‘Balyoz’ operasyonu
SÜRPRİZ değil... “Balyoz Harekât Eylem Planı” hakkındaki belgeleri yargı görmezden gelebilir miydi? İşte savcılar bir ay süreyle belgeleri incelediler, gördükleri hukuki tabloya göre soruşturmaya başladılar.
14’ü emekli general, 4’ü muvazzaf amiral olmak üzere 49 subay hakkında soruşturma yapılıyor. Bu satırlar yazılırken gözaltılar ve aramalar sürüyordu.
Bu aşamada şu tespitleri yapabiliriz:
* Soruşturma sırf gazete yayını üzerine değil, bir bavul dolusu belgelere ait CD’lerin 1. Ordu bilgisayarlarından çıktığı elektronik olarak tespit edildikten sonra başlatılmıştır. Yani yasanın aradığı “suç emareleri”ne dayanıyor soruşturma.
* Soruşturma, 2003 yılında 1. Ordu Komutanı Org. Çetin Doğan’ın görev dönemindeki “Balyoz” çalışmalarına katılan komutan ve subayları kapsıyor. Ergenekon soruşturmasında serbest bırakılan veya adı geçmeyen bazı komutanların bu soruşturmada sorgulanmasının sebebi budur.
* 3 Mart 2003’teki “Balyoz semineri”ne 162 subay katılmıştı. Buna bakarak soruşturmanın önümüzdeki günlerde genişletileceğini tahmin edebiliriz. Tabii “kuvvetli süphe” yaratmayan subayları savcılar ayıklayacaktır.
Ergenekon dahil bu soruşturmalarda hukukun hükmünü mahkemeler verecek.
Askerin siyasallaşması
Siyaseten üzerinde önemle durulması gereken siyasi sorun şudur: 2003 ve 2004 yıllarında ordu içinde ve bazı sivil unsurlarla da irtibatlı olarak ‘hükümeti devirme’ görüşmeleri, planları ve organizasyonları yapılmış! Ayışığı, Sarıkız, Ümraniye, Poyrazköy, Balyoz...
Bunlara ilişkin bulguların bir kısmı, açıkça suç görüntüsü vermektedir; bulunan silahlar ve mühimmat, yapılan şiddet eylemleri gibi...
Bir kısmı ise, orduda hükümetten rahatsızlık duymanın ötesinde, en azından “muhtıra” türü müdahalelerle hükümeti istifaya mecbur etmek için yapılan planlardır...
İşte mesele buradadır: Demokrasi ve hukuk devletinde askerler, anayasal hükümete karşı bu ölçüde siyasallaşabilir mi? Bu ölçüde politika yapabilir mi?
‘Kurtarma hastalığı’
Tarihimizde ta Sultan Aziz’in askeri darbeyle tahttan indirilmesine kadar geriye gitmek mümkün: Askerin “Vatan kurtarıyorum” zannıyla, bu tutkunun beslediği bir siyasi bağnazlıkla siyasete müdahalesi gibi korkunç hatalar zinciri!
Çok gerilere gitmeyelim, yakın tarihteki darbeler, muhtıralar ortada!
Elektronik olarak sahihliği tespit edilmiş Balyoz belgelerinde, planların en mütevazısı “Ülkenin ekonomik darboğaza sürüklenerek, AKP hükümetine karşı büyük çaplı toplumsal gösteriler için zemin hazırlanması... yabancı sermaye ve azınlık hesaplarına el konulması” gibi çılgınlıkları öngörüyordu!
Hele de o korkunç bombalama ve kitlevi çatışma senaryoları!
Bu, hastalıklı bir ideolojidir. O yıllarda “Ordu göreve” diye yapılan mitinglerden geçtik, “Ordu göreve” diye üniversite senatoları da bildiri yayımlamışlardı!
Demokrasiye ve hukuka kesinlikle aykırı... Fakat sadece bu değil.
Ülkenin istikrarına, toplumsal barışa, sorunların çözümüne büyük zarar veriyor, Türkiye’ye büyük zarar veriyor!
Elbette çivi çiviyi sökmez; çözüm yolu ikidir: Biri hukuk, adil ve tarafsız yargı...
Öbürü askeri ideolojinin bu hastalığı giderecek şekilde gözden geçirilmesi.
MİLLİYET
YAZIYA YORUM KAT