Batı Şeria'da avlanmak serbest
Filistinli Muhammed Ebu Hudeyr Doğu Kudüs'ün Şafat bölgesinde yaşıyordu. 16 yaşındaydı. Lisede elektrik okuyordu. Babası da elektrikçiydi. Katledilmeden önceki son günlerinde, Ramazan için Şafat'ın ana caddesini elektrik lambalarıyla birlikte süslemişlerdi.
Şafat, o güne kadar çevredeki bölgelere göre daha sakin bir yerdi, orada yaşayanlar İsrail polisiyle pek karşı karşıya gelmezdi.
Kamera görüntülerine göre, Muhammed 2 Temmuz sabahı iki arkadaşıyla beraber evlerinin yakınındaki camiye geliyor. İki arkadaşı içeri girerken o kaldırımda bekliyor. Çok geçmeden, bir araç yaklaşıyor ve Muhammed aracın içine sokuluyor. Araç hızla Doğu Kudüs'te Fransız Tepesi diye bilinen İsrail yerleşim birimine doğru uzaklaşıyor. Arkadaşları peşinden koşsalar da yetişemiyorlar, kavşağı kırmızı ışıkta geçen araç kayboluyor.
Muhammed'in ailesine haber veriyor arkadaşları, ailesi de İsrail polisine. Cep telefonu izlenip yeri tespit ediliyor. Cesedi yanmış halde Kudüs Ormanı'nda bulunuyor. Otopsi raporuna göre, Muhammed dövülmüş, zorla benzin içirilmiş, diri diri yakılmış ve orada terk edilmiş.
Caminin çevresindeki tüm kamera görüntülerine bakan polis, Muhammed'i kaçıran arabanın olaydan iki gün önce Şafat'ta yaşayan 7 yaşındaki Musa Zalum'u kaçırma ve boğma girişiminde kullanıldığını düşünüyor. Boğazında morluk izleri bulunan Musa'nın annesi Beyt Hanina'da saldırgana vurarak oğlunu arabaya binmekten son anda kurtarabilmiş.
Muhammed'in cenazesinin kaldırıldığı gün, yani Cumartesi günü 13 yaşında bir Filistinli çocuk daha Joz Vadisi'nde yolda yürürken kaçırılmış. Medyaya göre, çevredekiler
çocuğun yine bir yerleşimci arabasına bindirildiğini şahit olan görgü tanıkları var.
12 Haziran'da otostop çektikten sonra bir daha görülmeyen üç İsrailli gencin 30 Haziran'da cesetlerinin El Halil yakınlarında bulunmasıyla başlayan saldırıların ardında İsrailli yerleşimcilerin olduğu, bunun bir intikam saldırısı olduğu İsrail tarafınca da biliniyor.
Ancak ellerinde hiçbir delil yokken Başbakan Netanyahu'nun, kaybolan üç gençten Hamas'ı sorumlu tutmasının ardından Batı Şeria'da baskın ardına baskın düzenleyip, Filistin Meclis Başkanı Aziz Duveyk, milletvekilleri, eski bakanlar ve Hamas üyelerinin de aralarında bulunduğu 700'e yakın kişiyi gözaltına alan, Gazze'ye hava saldırıları düzenleyen İsrailli yetkililer, kamera kayıtlarında görünen aracın dahi peşine düşmüş değil.
Cesetlerin bulunmasıyla beraber toplanan ve intikam yeminleri eden İsrail hükümetinin başını çektiği intikam saldırılarında, şu ana kadar 10 Filistinli canını verdi. Irak ve Şam İslam Devleti'nin Batı Şeria kanadı olduğunu iddia eden bir grup, Ahrar el Halil, Hizbullah Alayı gibi bazı grupların İsrailli gençlerin ölümünü üstlenmesine rağmen Hamas'ı hedef gösteren İsrail Hükümeti, HRW gibi İnsan Hakları Örgütlerine göre 'toplu cezalandırma' yapıyor. Gençlerin ölü olarak bulunduğu gece tüm Gazze'yi bombardımana tutan tavır, İsrailli yerleşimciler başta olmak üzere tüm topluma örnek oluyor, intikamı meşru kılıyor.
Cesetlerin bulunmasının ardından yüzlerce İsrailli 'Araplara ölüm' diyerek sokaklara döküldü. Sosyal medyada yüzlerinde maske, ellerinde bıçaklarla fotoğraflarını yayınlayan, toplu katliam sloganları atan, 'soykırım gereklidir' diyen gençlerin çoğunun üzerlerindeki tişörtlerde etnik temizlik çağrısı yapan iki popüler hahamın fotoğrafları basılı. Facebook'ta İsrailli askerlerin 'Araplara ölüm' diyerek paylaştıkları fotoğraf en çok dikkati çeken intikam söylemlerinden biriyken Muhammed'in yakılma haberine 'Bunun yapan her kimse, onunla evlenmek istiyorum' diyerek sevinçle karşılık veren İsrailli genç kızlar bile vardı.
Devletten maaş alma karşılığında, psikolojik olarak hazırlanıp testlerden geçirilerek, bir 'şehir gerillası' gibi Batı Şeria'da açılan yerleşim birimlerine gönderilen İsrailli yerleşimciler, Filistinlilerin yaşam alanlarını yakıp yıkmaktan su kaynaklarını kirletmeye, sokaklarda Filistinlerle itişip kakışmaktan ağaçlarını kesmeye kadar her türlü huzursuzluğun nedeni. Kullandıkları yollardan bindikleri otobüslere her şeyleri özel olan yerleşimcilerin, kendilerine üstün muamelesi yaparak sırtlarını tapışlayan devlet politikası, ırkçı hükümet yetkilileri ve vahşete meşru zemin hazırlayan din adamları sayesinde, kendilerini Araplardan üstün ve özel görmesi normal bir hal alıyor.
Batı Şeria'daki 500 binden fazla yerleşimci, Filistin-İsrail barışını en çok zorlaştıran konulardan biri. Uluslararası hukuk, işgalci güçlerin işgal ettikleri toprakları kendi vatandaşlarının yerleşimine açmasını yasaklıyor ancak İsrail uluslararası toplumdan yükselen tüm itirazlara rağmen 1967'den beri Batı Şeria'da yerleşim birimlerinin sayısını artırmaya devam ediyor. Barışın olabilmesi için ya Filistinliler toprağı olan bu bölgelerden İsrailli yerleşimciler çıkartılacak ya da Filistin bu topraklardan vazgeçmek zorunda kalacak.
Hamas ve El Fetih'in aralarındaki ihtilafı çözerek birliğe gitmesinden rahatsız olan İsrail hükümeti barış görüşmelerini zaten elinin tersiyle itmişti. 27 Temmuz'da iş başı yapacak olan yeni İsrail Cumhurbaşkanı'nın da eski Likud partisi üyesi bir aşırı sağcı ve iki devletli çözüme karşı olduğu biliniyor. Filistin ve Gazze'den Üçüncü İntifada sesleri yükselirken İsrail'in giderek daha fazla sağa kayması geleceğin bugünden daha sıkıntılı olacağını gösteriyor.
Bu sırada Türkiye'de Çankaya'nın çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Filistin konusunda tarafsız olmamız gerektiğini söylüyor. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT