Balyoz ve sahte kahramanlar
Balyoz sanığı 102 asker hakkında verilen yakalama kararı sanırım herkeste bir şok etkisi yarattı.
İnanması güç elbette; bu ülkede dokunulmaz tek güç ordu ve askerlerdi.
Başbakanların, bakanların, parlamenterlerin asıldıklarını, rahatlıkla hapisanelere tıkıldığını biliyorduk ama askerlerle ilgili tarihimizde bu yönde edinilmiş bir tecrübe yok denecek kadar azdı.
Öyle ki, darbecilik suçlamasıyla generallerin ifadeye davet edilmesini bile abarttık, bu hamleyi yapan savcıları kahraman ilan ettik. Örneğine az rastlanılır bir iş yapmışlardı.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yüzden fazla asker hakkında tutuklama kararı vermesi ise artık askerî vesayet eşiğinin aşıldığını gösteriyordu.
Bu gelişmelerden rahatsız olanlar, askerler hakkında verilen tutuklama kararının ‘terörle mücadeleyi’ zaafa uğratacağını öne sürmeye başladılar.
PKK’yla mücadele eden kahramanlar tek tek hapse tıkılıyor...
Aynı eleştirileri, Genelkurmay Karargâhı da her fırsatta gündeme getiriyor.
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Balyoz sanığı Tümgeneral Gürbüz Kaya’yı savunurken daha bir hafta önce şöyle konuşuyordu: “Bu olayda da görüldüğü üzere [Hantepe baskını kastediliyor –KT] yargı sürecinde sanık bile olsalar, bazıları tarafından masumiyet karinesi ayaklar altında çiğnenerek suçlu olarak gösterilseler dahi bütün bu şartlar altında bile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bütün personeli görevinin başındadır. Bizim için vatan, şeref, dürüstlük, vazife ve sevgi her şeyin önündedir.”
Ama ne yazık ki, bu açıklamalar ajitasyondan öte bir anlam taşımamaktadır. Çünkü aynı komutan (Tümg. Gürbüz Kaya) PKK’lıların Hantepe’ye sızdığını baskından 15 dakika önce haber veren Batman’daki Heron merkezine “Her şey kontrolümüz altında” diye karşılık vermiş, altı askerinin ölümüne seyirci kalmıştır.
Tekrar esas konuya dönelim; ne Balyoz davası ne de Ergenekon soruşturmaları ‘terörle mücadeleyi’ zaafa uğratıyor.
Adları Ergenekon soruşturmalarıyla gündeme gelen bu kişilerin çoğu, sanıldığı gibi PKK’yla mücadelede kahramanca işlere imza atmış şahsiyetler değil zaten.
Çoğu sahte kahraman.
Ordu içinde güçlenmek, etkinlik oluşturmak isteyen gruplar, medya aracılığıyla hep bu iletişim stratejisini kullandılar.
Biri Öcalan’ı getiren komutan.
Diğeri Şemdin Sakık’ı getiren komutan.
Biri Şırnak’ı kurtaran komutan.
Öbürü Cizre’yi teröristlerden temizleyen komutan.
Biri Kardak’a çıkan komutan...
Daha nice böyle ‘kahraman’ komutan var adları sayılabilecek...
Ancak, gerçekler hiç de böyle değil.
Büyük resme bakarak geçmişi daha iyi kavrayabiliriz.
Gerisinde 40 binden fazla insanın ölüsünü bırakan ve üstüne üstlük hiçbir sorunu çözemeyen bir ordunun artık söyleyecek tek bir lafı kalmamıştır. Savunacak doğrusu da yoktur.
Balyoz’dakilerin ‘terörle mücadele’den anladıkları, zavallı köylüleri yakalatıp işkencelerde katletmek ya da bir kuytuda, dere kenarında, dağ başında kafasına sıkarak cesedini kurda kuşa yem etmekten ibarettir.
Balyoz sanığı tutuklu Albay Cemal Temizöz’ün icraatları bile tek başına bu çetelerin mahkûm edilmesine yeter de artar.
1992-1996 yılları arasında Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı yapan Albay Cemal Temizöz, kurduğu ölüm timleriyle bölgede yüzlerce faili meçhul cinayetten sorumludur. Bunların en azından dokuzundan dolayı bugün yargılanmaktadır.
Balyoz’un bir numaralı sanığı Çetin Doğan ve dönemin 5. Kolordu Komutanı ve daha sonra MGK Genel Sekreterliği de yapan Korgeneral Şükrü Sarıışık’ın ‘terörle mücadele’den anladıkları ise Kürtleri İsrail gibi katletmekten başka bir şey değildi.
Şükrü Sarıışık, plan seminerinde 240-250 bin kişinin irticai ve bölücü unsurlara destek vereceğinin tesbit edildiğini belirttikten sonra İstanbul ve Güneydoğu Anadolu’da İsrail örneğinde olduğu gibi “kesin, süratli ve sert tedbirler” alınmasını öneriyordu.
Çetin Doğan’ın ‘terörle mücadele’ tarzı ise gerçekten ‘örnek’ sayılabilir. Şükrü Sarıışık’tan sonra söz alan Doğan, yöntemini şöyle açıklıyordu: “Toplumsal olaylarda artık acıma, bilmem ne yapma filan yok. (...) Tepeleme var. Başka bir şey yok. (...) Böyle bir olay içerisinde efendim kalkanlarımızı elimize alacağız coplarla bilmem ne yapacağız megafonla, ay şöyle yap, kama düzenidir, hat düzenidir, hayır bilmem nedir, falan filan değil. Büyük ölçüde Silahlı Kuvvetler’in gücü ortaya konur. Bütün dünyada böyledir bu zaten.”
Başka söze gerek var mı bilmiyorum...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT