Baş üstüne!
Hey, arkadaş, bana bakar mısın.. “Laik mollalar”dan icazet istediğimiz filan yok..“Başörtüsüne özgürlük” değil benim sloganım..
Başörtüsüne değil sadece, inanç, düşünce, ifade ve örgütlenme hürriyetine yönelik tüm tehdit ve engellemelerin engellenmesini, sorumluların cezalandırılmasını istiyorum..
Başörtüsü yasak değil. Birileri, “siyasi bir çete”, derin bir yapı, faili meçhul cinayetler gibi, faili meçhul bir şekilde fiilen böyle bir yasağı dayattı. 28 Şubat Post Modern darbesinin arkasında da onlar vardı..
Şimdi bu yasağa boyun eğenlerin cezalandırılmasını istiyoruz..
CHP, başörtüsü konusunu AK Parti ile pazarlık konusu yapıyormuş.
-Suçlu ayağa kalk! Senden merhamet dileyen, iane, atifet dilenen birileri yok..
Şimdi iktidardan istediğimiz, bu ülkede herkesin inandığı gibi yaşamasının güvenceye kavuşturulmasını sağlayacak bir düzen kurmak. Bir yasa çıkarılacaksa, bu hakkı engelleyenlerin nasıl ve ne kadar cezalandırılacağı ile ilgili bir yasa olmalı bu..
Ne mübarek bir bez parçasıymış bu başörtüsü.. Baksanıza dünya kızlarımızın başörtüsü etrafında dönüyor.. Bu uçan bez parçası üzerine Gül Çankaya’ya, Erdoğan iktidara yükseldi.. Değişimin dinamiğini harekete geçiren güç, mazlum kızların gözyaşları, onların alınterleri ve tabii hepsinden önce onların dualarının bereketi idi.
Başörtüsü Eyfel’i ve Özgürlük Anıtı’nı da gölgeliyor..
Başörtüsü bizim için bir okul oldu. Müslüman kadın için bir kimlik oldu..
Ödenen bedel yanında maddi ve manevi olarak elde edilen kazanç büyük oldu.. Bunun tüm dünyadaki yankısı da muhteşemdi.
CHP’nin tavrı ile bu konu yeniden canlandı. Bu süreçte bu konu önümüzdeki seçimlere de damgasını vurabilir..
CHP her zaman olduğu gibi çok kötü gidiyor. Bu kötülük kendisi için..
Bir defa konuya çok kötü angaje oldular. Ne ileri gidebilirler, ne de geri.. Her iki tercihte de kaybeden kendileri olacak..
Baykal bu konuda Kılıçdaroğlu’nu uyardı.. “Başörtüsü konusundaki taviz, CHP tabanında ideolojik bir sapma” olarak algılanabilirmiş.. Peki ya CHP bu tavrını sürdürürse, bu da demokrasiden uzaklaşmak olarak görülüyor. Bunun faturası daha da ağır..
Öte yandan Ergenekon’un avukatlığına soyunmuş bir partiye, sırf bu direnişi sebebi ile oy veren Beyaz Türkler, ulusalcı kanadı da kaybederlerse ne yapacaklar?.
Yeni bir politika, bugüne kadar yapılan ve söylenenlerden sonra kendi tabanlarında nasıl bir travmaya yol açacak?.
CHP bu konuyu tartışma konusu yaparak aslında en tehlikeli yolu seçiyor, kendisi için..
Sonuçta gideceği yeri bilmeyen bir kaptana hiçbir rüzgar fayda sağlamaz..
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı, akşama kadar ören hanımın, sabaha kadar ördüğünü sökmesi gibi bir şey..
CHP’lilerin, temel hakların tartışma konusu olmadığını anlaması gerekiyor artık. Çetelerin gölgesinde daha fazla ilerleyemeyeceklerini de anlamaları gerek..
CHP, başörtüsü konusunu Anayasa değişikliği sürecinde bir pazarlık kozu olarak kullanmak istiyor. Bana sorarsanız bu kozu CHP’nin elinden almak ve bu konuda asla bir pazarlığa girmemek gerek.. Bu “bomba”, CHP’nin elinde patlamaya mahkum bir bombadır.. Ve CHP bu konuda suçüstü olmuştur.. Temel hakları pazarlık konusu yapan bir anlayışla Türkiye’nin ihtiyacı olan reformları yapmak mümkün değildir.. CHP öyle anlaşılıyor ki, daha fazla kazanma umudunu kaybetmiştir ve daha az kaybetme çabasındadır..
Demokrat Yargı Derneği Eş Başkanı Osman Can’ın bu konuda bir tesbiti var. Diyor ki: “Türkiye 100 yıllık bürokratik vesayet sistemini terk etmeye hazırlanıyor. Neredeyse toplumun yüzde 90’ını tarihin çeşitli dönemlerinde düşman bellemiş, ona mağduriyetler yaşatmış bir siyasal yapının üzerine kurulu olduğu paradigma, temel tezleriyle birlikte yıkılıyor. Geleneksel siyasal aktörler (seçkinler) iktidarı yitiriyor, ancak devlet demokratikleşiyor. Türkiye’de barışın tesisi yönünde tarihi adımlar atılıyor. Tüm bu gelişmelerin dinamiği ise toplum oluyor. (…) Kısacası 12 Eylül referandumunun sonucu politik alanda ve zihinlerde bir domino etkisi yaratmaya başladı diyebiliriz. Bir kere başörtüsü yasak değil. 20 yıldan fazladır bizi anlamsızlığa mahkûm eden ve yalnızca mağduriyetler üreten bu yasak, geleneksel siyasal seçkinlerin ürettiği fiili bir yasak. Bu yasak, eğitim hakkını herhangi bir yasal temel olmaksızın engellediğinden esasen hem idari, hem de cezai anlamda hukuksuz bir eylem. Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kararlarıyla başörtüsü yasağı imalatı ise çok açık bir Anayasa ihlalinden başka bir anlam taşımıyor. (…) Geleneksel siyasal seçkinlerin 100 yıllık hegemonyanın artık bittiğinin farkına varmaları gerekiyor. Bundan sonra atacakları ilk adım, temel sorunun yalnızca sonuçları üzerinde makyaj çalışmalarıyla Türkiye’ye zaman kaybettirmek değil, temel soruna eğilmeleri, artık demokratik bir Türkiye’nin olmazsa olmazı olan önkoşulsuz, “ama”sız ve kırmızı çizgisiz bir yeni Anayasa yapım sürecine katılmaları gerekir.”
CHP, acı da olsa gerçeği kabul etmek zorundadır. Zararın neresinden dönerse kâr oradadır.. Aslında CHP artık miadını doldurdu. Gidecek, ama nasıl gidecek.. Arkasında hangi acıları ya da anıları bırakarak gidecek, ona karar vermesi gerekiyor.. CHP’yi, hep tek parti, açık oy, gizli tasnif, İstiklal Mahkemeleri, varlık vergisi, darbelerin, çetelerin avukatlığı ile, vahşi laikçi uygulamaları ile, başörtüsü zulmü ile hatırlayacağız..
Zaten CHP hiçbir zaman varolmayı haketmedi.. Bugün, gelinen noktada, özel ve olağanüstü şartlarda geldiği gibi gidecek..
Selam ve dua ile.
Not: Önceki gün İlhan Kesici aradı. Kesin bir dille, “DP’nin başına geçmeyeceğini” ve “Milli Mutabakat Koalisyonu” gibi, ara rejimi çağrıştıran hiçbir siyasi oluşumun içinde olmayacağını söyledi. Kesici önemli bir isim. CHP macerası ile Kesici’nin siyasi kariyerinin riske sokulduğunu ve bundan sadece Kesici’nin değil, Türk sağı’nın da zarar gördüğünü düşünüyorum.. Kesici’nin, CHP macerasından sonra çok daha ağır bir risk ve sorumluluk taşıyan DP gibi ölü doğmuş, şaibeli derin bir oluşumla, kariyerini lekelemeyeceğini düşünüyorum.. Kesici’nin “kesin bir dil”le ifade ettiği bu hususu, sizlerle paylaşmak istedim.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT