Baskı ve ayrımcılığın kaynakları
Bahçeşehir Ü. öğretim üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın Boğaziçi Ü. ve Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen ve raporu geçen yılın sonunda yayımlanan "Türkiye'de Farklı Olmak:
Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler" başlıklı araştırması, Anadolu kentlerinde kadınların ve Kürt, Alevi, Roman, gayrimüslim ve dindar olmayan azınlıklara mensup kişilerin maruz kaldığı baskı ve ayrımcılığın yaygınlığı hakkında değilse bile, örnekleri hakkında bir fikir veriyordu. Rapor, söz konusu baskı ve ayrımcılığın esas olarak dinden ve muhafazâkarlıktan kaynaklandığı sonucuna varıyordu.
Geçtiğimiz günlerde Galatasaray Ü. öğretim üyeleri Prof. Dr. Füsun Üstel ve Doç. Dr. Birol Caymaz'ın, benzer bir metotla, yani "amaçlı bir örneklem"le (İstanbul, Ankara ve İzmir'de 40 kişiyle) derinlemesine mülakatlara dayanan araştırması yayımlandı. İstanbul Bilgi Ü. ile Açık Toplum Vakfı tarafından desteklenen "Seçkinler ve Sosyal Mesafe" başlıklı araştırma (Nisan 2009), büyük şehirlerimizde yaşayan, "prestijli orta ve yüksek öğretim kurumlarından mezun, orta üst gelir grubundan, iyi mesleki pozisyonlara sahip, kendisini cumhuriyetçi–laik değerlerin taşıyıcısı olarak gören" kesimde, gayrimüslimlere, Kürtlere ve İslami kesimlere yönelik "ayrımcılık ve ötekileştirme söylemi"ni zengin örnekleriyle ortaya koyuyor. Aşağıya, kaydedilen ifadelerden bir iki örneği aktarıyorum:
Gayrimüslimler hakkında: "Bir şekilde bırakıp kaçıp gitmek zorunda kalmışlar. Rahatsız olmuşlar. Ama şu anda tam tersi biliyor musunuz. Türkiye'yi böyle parselleyip parselleyip satıyorlar. Ve beş kuruş vergi vermiyorlar... Milli eğitim gerçekten de milli olmalı. Ermeni okulu ne demek yani?.. Bu okulların Ermeni ulusalcılığı aşıladıklarına... inanmaya başladım..."
Kürtler hakkında: "Ben şey olarak Kürtleri sevmememin nedeni de hâlâ kabile hayatı yaşıyor olmaları... Okumuş Doğulular, okumamış olanlardan daha tehlikeli geliyor bana... Tamamıyla Amerika'nın, Avrupa'nın kaşıdığı bir sorun. Bizi bölmek için... Arkasındaki plan Güneydoğu'da çok uluslararası bir siyasi plan. Bu Amerika, Avrupa'nın desteklediği çok önemli bir siyasi plan... Kürt'ün biri çıkıp bana diyemez ki, işte, sen benden daha çok hakka sahipsin. Nerden çok sahibim kardeşim? Gel Bağdat Caddesi'ne, senden benden daha çok Kürt var... AKP kapatılsın da ne olursa olsun, DTP kalabilir... DTP suni bir oluşum ve arkaplanında AKP var..."
Üstel ve Caymaz'ın araştırmaları, sanıyorum baskı ve ayrımcılığın arkasında yatan hoşgörüsüzlüğün Anadolu kadar büyük kentlerde, "dindar ve muhafazakârlar" kadar "laik ve modernler" arasında da yaygın olduğunu gösteriyor. Bunun esas sorumlusunun, hepimizin "Türk ve Müslüman" olduğu varsayımıyla yürütülen, farklı kimliklere saygısızlığı telkin eden, herkesin rahlesinden geçtiği eğitim sistemi olduğuna kuşkum yok. Üstel ve Caymaz'ın araştırması, Toprak'ın araştırmasının en büyük zaafının bu hususu görmezden gelmesi olduğuna dair eleştirilerimi destekliyor. (Bkz. "Baskı ve ayrımcılığın kaynakları," Zaman, 30 Aralık, 2008.)
Nitekim Üstel ve Caymaz da şu sonuca varıyorlar: "Tanık olduğumuz 'ötekileştirme' dilinin... Türk milli eğitim sistemi ve bu bağlamda öğretim programlarından kaynaklandığını söylemek mümkün. Bu çerçevede özellikle 12 Eylül rejiminin... dolaşıma soktuğu 'makbul grup kimliği' ve bu bağlamda 'biz' ve 'ötekiler' kurgusunun, yirmi yılı aşkın bir süreyle ilk ve orta öğretimde bulunan milyonlarca çocuk ve gencin zihniyet dünyasının biçimlenmesinde önemli etkileri olmuştur. Dolayısıyla son yıllarda yükselen milliyetçi (ve/veya ırkçı) dalgada... Türk milli eğitim sisteminin başat niteliği olan sosyal muhafazakârlığın ötesinde, 1980 sonrasının sistemli endoktrinasyon çabasının, öğretim programları ve ders kitaplarına hakim olan organik ulus (Türk ve Müslüman) anlatısının, açık ya da örtük güvenlik ajandasının (yıkıcı ve bölücü unsurlar) etkisini de dikkate almak gerekiyor." (s. 52)
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT