Başbakanın cesareti yetiyorsa...
Bu işleri çok iyi biliyorlar.
Bizans’tan beri bunlarla uğraşıyorlar.
Göz boyamada çok mahir olan hokkabazlar gibi “meselenin özünü” gözden kaybedip, artık neredeyse genlerine işlemiş bir “çürütmecilikle” konuyu saptırmaya uğraşıyorlar.
Biz Aktütün baskınıyla ilgili belgeler yayınladık.
Bu baskın hazırlığından Genelkurmay’ın “görüntülerle” haberdar olduğunu söyledik.
Genelkurmay’ın bu baskını “naklen” seyrettiğini yazdık.
Ve, sorduk:
“Orada o 17 çocuk neden öldü?”
“Neden o çocukları koruyamadınız?”
“Bunda kimin ihmali ve sorumluluğu var?”
Genelkurmay, baskını “naklen izlediğini” kabul etti ama “görüntüler” konusunda pek dişe dokunur bir açıklama yapamadı.
Baskında hayatını kaybeden 17 askerin hesabını hükümetin ve parlamentonun sorması gerekiyordu.
Ama hükümet “hesap sormak” yerine başka bir davranış biçimini tercih etti.
Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nın yanında yer alıp bizimle tartışmaya girdi.
Parlamento da sustu.
Şimdi başka bir şey daha öğreniyoruz.
“Başbakana çok yakın” çevreler bir söylenti yayıyorlarmış.
Dün Milliyet gazetesinde Can Dündar yazdı.
“Başbakanın çok yakınındaki bir isimle” karşılaşmış Dündar, başbakanın yakını, Aktütün ve Taraf gazetesi konusu açılınca, “Sizce sınırdaki askerî bir operasyonun görüntülerini kim sızdırmış olabilir” diye sormuş.
Devamını Dündar’ın yazısından aynen alayım izninizle:
“Peşpeşe sorular sorarak beni kendi cevabına yönlendirdi.
‘Genelkurmay sızdırmış olamayacağına göre’ kim olabilirdi?
Bölgede faaliyet gösteren iki güç vardı:
ABD ve İsrail...
Bilgiler sadece bu ikisinin elinde olabilirdi.
‘Bunu doğru sayarsak ortada çok daha vahim bir durum var demektir’ dedim.
‘Aynen öyle’ dedi.
‘Askerin sızıntının kaynağını bulmuş olabileceğini’ söyledi.
‘Başbakan belki de Genelkurmay Başkanı’nın çıkışını savunurken kimi yabancı servislere tepki göstermek istemiştir’ dedi.”
Dündar’ın yazısı böyle.
Dündar, böyle bir yalanı uyduracak değil herhalde.
“Başbakanın çok yakını” her kimse bu aşağılık yalanları o uydurmuş olmalı.
Şimdi, baştan aşağı tuhaflıkla dolu bu açıklamaya şöyle bir yakından bakalım.
“Başbakan Genelkurmay Başkanı’nı korurken kimi yabancı servislere tepki göstermek istemiştir,” diyor.
Yani “yabancı servislerle işbirliği yapan biziz”, başbakanın bu yakınına göre.
“Yabancı servislerle” bizim niye bir ilişkimiz olsun, onlarla işbirliğini siz yaparsınız.
Güneydoğu’daki istihbaratı Amerikan servislerinden alan siz değil misiniz?
Niye Güneydoğu’yu karıştıracağını düşündüğünüz bir güçle işbirliği yapıyorsunuz?
Amerikalılara güvenmiyorsanız niye onlarla müttefiksiniz?
Güveniyorsanız, neden “olayın özünü” saklayabilmek için böyle laflar uyduruyorsunuz?
Başbakanın yakınının aklına, niye o 17 çocuğun nasıl ve neden öldüğü gelmiyor da, olayın nasıl sızdığı geliyor?
O çocukların ölmüş olmasının hiç mi önemi yok?
Niye olayın sızması bu hükümet için çocukların ölümünden daha önemli?
Böyle sefilce yalanlarla alttan alta dedikodular yaymak, Genelkurmay’a hesap sormaktan daha kolay mı geliyor size?
Askerle uzlaşmak için iftira atmaya da mı razısınız?
Ortada hesabı verilemeyen bir baskın ve on yedi ölü çocuk var, böyle karalamalarla, kaypak imalarla, yalanlarla bunun üstünü örtemezsiniz.
Genelkurmay’ın gözüne girebilmek için bu yalanları uyduruyorsanız size acırım.
Siz, gidin de Genelkurmay’a sorun o belgelerin “kaynağı” ne diye.
Biz, gazetede yayınladığımız bütün görüntüleri, Genelkurmay Askerî Savcılığı’nın talebi üzerine Genelkurmay’a gönderdik.
O belgelerin, görüntülerin, raporların hepsi “Türk malıdır”.
Genelkurmay’a gönderdiğimiz gibi isteyen herkese de o görüntüleri veririz.
Bakarlar, görürler.
Kendimizi çok fazla ciddiye alma gülünçlüğüne düşmeyiz ama Taraf Gazetesi’nin şu sırada devlet tarafından çok yakın bir şekilde izlendiğini tahmin etmek için fazla bir akla ihtiyaç yok.
Bizim nasıl gazetecilik yaptığımızı biliyorlardır.
Peki, bunu bilmelerine rağmen neden “başbakanın çok yakını” böyle bir çürütmeciliğe sapıyor, böyle yalanlar uydurup yayıyor?
Hem kim bu “başbakanın çok yakını”?
Başbakanın bu kadar yakınında olan yalancı kim?
Bu yalanları “başbakanın emriyle” mi yayıyor?
Kendi başına mı uyduruyor bunları?
Hesabı ne, amacı ne?
Başbakan dürüst biriyse, ya açıkça çıkıp “evet, ben söyledim gazetenin belgeleri yabancı servislerden aldığını, işte bunlar da iddiamın kanıtı” desin...
Ya da “yanındaki” yalancının kimliğini açıklasın.
Ya da, Can Dündar, hiç tahmin etmem ama, söylenmemiş cümleleri söylenmiş gibi yazdıysa bunu belirtsin.
Böyle Bizans usulü çürütmeciliklerle gerçeklerin üstünü örtemezler.
Siyasi iktidarın görevi, o 17 çocuğun nasıl öldüğünü ortaya çıkartmak...
Yalanlar yayarak bu facianın üstünü örtmek değil.
Biz açık, net ve dürüstüz.
Şimdi başbakan da dürüstçe davransın.
O “yakının” kimliğini ve amacını açıklasın.
Sonra da cesareti yetiyorsa, bizim sorduğumuz soruyu bir de kendisi sorsun:
O 17 çocuk neden öldü?
TARAF
YAZIYA YORUM KAT