Batı bir canavara dönüştü ve bunun için bile mağdurları suçluyor!
Ali Osman Aydın, Batılı halkların aksine devletlerin gerçek bir canavar gibi hareket ettiğine dikkat çekiyor.
Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Bazı gerçekler
İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamın Amerikan hükümetiyle kamuoyu arasında büyük sorunlara neden olduğu anlaşılıyor. Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisinde, antisiyonizmin antisemitizmle eşit olduğunu ilan eden karar tasarısı 311 evet oyuna karşılık 14 hayır oyuyla kabul edildi. Yani Netenyahu’nun katliamlarını eleştirmek ABD’de antisemitizm suçu olarak değerlendirilecek bundan böyle.
Dünyanın sayılı üniversitelerinden Harvard, Pennsylvania ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MİT) rektörleri Filistin’deki şiddeti kınadıklarına dair açıklamalarından dolayı ABD Temsilciler Meclisi Eğitim Komisyonunda ifadeye çağrıldılar!
ABD’de sivil haklar avukatı olarak çalışan Justin Sadowsky, 7 Ekim sonrası Filistin yanlısı destekçilerin Yahudi düşmanlığıyla suçlandıklarını, üniversitelerden mezun olacak bazı son sınıf öğrencilerinin daha önce şirketler tarafından vadedilen işe alınma akitlerinin iptal edildiğini söylüyor.
Soykırıma soykırım denmemesine dair Meclis kararı, basının yalanları gizleme telaşı, üniversiteler üzerindeki baskı ve maddi yaptırımlar, özgürlükler ülkesi ABD imajının gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu, anlamayanlar için tekrar tekrar anlatıyor.
Kitaplarda okusak, filmlerde izlesek bu kadar açık ve net göremezdik bu gerçeği. Karşımızda mafya bozuntusu kravatlı psikopat adamların kontrolünde, son model silahlarla donatılmış büyük bir diktatörlük var! Ve her diktatörlükte görüleceği gibi orada diktatörlüğün çıkarları aleyhine söz söylemenin maliyeti çok yüksek.
ABD’deki Müslüman karşıtlığına değinen Sadowsky, “Bu ülkedeki İslamafobi ciddidir, çoğu zaman da ölümcüldür ve birçok insanın hayatını etkilemektedir. Hükümet ve halk bu konuyu ciddiye almalıdır." diyor.
Mesela orada “Gazze’de çocuklar ölmesin” diye slogan atıyorsanız veya “İsrail soykırım yapıyor” diyorsanız okulunuzun fonlarının kesilmesi ya da işsiz kalmanız muhtemel.
“Nehirden denize Filistin” derseniz bu sorun oluyor ama “Nehirden denize İsrail” derseniz işinizi, aşınızı garanti altına almış oluyorsunuz.
Bu büyük diktatörlük silahını dünya halklarının üzerine çevirerek “olup biten katliamı izlemek dışında bir seçeneğin yok” diyor.
Fakat umut verici şeyler de oluyor. ABD ve onun güdümündeki hükümetlerin baskılarına karşı çok samimi ve cesur bir hareket de doğuyor Batı’da. İnsanlar her şeyi göze alarak hükümetlerini eleştiriyor, İsrail’e yapılan maddi yardımları sorguluyorlar.
İşte Amerikalı bir influencer, harika bir ifadeyle şunları söylüyor: “Üç hafta boyunca bir bebeğin doğumunu kutlayacağız (Hz. İsa’yı kastediyor). Eğer o bebek şu anda doğsaydı, büyük ihtimalle İsrail’in attığı bir bombayla öldürülecekti.
Bebek İsa’yı yıkıntıların altından çıkarmak zorunda kalacaklardı. Parçalara ayrılmış vücudunu bir çöp torbasına koyarlardı.”
Ne kadar çarpıcı ve korkunç gerçeği olduğu gibi resmeden bir ifade…
Pulitzer Ödüllü Gazeteci Chris Hedges ise Gazze’deki soykırımın yarattığı hayal kırıklıklarını anlatan konuşmasında bir özeleştiri olarak şunları söylüyor: "Canavarlara dönüştük ve bunun için mağdurları suçluyoruz. Herkesin övmeye doyamadığı o ahlaki üstünlüğümüzün yalan olduğu açığa çıktı. Bizler dünya üzerindeki en acımasız katilleriz."
Hedges gibi insanlar artık içine kapatıldıkları bu yalan duvarlarını yumruklamaya, yıkmaya, aşmaya çalışıyorlar. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Medeniyetlerine, insan haklarına dair onlara anlatılan her şeyin bir yalan olduğu gerçeğiyle acı bir şekilde yüzleşiyorlar.
Düşünün 1937’den beri çocuklar için onlarca çizgi filmler üretmiş, çocukların hayal dünyalarını şekillendirmiş Walt Disney, bugün İsrail söz konusu olduğunda çocukların katliamını savunmakla kalmıyor, katliamın durmasını isteyenleri de tehdit ediyor.
Vicdan sahibi bir Amerikalı bu tablodaki keskin çelişkiyi görünce buna isyan etmesin de ne yapsın? Görüyorlar ki ABD’nin başını çektiği dünya düzeninin kurucu devletleri neyi simgeliyor ve temsil ediyorlarsa onun tam tersi bir işleve sahipler. Daha doğrusu suçlarını kamufle etmek için bir şeylerin temsilciliğini yapıyor gibi görünüyorlar. Alman filozof Nietzsche, ahlakçılık yapanın ahlaksızın ta kendisi olabileceğini söylemişti, bize.
Bugün dünyanın uyanan insanları da görmeye başladılar ki, Batılı hükümetlerin insan haklarıyla, demokrasi ve özgürlükler ile bir ilişkisi yokmuş. Bunlar kamuoyunu susturmak, hedef saptırmak, kendilerine amaçlarını saklayacak bir imaj kazandırmak için başvurdukları kandırmacalarmış.
İsrail’in soykırımını savunmak için sarf ettikleri efor bütün bu yalan dağını güneş gibi aydınlatıverdi. Bundan sonra kurulacak yeni dünya bu görünen gerçeğe göre dizayn edilecek. İnşallah içimizdeki Batı fanatikleri de görürler bu apaçık gerçeği…
HABERE YORUM KAT