâle getirerek Filistin halkını tehcire zorlamaya yönelik politikaların bir parçasıdır.” Dışişleri Bakanlığımız tarafından yayımlanan metinde İsrail’in hukuk tanımazlığı bir kere daha ifade edilmiş.

Metinde birbirini tamamlayan iki kavram öne çıkıyor. İsrail tarihî Filistin topraklarında tehciri de bir araç olarak kullanarak etnik temizlik yapıyor ve uluslararası hukuku sürekli çiğniyor. Aslında Siyonist İsrail bugün olduğu gibi 1948’den itibaren sistematik olarak etnik temizlik yapıyor ve uluslararası hukuku çiğniyordu. Fakat ABD ve İngiltere her zaman koşulsuz olarak İsrail’i desteklemişti. Bunun sonucunda Filistinlilerin etnik temizliği ve hukuksuzluk politikaları sistemli bir hâle gelmişti. Bu, yaklaşık olarak seksen yıl devam etti.

Soğuk Savaş dönemleri ve 1990’lardan sonraki tek kutuplu dünyada İsrail Batı sisteminin koruması altındaydı. Bu yıllarda Batı dünyası entelektüel açıdan Siyonist oryantalistlere bağımlı hâle geldi. İslam, Müslümanlar ve İslam coğrafyası hakkında üretilen bilgi üzerinde Siyonist oryantalistlerin otoritesi gözle görülür düzeydeydi. Bu bilgi ile ABD ve İngiltere’nin himayesinde hayata geçirilen etnik temizlik ve hukuksuzluk görünmez kılındı. Bu dönemde özellikle doksanlardan sonra İslam ve terör kavramları ilişkilendirildi. Bunlar sürekli olarak gündeme getirildiği için Batı entelektüel âleminde bir bağımlılık oluştu.

Batı entelektüel âlemindeki Siyonist oryantalistlere bağımlılık bütün dünyayı etkilemiştir. Bu, Türkiye’yi için de geçerliydi. 7 Ekim’den sonra İsrail’in Gazze’de işlediği soykırım suçları uluslararası mahkemeler tarafından tespit edilmiş ve sorumluluk makamındakiler suçlu bulunmuşken Türkiye’de “Filistinliler topraklarını sattı” yargısı çok daha yaygın olarak paylaşıldı. Bu, doğrudan entelektüel bağımlılıkla alakalı bir sorundur. ABD ve İngiltere merkezli sistemin etkilerini siyasî ve iktisadî alanla sınırlandırmak oldukça sorunlu bir durumdur.

Uluslararası hukuka veya herhangi bir hukukî sisteme riayetsizlik Batı uygarlığı tarafından barbarlık kavramıyla tanımlanmıştı. Kavafis’in “Barbarları Beklerken” adlı şiiri uygarların tutumuna yönelik eleştirel bir çerçeve ortaya çıkarmıştı. Bugün ise Kavafis’in şiirinde ortaya çıkan çerçevenin eksik kaldığını söyleyebiliriz. Çünkü inşa ettikleri hukukî sistemi yıkmak suretiyle barbarlığı bir sistem olarak benimsemiş oldular. Barbarlar değil, barbarlık gelmiş oldu.

Siyonist oryantalistler bir bilgi sistemi inşa etti. Edward Said’in ifade etiği gibi bu sistem iç tutarlığa sahipti. Said yaşasaydı herhalde Avrupalı ve ABD’li entellektüellerin bu iç tutarlıktan mustarip olduğunun altını çizerdi. Muhtemelen o da barbarların değil, barbarlığın istilası üzerinde dururdu.

ABD ve İngiltere başta olmak üzere Batı sistemini kuran ülkelerin barbarlığa teslim olması büyük bir sorundur. Onların bu istiladan kurtulmak için öncelikli olarak Siyonizm’i bütün yönleriyle ele almaları gerekir. Çünkü bu yeni ideoloji hem Yahudileri hem de Batı dünyasını derinden dönüştürüyor.

 

HABERE YORUM KAT