1. YAZARLAR

  2. Yavuz Bahadıroğlu

  3. Başbelâsı İsrail nasıl doğdu? (2)
Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Başbelâsı İsrail nasıl doğdu? (2)

07 Haziran 2010 Pazartesi 00:49A+A-


Dr. Theodor Herzl, Sultan İkinci Abdülhamid’e son derece cazip bir teklif sundu. Filistin’e yerleşmelerine izin vermesi halinde:

1. Osmanlı Devleti’nin tüm borçları ödenecek;
2. Osmanlı Devleti’ne büyük malî yardımda bulunulacak;
3. Sultan Abdülhamid’in siyaseti Avrupa ve Amerika’da desteklenecek; 4. Osmanlı Devleti’nde inşa edilecek savaş üslerinin parası ödenecek;
5. Sultan Abdülhamid Han'a şahsı için büyük servet verilecek;
6. Filistin’de uluslararası çapta kurulacak üniversiteye Türk öğrenci de alınacaktı.
Mabeyn Başkâtibi Tahsin Paşa'nın anılarına göre, Sultan Abdülhamid, bu teklif karşısında çok öfkelenmiş, yüksek sesle bağırarak:
“Dünyanın bütün devletleri ayağıma gelse ve bütün hazinelerini kucağıma dökseler, size Siyonistlik adına bir karış yer vermem. Ecdadımızın ve milletimizin kanıyla elde edilen bir vatan, para ile satılamaz. Derhal burayı terk edin. Defolun!” demiştir.
Hazin ki, 1909’da İkinci Meşrutiyet döneminde kurulan İttihad-Terakki Hükümeti’nde, üç Yahudi veya dönme bakan (maliye, ticaret ve ziraat ile nafia bakanlıkları) yer alacak, kurdun gövdeye girdiği böylece görülecektir.
Ardından İttihat-Terakki iktidarı, azınlıkların da toprak satın alabilecekleri yolunda bir kanun çıkaracaktır.
Bu sayede Yahudiler, Filistin’de geniş topraklar satın alacak, hatta Sultan Abdülhamid’in kişisel arazisi bile yok pahasına Yahudilere satılacaktır.
Nihayet Birinci Dünya Savaşı patladı…
Savaş sürecinde Filistin’i işgal eden İngiltere, derhal askerî bir idare kurdu. Bu dönemde:
* Yahudi muhacereti (göçü) teşvik edildi…
* Cebren ve hile ile Yahudilerin toprak sahibi olmaları sağlandı...
* Yahudilerin silah taşımalarına izin verildi…
* “Kültür Dernekleri” adı altında, Yahudilerin organize hale gelmesi temin edildi...
* 6 Temmuz 1921’de İngiltere’nin Filistin'deki hâkimiyetinin devamlı olacağı ilan edildi.
* 24 Temmuz 1922’de Cemiyeti Akvam (Birleşmiş Milletler Teşkilâtı), bu kararı onayladı...
Anlaşılacağı gibi, İngilizlerin Filistin'i işgal etmelerinin bir amacı da dünyanın değişik ülkelerinde dağınık olarak yaşayan Yahudileri Filistin’de toplamaktı.
Ortadoğu’daki zengin kaynakları İsrail vasıtasıyla kontrol etmekti (diğer İngiliz miraslarıyla birlikte bu miras da Amerika’ya intikal etmiş gözüküyor)…
Bu amaçla Yahudileri Filistin’de mülk sahibi etmeye çalışıyorlardı.
Koydukları ağır vergileri ödeyemeyen fakir Filistinlilerin elindeki toprakları alıyor, Yahudi göçmenlere peşkeş çekiyorlardı.
Buna rağmen, 1948'de Filistin’de Yahudi Devleti kurulduğunda, Yahudilerin sahip oldukları toprakların yüzölçümü 2 milyon dönümü geçmiyordu.
Bu ise tüm Filistin'in yalnızca yüzde 7'sine tekabül ediyordu.
Bunun 650 bin dönümünü Osmanlı hâkimiyeti döneminde (Kanuni zamanından başlayarak) edinmişlerdi (çoğunu Kanuni, Jozef Nassi isimli Yahudiye bağışlamıştı).
Asıl büyük parçayı, İttihat ve Terakki yönetiminin sağladığı kolaylıklar sayesinde elde ettiler.
300 bin dönümü ise İngiliz yönetimi bağışladı.
200 bin dönüm civarında bir araziyi de, yine İngilizler, sembolik fiyatlarla Yahudilere sattılar.
Araplardan satın aldıkları arazi miktarı, taş çatlasa 600 bin dönümü geçmez: Onu da Lübnan ve Suriye'de yaşayan Filistin kökenli Araplardan satın aldılar.
Yani, Filistinlilerin paraya tamah ederek Filistin’i Yahudilere sattıkları şeklindeki geleneksel iddia doğru değildir.
Filistinlilerden Yahudilerin çeşitli yollarla satın aldıkları toplam arazi miktarı, Yahudilerin 1948'e kadar ellerine geçirdikleri tüm Filistin topraklarının sadece binde 9'unu teşkil etmektedir.
Bu şu demektir: Filistin halkının en az yüzde 99'u göçmen Yahudilere arazi satmama konusunda direnmiştir.
Şu halde, Filistinlilerin Yahudilere toprak sattığı iddiası iftiradan ibarettir!
Yahudi göçünü teşvik eden uluslararası etkin örgütlerin bütün teşviklerine, cazip fiyat tekliflerine rağmen, 30 yıl içinde satılan toplam arazi miktarı binde dokuzda kalmışsa, Filistin halkının bu konudaki duyarlılığını ve kararlılığını tebrik etmek gerekiyor.
Kısacası, bu konuda da kandırılmış, aldatılmış, aşağılık bir iftiraya ortak edilmiş durumdayız.
Ama hiç değilse bundan sonra yanlış kanaatimizi düzeltebilir, mazlum Filistin halkına iftira atanların safından ayrılabiliriz…
“Sağır Sultan”lar için bir kez daha söylüyorum: Filistin halkının, yüksek paraya tamah ederek vatanlarını Yahudi göçmenlere sattıkları iddiası iftiradan ibarettir!..
Mavi Marmara olayından sonra bunları paylaşmak istedim.

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT