Başörtüsü din emri değil mi?
Sayın Nazlı Ilıcak 12 Kasım tarihli Sabah'ta -şüphesiz iyi niyetle- başörüsü konusunun çözümüne yönelik düşüncesini yazmış. Bu düşünceye kaynaklık eden de Y.N. Öztürk'ün söyledikleri. Bir uçak yolculuğunda karşılaşmışlar, konu başörtüsüne gelmiş ve Öztürk şunları söylemiş:
"Ben, başörtüsü dinin emri diyenlere kızıyorum. Mehmet Aydın gibi bir 'yorum' farkından ve 'tercih'ten söz edilse, bu tercihe saygı gösterilmesini elbette savunurum. Dinde başörtüsü konusunda icma yok. Sözgelimi İmam Malik, Hanefi fıkıhından Cassas, Tabiundan, yani Sahabe'yi izleyen nesilden Said Bin Cübeyir, başörtüsünü Kur'an emri değil örf olarak değerlendiriyor. 'Kadın başını açarsa kerahet olur' diyorlar. 'Hoş karşılanmaz' anlamında."
Bu bilgilerde önemli hatalar ve tutarsızlıklar olduğu için Ilıcak'ın çözüm teklifi de temelsiz oluyor.
Diyelim ki birileri, "başörtüsü bir yorumdur, bir tercihtir" demiş, birileri de "başörtüsü bir Allah emridir" demiş. Bu ikincisi de bir yorum değil mi; yani Kur'an'dan ve hadislerden bu sonuç çıkarılmış, ilgili metinler böyle anlaşılmış olmuyor mu?
Peki bunun birine saygı göstermek ve savunmak, diğerine kızmak hangi kitapta (din, demokrasi, insan hakları…) yazıyor?
Öztürk'ün fukahadan naklettiği bilgi kendine ait değil, onun bunları kimden öğrendiğini biliyorum ve o kişi ile bu konuyu yıllarca önce tartıştım, bu tartışmayı da "İslam'da Kadın ve Aile" isimli kitapta yayımladım. Orada kaynaklarıyla beraber genişçe yazdığımın özeti şudur:
Hz. Peygamber devrinden asrımıza kadar "başörtüsü farz değildir, başı açmak caizdir" diyen hiçbir fakih (müctehid, din alimi) yoktur. Bu konudaki muhalif sözler, bizce malum tesirler altında kalan bazı günümüz ilahiyatçılarına (fıkıh alimlerine değil) aittir. İmam Malik'in, namahreme karşı kadının başını örtmesinin farz olduğunu söylediği gün gibi aşikardır, ilgili kaynaklarda en küçük bir başka ihtimale yer yoktur. Onun "baş (saç) hafif avrettir, başını örtmezse mekruh olur…" dediği konu namazda örtünme ile ilgilidir. Ona göre bir kadın, başını örtmeden namaz kılarsa, vakit çıkmadan namazı yeniden kılması gerekir, vakit çıkmış ise yeniden kılması gerekmez. Eğer başı açık namaz kılmış bir kadın bunu, namahrem erkeklerin gördükleri bir yerde yapmış ise ayrıca erkeklere başını gösterdiği için haram işlemiş olur.
Cessas'ın başı açmak caizdir şeklinde bir sözü yoktur. Saîd b. Cübeyr'in –başörtüsü değil- "saç Kur'an'da geçmiyor" sözü de "başı açmak caizdir" manasına gelmiyor, onun niçin böyle söylediğini, ayrıca başın örtülmesi gerektiğine dair görüşünü delil ve kaynakları ile o kitapta açıkladım. Cessas "başörtüsü örftür" şeklinde bir söz de söylemiş değildir.
Sayın Ilıcak'ın çözüm teklifi şöyle:
"Y.N.Öztürk'ün konuşması, zihnimde bir ışık yanmasına vesile oldu. Acaba, "Başörtüsü dinin emridir" şeklinde kesin bir hüküm ifade edilmese, "Biz böyle yorumluyoruz ve örtünmeyi tercih ediyoruz" denilse, tartışma sona erer ve başörtülü kızlarımız tercihleri doğrultusunda hayatlarını sürdürme ve okuma özgürlüğüne kavuşurlar mı? Çünkü, "Yorum "ve "tercih", Anayasa Mahkemesi'nin, "başı açıklara dayatma olabilir" gerekçesini de çürütüyor."
Keşke böyle olsa, ama olmaz. Çözümün şartı, CHP, Anayasa Mahkemesi Hakimleri ve bazı diğer hukukçular ile bunlara uygun düşünenlerin zihniyetlerini, laiklik anlayışlarını değiştirmelerine bağlıdır. Yorum ve tercih de dine dayalı olduğu için aynı hakimler yine baskıdan söz edecekler ve yasağı sürdüreceklerdir. Halbuki kapandıkları zihniyet hücresinden çıkıp demokrat dünyaya baksalar, laikliğin buralarda nasıl anlaşılıp uygulandığını görseler şüphesiz hükümleri de değişecektir.
CHP'nin başörtüsü ile ilgili eski ve yeni tutumunun sebep ve manasını da yarınki yazıya bırakalım.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT