1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Başbakan'ın bazı açıklamaları
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Başbakan'ın bazı açıklamaları

22 Aralık 2008 Pazartesi 04:13A+A-

Dünkü yazıya göz atabilenler hatırlayacaktır; Başbakan'ın bu yılki bütçe konuşmasında DTP sıralarına hitaben "kimlik siyaseti"nin zararlarına ilişkin yaptığı açıklamayı eleştirmiştim.

Bu eleştiriyi tabii ki, içe kapanık "kimlikler"den oluşmuş bir toplumsal yapının özlemiyle yapmıyordum. Ancak, "kimlik siyaseti"nin -Başbakan'ın yaptığı gibi- hiçbir "süzgeç"ten geçirilmeden toptan inkârı, dünyanın adı geçen siyasete ilişkin kaç on yıldır sürdürdüğü teorik ve pratik çabayı görmezden gelmekti.

Başbakan'ın "kimlik siyaseti"ne ilişkin ısrarla sürdürdüğü bu "hasmane" tavrın, herkesten önce kendi siyasi çizgisi ile örtüşmediğini de hatırlatmıştım. "Siyaset" dediğimiz pratik eğer her şeyden önce "kamusal alan"ın yeniden ve yeniden tarifi ve tanzimi işi ise, "kimlik siyaseti"ni doğrudan karşımıza almak her türden kimliği, yani tikelliği "özel alan"a sürerek bir "soyut evrenselcilik"in savunulması anlamına gelmiyor muydu?

Başbakan'ın tercih ettiği siyaset tarzının bu yapıda olmadığını sanıyorum; yoksa yanılıyor muyum?

Başbakan'ın son günlerde bir kez daha kulağımıza çalınan diğer bazı açıklamaları da –bana sorarsanız- bu açıdan epeyce problemli görünüyor.

Bu açıklamaların birisi, yine her fırsatta tekrarlanmaya başlanan "Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet" formülü, ya da -benim nazarımdaki haliyle- "tekerlemesi"dir.

Başbakan bu tekerlemeyi son bütçe konuşmasında bir kere daha dile getirdi. Tabii ki, tahmin ettiğiniz gibi- yine DTP sıralarına bakarak.

Bana göre, "kimlik siyaseti"ni aforoza tabi tutulması gibi, bu formülün-tekerlemenin tekrarı da çok eski bir hikayeye yine çok gereksiz-yersiz bir biçimde umut bağlanmasıdır.

Bu formülü bir "tekerleme" olarak adlandırmamdan hareketle kimse "Ne o, yoksa tek millet, tek bayrak tek vatan ve tek devletten bir şikayetin mi var?" gibi gereksiz ve yersiz bir itiraz da bulunmasın.

Ben bu formülü "çağdışı" buluyorum, çünkü ikinci savaştan sonra, yani dünya durulalı beri, hemen herkes zaten "tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet"ine kavuşmuş bulunuyor. 19. yüzyılda yaşıyor olsak anlarım; 20. yüzyılın –diyelim- üç çeyreği içinde yaşıyor olsak yine anlarım. Devir "tekler" devridir ve teklere vurgu yapan nutuklar yeri göğü inletmektedir...

Ama söz konusu formülün-tekerlemenin bugün bu sıklıkla tekrarının bu yönde nasıl bir anlamı ve işlevi olabilir? Birileri bize her gün "çift millet, çift bayrak, çift vatan, çift devlet" dayattığı için mi bu ısrar? Sizin de bildiğiniz gibi bayrağı, vatan ve devleti çiftleyelim diyen bir siyasi-toplumsal hareket mevcut değil ülkede. Tamam, sıra "tek millet" ısrarına gelince buna itiraz edenler eksik değil. Ve bu itiraz bugüne kadar ki şartlar içinde haklı-yerinde bir itiraz. Çünkü siz ne kadar –isterseniz günde on kez- "Ama bizi birbirine bağlayan bir başka üst bağ var. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız" diyerek vatandaşlığı her türlü etnik ve dinsel aidiyetten bağımsız olarak tamamen "modern", yani "siyasi" anlamda kullandığınızı ilan etmeye çalışın, bu ülkede "millet" denilince ne anlaşılması gerektiğini toplum çok iyi biliyor.

Dolayısıyla, bir başbakanın bu devirde söz konusu formülden-tekerlemeden bahisle

"Buna karşı çıkabilenin bu ülkede yeri yok" diyerek sesini yükseltmesi en ufak bir yarar sağlamaması bir yana, toplumun bir bölümünün tekçiliğin "gün sesi"nden etkilenerek haddinden fazla "öforik" olmasına neden olabilir ancak. Anlamsız, gereksiz ve de zararlı bir "öfori"dir bu tabii ki...

Demek ki, cumhurbaşkanlığı forsunda şu kadar (ne kadardı tam hatırlamıyorum) devlet barındıran bir ülkede siyasi-toplumsal meselelere ilişkin bu derece "monizm" savunucusu olmanın bu meseleleri anlamamıza ve çözüm üretmemize zerre kadar katkısı olmayacağı apaçıktır.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT