Başbuğ da bize, şu olayların yaşandığı ikinci ülke göstersin!
Genelkurmay Başkanlığı koltuğunun eski sahibi, bugünün tutuklusu İlker Başbuğ Bey, bir mektup yazmış ve demiş ki; “Bu ayıbı daha ne kadar taşıyacaksınız?”
Mektubun başlığı bu..
Aynı mektubun özeti ve vurucu cümlesi ise şu: “Dünyanın hiçbir ülkesinde hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan genelkurmay başkanı görülmemiştir.”
Eski Genelkurmay Başkanı, kendince güzel bir mantık bulmuş..
“Benim başıma gelenler, dünya genelinde başka ülkelerde görülen bir uygulama değil. Belki de ikinci bir örnek hiç gösterilemez. Ben de bu ‘gösterilemez’likten yararlanarak, kendi suçsuzluğumu ispat edebilirim” demeye getiriyor, Sayın Başbuğ..
Ama kazın ayağı öyle değil.
Evet, Başbuğ’un başına gelenlerin, dünya genelinde ikinci bir örneğini vermek belki zor..
Ama bu zorluk, sadece Başbuğ’un başına gelenlerle sınırlı değil..
Hiç lafı uzatmayalım..
Direkt somut örneği verelim..
Mesela, bu ülkede yaşanılan “başörtü yasağı” da, dünya genelinde ikinci bir örneği verilemeyecek bir olay..
Var mı, dünyanın bir başka ikinci ülkesinde.. Hem halkının % 99’u Müslüman olacak.. Hem demokratik sistem olacak.. Ve hem de, halkın çoğunluğunun kabul ettiği dinin gereği olan başörtü yasaklanacak..
Buyursun göstersin Sayın Başbuğ!
Aynı konu üzerinden, bir başka soru daha: “Dünyanın bir başka ülkesinde, yasama organının nerede ise dörtte üçünün kabul ettiği bir anayasa değişikliğinin, atama ile oluşturulmuş 11 kişilik mahkeme tarafından iptal edildiğinin, ikinci bir örneği var mı?”
Dahası var..
“Dünyanın bir başka ikinci ülkesinde, bir siyasi partinin, üniversitede kıyafet özgürlüğü getirdiği için, parti kapatma davasına muhatap olduğunun bir örneği var mı?”
Dahasının dahası var..
“Siz dünyanın herhangi bir yerinde, % 47 oyla iktidara gelmiş olan ve yanına % 14 oy alan partinin de desteğini katıp, mecliste anayasa değişikliği yaptı diye, kapatma davası ile karşılaşan partinin olduğu ikinci bir ülke gösterebilir misiniz?”
Evet, Sayın Başbuğ’un sorusunu, bu sorularla birlikte değerlendirirsek.. İşte o zaman sıhhatli bir sonuca varmış oluruz.
Şunu diyecektir Sayın Başbuğ..
“Başörtü yasağı ile benim ne ilgim var?”
“Parti kapatma davası ile benim ne ilgim var?”
Öyle mi?
Gerçekten öyle mi, Sayın Başbuğ?
İsmail Hakkı Karadayı’nın, 28 Şubat sürecinde yaşanılanları unuttuğu gibi..
Siz de, 411 milletvekilinin başörtü yasağını sadece üniversitelerle sınırlı olmak üzere kaldırdığı anayasa değişikliği sonrasında yaşanılanları unuttunuz mu?
Unuttu iseniz, biz size hatırlatmış olalım..
O süreçte..
Başörtü yasağının kaldırılması ile ilgili anayasa değişikliğinin iptali için, CHP milletvekillerinin açtıkları iptal davası, Anayasa Mahkemesi’nin önünde iken..
Anayasa Mahkemesi’nin Başkanvekili olan Osman Paksüt isimli, babadan CHP’li zat, sizi makamınızda ziyaret etmişti..
1 saatten fazla süre ile, bu başkanvekili ile görüşmüştünüz, makamınızda..
Karargahtaki kameralar kapatılarak..
Anayasa değişikliği ile ilgili iptal davası daha açılmadan, başörtü yasağı ile ilgili olarak hangi yönde oy kullanacağını tüm kamuoyunun bildiği Anayasa Mahkemesi Başkanvekili’nin, tam da o dava açılmış iken, sizi ziyaret edesi gelmişti hani..
Hemen bir hafta sonra da, “başörtü yasağını kaldıran Anayasa değişikliği”ni yaptığı için, AK Parti hakkında kapatma davası açılacak, o davaya da, “kullanacağı oy” dava açılmadan belli olan Paksüt’ün başkanvekili olduğu Anayasa Mahkemesi bakacaktı hani..
Hatırladınız mı Sayın Başbuğ?
Aslında hatırlayıp hatırlamamanızın pek bir önemi yok..
Bunları yaşadık biz..
Sadece bizim vicdanımıza seslendiğiniz için..
Bizi enayi olarak görmemeniz için, hatırlatıyoruz o gerçekleri..
İşte bu olayların yaşandığı ikinci bir ülke gösteremezsiniz Sayın Başbuğ.
Gösteremediğiniz için de, biz size ikinci bir “Genelkurmay Başkanlığı yapan, aynı zamanda terör örgütü yöneticisi kişi” gösteremeyiz..
Yani imkansızlığın kaynağı sizsiniz..
Siz, o ilişkiler içinde olmasaydınız, ne siz sanık olurdunuz.. Ne de bize “İkinci bir örnek gösterebilir misiniz?” diye soru sorardınız..
Tabii biz de, sizin deyiminizle “ikinci örnek gösterememenin utancını(!) yaşıyor” olmazdık!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT