Başta Emperyalist korsanlık çökertilmeli
Somali’deki deniz korsanları olayında dünya kamuoyunun dikkatinden uzak tutulmaya çalışılan husus, ABD deniz güçlerinin balıkçıları rehin alma ve teknelerine el koyma amaçlı saldırılarının, bölgeden geçen uluslararası nakliye gemilerine el koyma şeklinde cereyan eden korsanlık hadiselerini ateşlediği gerçeğiydi.
Yani bu iki olayın birbirinden bağımsız ve ayrı mecralarda cereyan ettiği kanaatinin hâkim kılınması suretiyle, Amerikan korsanlığının büyük suçunun gözlerden uzak tutulması isteniyordu.
Olayların gelişme süreci, “Küçücük balıkçı tekneleri, nasıl oldu da birden kocaman gemileri rehin alabilen korsan araçlarına dönüştü?” sorusundan hareketle geliştirilen komplo teorilerini de doğrulamıyor. Bu tür komplo teorilerini geliştirenlere göre, hadiselerin böyle akıl almaz bir şekilde büyümesi ve küçük teknelerle büyük gemilerin rehin alınabilmesi, birtakım şüphelerin gerekçesi olabilir. Ama bir de vakıa yönünün görülmesi ve “olabilirlik” çerçevesi içinde tahlil yapılması gerekir. Dikkatlerin komplo teorilerine çekilmesinden önce olabilirlik dairesi içinde ele alınıp teşhis edilmesi durumunda, daha isabetli tespitlere varılacağını sanıyoruz.
Burada önce emperyalistlere; “Çoluk çocuğunun karnını doyurmak için bazı riskleri de göze alarak okyanusa açılan balıkçılardan ne istiyorsun?” sorusunu sormak gerekir. Bu soru belki pek mantıklı gelmeyecektir. “Böyle bir soru ancak vicdan sahiplerine sorulur. Çünkü burada vicdanlar sorgulanıyor. Irak’ta 1.5 milyon insanı vahşice katleden anlayışta sen vicdan mı arıyorsun?” denilecektir. Ama biz yine de soralım ki; hiç olmazsa vicdan sahipleri sesimizi duysun da hadiseler hakkındaki tahlil ve tespitlerimizi o açıdan ele alsınlar.
Amerikan askeri gemilerinden yapılan saldırılar karşısında acze düşen, teknelerine ve balıklarına el konan Somalili balıkçılar, bu acziyetlerini bir başka yolla telafi etmeyi deniyor ve tepkilerini bölgeden geçen ticari nakliye gemilerine el koyarak gösteriyorlar. Burada yine söz konusu komplo teorilerine dönerek “küçük teknelerle bunu başarmaları nasıl mümkün oluyor; mutlaka işin içinde birilerinin oyunları var” tespitinin isabetli olmadığına işaret etmek istiyorum. Çünkü söz konusu nakliye gemilerinin büyüklüğü değil, savunma sistemleri önemli ve böyle bir beklenti olmaması sebebiyle de hazırlıklı değiller. Sonraki dönemlerde birçokları tedbirli geçtikleri için, onların rehin alınması kolay olmadı. Ama bütün nakliye gemilerinin de yeterli savunma mekanizması oluşturma imkânı yoktu. “Somali’de birileri yine bir şeyler karıştırıyor” varsayımından yola çıkılarak üretilen teoriler yeterince ikna edici değil. O “birileri” Somali’yi karıştırabildikleri kadar karıştırdılar. Bu olayda artık ateş kendilerine dokunuyor ve bu kadarına da ihtiyaç duyacaklarını sanmıyoruz.
Balıkçıların başlangıçtaki amaçları gasp edilen araçlarını kurtarmak ve kendilerine yönelik saldırıların sona ermesini sağlamakmış. Ama rehin alınan gemilerin serbest bırakılması karşılığında büyük fidyeler alınması iştahlarını kabartıyor. Çünkü yakalanan gemilerin ve içindeki mürettebatın, tutulan balıklardan çok daha fazla para ettiğini görüyorlar. Yaptıkları işi bir ahlâkî çerçeveye oturtacak ve ona göre sınır belirleyecek de değiller. Kendileri böyle bir muameleyle karşı karşıya olmadıkları için başkalarına karşı yaptıklarında da herhangi bir ölçü ve kural gözetmiyorlar. Olayların duyulmasıyla birlikte başlangıçta işin içinde olmayanlar da harekete geçiyor ve gemi korsanlığı neredeyse balıkçılığın yerine geçer gibi yayılmaya başlıyor.
Biz elbette bu korsanlık ve gasp eylemlerini onaylıyor değiliz. Ama buradaki korsanlıktan önce sorgulanması gereken bir anlayış var: Ateşin sadece size dokunduğu zaman yakıcı olduğu.
Şimdi uluslararası ticarete ve deniz taşımacılığına yön veren organlar, Somali’deki gemi korsanlığının gittikçe büyümesinden endişe ediyor. Bölgeden geçecek her nakliye gemisini, bir savaş filosunun himayesine alma imkânları yok. Kendi çabalarıyla sorunu çözmeleri mümkün görünmüyor. Bu işin önüne geçilmesinin ancak ülkede bir siyasi otoritenin oluşturulmasıyla mümkün olabileceğini gördü ve ondan dolayı bir uzlaşma zemini oluşturulmasını önemsemeye başladılar. Siyasi otorite oluşturulması için yürütülen çabaların tahlilini, gelişmelerin biraz daha netlik kazanmasını bekleyerek, inşallah bir başka yazıda yapmayı düşünüyoruz.
Bu konuda son olarak şunu ifade edelim ki; insanlığın önünde duran en büyük tehdit, ABD ve İsrail korsanlığıdır. Somali’deki korsanlık sorunu sona erebilir. Ama ABD ve İsrail korsanlığı son bulmadığı sürece, insanlığın huzur ve güvene kavuşması mümkün değildir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT