HAKSÖZ-HABER

Hükümet ile PKK arasında yeniden başlayan müzakerelerle ilgili olarak kamuoyunun geniş bir kesimi ihtiyatlı iyimserlik ile ihtiyatlı kötümserlik arasında gelgit yaşıyor. Hemen herkes sürecin kazasız belasız sürdürülmesini umut etmekte. Doğal olarak süreci sabote edebilecek çevrelere, güçlere, ülkelere dikkat çekiliyor.

Oysa tehlikeyi karanlık mahfillere havale etmeye gerek yok. Ortada geçmişten bu yana sürdürülen açık tutumlar var ve gerçekçi bir bakış önceki süreçleri kimler, nasıl kazaya uğrattıysa bu sürecin de aynı güçlerce benzeri bir akıbete uğratılması ihtimalini göz önünde bulundurmak zorunda.

Somut konuşmak gerekiyor. Dün Hakkâri’nin Çukurca İlçesindeki Karataş karakoluna karşı düzenlenen ve Mehmet Doğan adlı bir uzman çavuşun öldürüldüğü saldırı, sürecin ne tür engebe ve engellemelerle karşılaşacağının açık bir göstergesini sunmakta. TSK sınıra sıfır noktasındaki karakola sızmaya çalışan 100 kişilik gruptan 14 PKK’lının öldürüldüğünü açıklamıştı.

PKK’nın askerî birimi HPG de dün yaptığı bir açıklamayla Çukurca’daki Karataş karakoluna yapılan saldırının sonuçlarına ilişkin veriler ve iddialar sunmakta. ANF’de yer alan açıklamada Çukurca’da bulunan karakol ve çevresine yönelik yapılan saldırıda 34 askerin öldürüldüğü iddia ediliyor. Buna karşın çekilme sırasında “gerillanın 8 şehit verdiği, ayrıca 5 gerilla ile de irtibatın kesildiği, akıbetlerinden haber alınamadığı” bildiriliyor.

HPG’nin başarısız eylemin meydana getirebileceği karamsar havayı dağıtmak için öldürülen asker sayısını bir hayli abarttığı, resmen şişirdiği görülmekte. Ne var ki, asıl dikkat çekmesi gereken husus sayılar üzerinde oluşturulmak istenen kirlilik değil. Kamuoyunun zar zor da olsa iyimser bir beklenti içine girme aşamasında olduğu bir konjonktürde bu eylemin kendisi başlı başına bir kirlilik! Bu kirliliği görüp, tavır almadan iyi bir şeylerin olacağını düşünmek gerçekçi de değil, adil de!