Başörtüsü Sorunu ve CHP
"CHP'nin 'çözüm' talebinin aslında bir yönüyle yeniden statükonun damarlarına taze kan pompalamak için üretilmiş bir siyaset olduğu anlaşılmıştır."
Referandum sonrası siyasi gündem, baş döndürücü biçimde değişip farklılaşıyor. Hayırcı, Evetçi ve Boykotçu gibi isimlendirmeler üzerinden yaşanan kutuplaşmalardan eser kalmamış gibi görünüyor. Yüzde 58'lik evet oyu, ister istemez, bir tarafın kazandığının; bazılarının ise kamuoyu önünde kabullenmeseler dahi, açıkça kaybettiklerinin somut matematiksel kanıtı olarak ortada durmakta. Siyasi gündemin referandum sonrası, siyasetin asıl ilgili alanına giren sosyal sorunları çözme boyutu üzerinden yeni bir konjonktürel biçim alması, sorunların çözüme kavuşturulması noktasında toplumsal beklentinin de artmasına yol açmakta.
Esasında oluşan yeni siyasi atmosferin iyimser rüzgârına pek şaşırmamak gerekiyor. Zira kaybedenler de en azından, statüko muhafızlığının toplumsal bir karşılığının olmadığını anlamış bulunmaktalar. Klişeleşmiş siyasi jargonlarla halka inemeyeceklerinin, toplumsal desteğe ulaşamayacaklarının farkında olan bu kesimler; en azından 2011 seçimlerine kadar, referandum sonrası pekişen toplumsal iyimserlikten nasibini alıp, bunu oya tahvil etmek için halkın nabzına göre adım atmayı daha işlevsel bir taktik olarak görmekteler ve stratejilerini de bu doğrultuda belirlemekteler. CHP'nin yeni anayasa çalışmalarının hızlandırılmasını istemesi, başörtüsü sorunuyla ilgileniyor görünmesi, Kürt sorunu konusunda mevcut milliyetçi siyasi söyleminden yüz seksen derecelik dönüş yapması bu cinsten siyasi manevralar olarak okunabilir.
CHP grup başkan vekili Kemal Anadol'un dün yaptığı açıklamayla birlikte CHP'nin "başörtüsü sorununu çözelim" talebinin aslında bir yönüyle yeniden statükonun damarlarına taze kan pompalamak için üretilmiş bir siyaset olduğu anlaşılmıştır. Kemal Anadol yapmış olduğu açıklamada başörtüsü sorununun çözümüne verecekleri muhtemel desteği dokunulmazlıkların kaldırılması ve seçim barajının düşürülmesi şartlarına bağlayarak CHP'nin kadim kimliğinin değişmeyeceğini bir kez daha hatırlatmıştır.
CHP yönetimi, "halka inme" anlayışını benimsediğini iddia ettiği yeni siyasi anlayışları gereği, toplumsal mutabakat zemininde meşruiyeti sağlanmış başörtüsüne özgürlük talebini daha fazla görmezden gelememekte; içleri kan ağlaya ağlaya, bizzat kendi eserleri olan başörtüsü yasağına dönük düzenlemeye destek oldukları "izlenimi" vermeye çalışmaktalar. Fakat bunu yaparken "dokunulmazlıklar kaldırılsın", "seçim barajı aşağı çekilsin" gibi ön koşulları sıralayarak hem demokrat görüntüsü vermeye çalışmaktalar hem de bu şekilde AK Partiyi köşeye sıkıştırma hesapları gütmekteler. Yani CHP'nin tavrını, sorunun yol açtığı mağduriyete yönelik bir hassasiyet belirlememektedir.
Anlaşılmaktadır ki CHP, siyaseti toplumsal yapının taleplerini karşılayan bir araç olarak görmemekte ve tüm çabasını AK Parti iktidarını yıkmak, yerine statükonun sürmesiyle birlikte kendi kazanımlarını muhafaza etmek için harcamaktadır. Ve bunu sağlamak için elinde kalan son kozun dokunulmazlıkların kaldırılması olduğu bilinmektedir. Dokunulmazlıklar kaldırıldığı takdirde CHP zihniyetinden beslenen yargının, kimleri hangi gerekçelerle tasfiye edeceği az çok hepimizin malumudur. Hukuk nezdinde herkesin eşit olması gerektiği sonuna kadar savunulmalıdır elbette; ama CHP'nin kafa yapısına sahip yargı sistemi hukuku esas almamakta, bilakis egemenlerin despotizmini sürdürmelerini sağlamak için hukuku katletmektedir. Bu vesileyle CHP'nin başörtüsü sorununu koşullara bağlayarak pazarlık konusu etmesi, en amiyane ifadeyle ahlaksızca kurgulanmış bir siyaset anlayışıdır.
Son olarak şu hususun altını tekrar çizmeliyiz. Başörtüsü yasağı bu ülkenin en büyük sorunlarından biridir ve resmi ideolojinin İslam'a yönelik saldırısının sembolüdür. Bununla birlikte, bir zulmün giderilmesinin şartlara bağlanması ise, ne insanlığa ne de insanlık vicdanının ürettiği ahlaka sığar. Toplumsal sorunların çözümü için siyaset yapmaları gerekenler, hak ve özgürlüklerin engellenmesini koz olarak kullanmaya devam ettikçe, bu dertlerden muzdarip halkın sillesini yemeye devam edeceklerdir.
MURAT KOÇ / ISLAH-HABER
HABERE YORUM KAT