1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Batı Şeria operasyonları ilhakın habercisi mi?
Batı Şeria operasyonları ilhakın habercisi mi?

Batı Şeria operasyonları ilhakın habercisi mi?

Rina Bassist, işgal rejiminin Batı Şeria'da yürüttüğü operasyonların, uzun zamandır planlananBatı Şeria'yı yahudileştirme ve ilhak adımlarının başlangıcı olabileceğini aktarıyor.

28 Şubat 2025 Cuma 14:30A+A-

Rina Bassist'in al-Monitor'de yayınlanan yazısı HAKSÖZ HABER tarafından tercüme edilmiştir.


İşgal ordusu işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan Cenin, Tulkerim ve Nur Şems kentlerindeki operasyonlarla, binlerce Filistinliyi evlerinden zorla çıkarak, bölgenin ilhakına zemin hazırlamaya devam ediyor.

Siyonist rejim 1967'den beri Batı Şeria'yı işgal altında tutarak, uluslararası hukuka göre yasadışı olan kaçak yerleşimler inşa ediyor. Peace Now'a göre şu anda Filistin topraklarında 700 bin'den fazla kaçak yerleşim bulunuyor.

İsrail  tankları, 2002'deki ikinci intifadadan bu yana ilk kez Pazar günü Cenin'e giriş yaptı. Yine Pazar günü Savunma Bakanı Israel Katz, yaklaşık 40 bin Filistinlinin Cenin, Tulkerim ve Nur Şems mülteci kamplarından tahliye edildiğini ve bu kampların insanlardan arındırıldığını belirtti. İnsan hakları grupları, binlerce Filistinlinin zorla yerlerinden edilmesinin, aşırı sağcı yahudilerin Batı Şeria'nın ilhakına yönelik süregelen çağrılarını kolaylaştırma riski taşıdığı konusunda uyarılar yayınladı.

Tankların girişi ve bölge sakinlerinin zorla yerlerinden edilmesi, İsrail ile FKÖ arasındaki 1993 Oslo Anlaşmaları uyarınca, Cenin'in tamamen Filistin Yönetimi'nin kontrolü altında olması gerektiği göz önüne alındığında özellikle önemlidir. Anlaşmalar Batı Şeria'yı üç bölgeye ayırıyor: Tamamen Filistin Yönetimi tarafından idare edilmesi gereken A Bölgesi; İsrail ile ortak güvenlik kontrolüne sahip Filistin Yönetimi idaresindeki B Bölgesi; ve bölgenin %60'ını kapsayan ve tamamen İsrail idaresi altında olan C Bölgesi. A Bölgesi'nde devam eden askeri operasyonlar ve zorla yerinden etme bu şartların ihlali olarak değerlendiriliyor.

Oslo Anlaşmalarının en büyük muhaliflerinden Netanyahu'nun, yıllardır Batı Şeria üzerinde İsrail egemenliğinin ve ilhakının “kademeli” olarak uygulanmasını desteklediği biliniyor.

İsrail'in seçenekleri

Filistin haber ajansı WAFA'ya göre, Tulkerim ve Nur Şems'e doğru genişletilen operasyonlar, işgal rejimi ve ordusunun Batı Şeria üzerinde gerçekleştirmeyi düşündüğü üç senaryoyu gösteriyor..

İlk senaryo, ordunun silahlı hücrelerin çoğunun dağıtıldığını tespit etmesinin ardından operasyonun sona erdirilmesini içeriyor. İsrail, A Bölgesi de dahil olmak üzere Filistin bölgelerine sık sık asker gönderiyor, ancak genellikle görevler tamamlandığında geri çekiliyor. Örneğin, Temmuz 2023'te işgal ordusu Cenin'de üç günlük bir baskın düzenledi. Ağustos 2024'te ise Cenin, Tulkerim, Nur Şems, Kabatiya, Tubas ve Hebron'da 35 günlük bir operasyon gerçekleştirdi.

İkinci senaryoya göre askeri operasyon birkaç hafta ya da ay daha devam edecek ve genişleyerek A Bölgesi'nin fiilen ilhakına yol açacak. Mevcut operasyon kapsamında Filistin Yönetimi'nin hem sivil hem de polisiye kontrolü elinden alınmış durumda. Uzun süreli bir İsrail askeri varlığı, İsrail'in bu şehirleri resmen ilhak etmeden günlük yaşamı yönetmesi anlamına gelecektir. Bu aynı zamanda halihazırda kaçmış olan binlerce kişiyi barındıracak uzun süreli mülteci kamplarının kurulmasına da yol açabilir.

Üçüncü bir senaryo ise İsrail'in Batı Şeria'nın bir bölümünü ilhak etme kararını içeriyor. Geçtiğimiz Kasım ayında Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “2025 yılı İsrail'in [Batı Şeria üzerinde] egemenlik kuracağı yıl olacak” demişti. Savunma Bakanlığı bünyesinde İsrail'in Batı Şeria'daki sivil idaresini denetleyen bir bakan olarak da görev yapan Smotrich, İsrail'in C Bölgesi'ndeki Filistin yapılarına karşı daha sert bir yaklaşım benimsenmesi için baskı yapıyor.

İsrail Yüksek Planlama Komitesi'nin Çarşamba günü Batı Şeria'daki bazı bölgelerde 1.170 yeni konut planının ilerletilmesini görüşmesi bekleniyor. Smotrich 2017 yılında C bölgesinin ilhak edilmesi çağrısında bulunmuş ve A ve B bölgelerindeki Filistinliler için sınırlı özerklik önermişti. 7 Ekim Hamas saldırısından bu yana aşırı sağdan gelen ilhak çağrıları yoğunlaştı.

Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı ve Filistin meseleleri uzmanı olan Yohanan Zoref, “Sadece bu hükümete bağlı olsaydı, ilhak adımlarını çoktan görmüş olurduk” dedi.

Al-Monitor'a konuşan Zoref'e göre hükümet “Trump'ın yeşil ışık yakmasını bekliyor. İlhak çağrısı yapan sadece kabine içindeki aşırı sağcılar değil. Başbakan Bünyamin Netanyahu 2020'de bu tür adımlara çok yakındı. Netanyahu'yu ilhaktan alıkoyan tek şey İbrahim Anlaşması'yla sonuçlanan görüşmeler ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin itirazları oldu.”

Oslo Anlaşması'nın mimarlarından eski Bakan Yossi Beilin ise Al-Monitor'a yaptığı açıklamada mevcut askeri operasyonun ilhak planının bir parçası olup olmadığından emin olmasa da, “İkinci intifadadan bu yana sürekli ihlal edilen Oslo Anlaşması'nın bozulmasında yeni bir adım olduğu açık” dedi.

Beilin, Batı Şeria operasyonlarının, Netanyahu'nun sağ kesime Batı Şeria'yı İsrail'in bir uzantısı olarak gördüğünü gösterme imkanı verdiğine inanıyor. Ancak Netanyahu'nun Suudi Arabistan ile normalleşme arzusunun tam ilhakı engelleyebileceğini, zira Riyad'ın böyle bir hamleye karşı çıkacağını kaydetti.

Batı Şeria: Başka bir cephe mi?

İsrail 7 Ekim'den bu yana kuvvetlerinin çoğunu Gazze Şeridi yakınlarında ve Lübnan'la kuzey sınırı boyunca yoğunlaştırdı. Ancak Hamas'la varılan anlaşmanın ilk aşamasının devam etmesi ve Lübnan'la ateşkesin yürürlüğe girmesiyle işgal güçleri Batı Şeria'ya yeniden konuşlandırıldı.

İsrail'in yürüttüğü operasyonlar, Mahmud Abbas öncülüğündeki Filistin güvenlik güçlerinin Cenin'deki silahlı gruplara yönelik bir ay süren baskısından kısa bir süre sonra başladı. İsrail, Filistin Yönetimi'nin bu grupları dağıtmada başarısız olduğunu ve bunun da kendi askeri müdahalesine yol açtığını iddia ediyor.

İşgal ordusu yıllar boyunca Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı aşırılık yanlılarıyla mücadelede gösterdiği çabalardan dolayı takdir etmiş ve Filistin Yönetimine bağlı güvenlik birimlerinin etkili olduğunu savunmuştu. 

 

 

HABERE YORUM KAT