Başörtülü kadınları aşağılayan zihniyet çarpıttığı söyleme sığınıyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz Cuma günü “Oy almak için bazı yerlerde başörtülü birkaç kişiyi adeta vitrin mankeni gibi getirip koymak kimseyi aldatmıyor, geçti o işler.” demişti. Muhalefet ise Erdoğan’ı başörtülülere hakaret etmekle suçlamaya başladı.
HAKSÖZ HABER
Ayasofya'da kıldığı Cuma namazından sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sağlar için, "Bu zat artık bu çağda yaşamıyor, çok gerilerde kaldı. Ne yazık ki CHP zihniyetinin faşizan anlayışının, geçmişte olduğu gibi, bugüne yansımasıdır. Bu faşist anlayış hâlâ yaşamını sürdürüyor." dedi.
"40'lı 50'li yıllardaki gibi insanların yaşam tarzlarına müdahaleyi görmek istemediklerini" belirten Erdoğan, "Bay Kemal yanına iki tane başörtülü alıp milleti aldatma sürecini de bıraksın. Yanına 20 tane başörtülü koysan, artık senin kim olduğunu, ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. İnsanların başörtüsüyle uğraşmanın anlamı yok." diye konuştu.
'Başörtülü olan hâkim, polis olamaz' diye bir şeyin olmadığını söyleyen Erdoğan,
"Hangi kuruma hangi şartlarla gelinir bu bellidir. Bunlar çok şeyler görecekler daha. Kuralları bunların değiştirme hakkı, yetkisi yoktur. Oy almak için bazı yerlerde başörtülü birkaç kişiyi adeta vitrin mankeni gibi getirip koymak kimseyi aldatmıyor, geçti o işler. Bugün parlamentoda nice başörtülü bayanlarımız var. Bay Fikri, görmüyor musun bunları? Buralara kadar gelindi, daha çok mesafe alacağız, sen çağın dışında kaldın. Tabii Bay Kemal bir şey söyleyemiyor." demişti.
Fikri Sağlar’ın söylemlerine Kemal Kılıçdaroğlu da, “Çağın neresindeyiz biz? Kişi başörtüsü takar takmaz. Bu onun tercihidir. Peki, benim görevim nedir? Onun tercihine saygı duymaktır. Hâkim, hukukun üstünlüğü ve vicdanı kanaatine göre karar verirse, adaleti yerinde dağıtırsa gerçek anlamda hâkimdir. Başımın üstünde yeri vardır. Başörtüsü takıp takmaması ayrı bir şey. O, onun yaşam tarzıdır. Buna benim saygı duymam lazım. Ben saygı duyarken gerçek anlamda adalet dağıtmasını bekleyeceğim. Adalet dağıttığı sürece hiçbir sorunum yok. Bizim parti meclisimizde de, üstelik hukuk mezunu arkadaşlarımız var. Görev yapıyorlar. Böyle bir ayrımcılığı asla kabul etmiyor ve doğru bulmuyorum.” demişti.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “vitrin mankeni” sözleri için de şunları söyledi: “Herhalde bir kadına bundan daha ağır bir hakaret edilmez. Doğru değil, ne demek yani vitrin mankeni. Dönüp bir kendisine baksın yani. İnsan gerçekten üzülüyor. O koltuğun hakkını verse, oturduğu koltukta millete, başını açana, başını kapatana her türlü hakareti yapabiliyor. Ne demek ya vitrin mankeni? Kendi partisinden olursa hiçbir sorun yok, başka bir partiden olursa vitrin mankeni. Hangi akılla, hangi mantıkla, hangi bilgiyle, birikimle bunu söylüyor?”
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bütün başörtülülerden özür dilemesi gerektiğini beyan etti. Ve “Hangi mantıkla, hangi bilgiyle, birikimle bunları söylüyor?” diye de ekledi?
Tüm Türkiye’nin bildiği gibi Erdoğan’ın siyasi geçmişi ve kariyeri başörtüsü mücadelesini savunmakla geçti. Kılıçdaroğlu ise kendince dilediği bir özür ile neredeyse bir asırdır partisinin sürdürdüğü baskıcı ve totaliter söylemlerin affedilebileceğini düşünüyor!
Kendisi de gayet iyi biliyor ki partisi, başörtülü kadınları sadece siyasi bir unsur olarak görüyor. Sadece CHP değil, HDP ve İyi Parti de aynı zihniyeti paylaşıp yaşatıyor. Çıkıp yıllardır bir dava misali savunduğu değerlerle bir insanı aşağılamaya kalkışmak tipik bir CHP aymazlığıdır.
Erdoğan’ın siyasi kariyeri başörtüsü mücadelesine verdiği destekten ötürü Kemalist iktidar güçleri tarafından sürekli olarak engellenmişti.
Erdoğan, bugün muhalefetin; toplumun tüm kesimlerine hitap ettiğini iddia ederek, farklı kesimlerden isimleri çatısı altına toplayarak meclise ve siyasetin görünür penceresine dâhil etmesini eleştirdiği söyleminde, muhalefetin sırf inandığı ve önemsediği için değil göz boyamak için bu yolu izlediğini belirtmeye çalışmıştı.
Erdoğan muhalefetin gerçekten başörtülü veya dindar insanların düşüncelerini, inançlarını önemsemediğini belirtip muhalefetin ikiyüzlülük yaptığını ima etti. Erdoğan söyleminde CHP içerisindeki başörtülü kadınlara vitrin süsü dememiş, CHP’nin bu kadınları seçim kampanyalarında sözde mozaik bir yapı varmış gibi lanse etmesini eleştirmişti. Muhalefet ise Erdoğan’ın söylemini bu bağlamından kopararak Erdoğan’ın bazı kadınları hedef aldığını iddia etti. Muhalefet tüm gücüyle bu söyleme asılarak Erdoğan’ın CHP içerisindeki başörtülü kadınlara hakaret ettiğini iddia etti.
Oysaki CHP başörtülü kadınların haklarını savunan onların hayatın her yerinde olması gerektiğini düşünen bir zihniyette veya çalışma içerisinde değildir. Bunun en yakın örneğini eski CHP’li vekil Fikri Sağlar’ın başörtülü hâkimler için yaptığı yorumlarda da net bir şekilde görmekteyiz. CHP’nin kendisine yöneltilmiş eleştiriyi başörtülü kadınlara hakaret edilmiş gibi lanse etmesi de çelişkili bir zihnin yansımasıdır.
Sosyal medyada “vitrin mankeni” kelimeleri cımbızlanmış ve Erdoğan’ın genel konuşmasından bağımsız bir şekilde haber ekranlarında ve haber metinlerinde kullanılmıştı.
Erdoğan’ın yıllardır savunduğu ve partisini kapatmaya dahi götürecek noktaya kadar ısrarla sürdürdüğü davası, ana muhalefet tarafından olabilecek en çirkin şekilde kendisinin aleyhine kullanılmaya çalışıldı.
28 Şubat sürecinde CHP’nin milletvekilleri, başörtülü vekili meclisten kovmaya çağırmış ve CHP’li vekillerin sıkça ziyaret ettiği haber kanallarında başörtülüler aleyhine hakaretler, aşağılamalar ve türlü saldırılar gerçekleştirilirken ana muhalefetin ve diğer muhaliflerin sessiz kaldığını da unutmamamız gerekiyor.
Bugün ise Erdoğan’ın, CHP’ye yönelttiği “inanmadığınız ve temsil edilmesine gerek görmediğiniz başörtüyü seçim propagandası olarak kullanmayın” minvalindeki eleştirisi kadınlara yapılmış bir hakaret gibi lanse edildi.
HABERE YORUM KAT