Balyoz harekâtı
Haberi bile tepemize balyoz gibi indi. Taraf Gazetesi'nin yayımlamaya başladığı 2003 yılına ait darbe planı öncekilerden farklı.
Askerlerin, bütün sıkı bürokratik kurumlara özgü belge düzenleme ve saklama alışkanlıkları sayesinde bütün detaylar ve deliller elimizin altında. Hatta ses kayıtları bile. 29'u general 162 subay bu darbe planlarının konuşulduğu toplantıya bi'lfiil katılıyor. Darbe için hazırlanan genel harekât planı ve bu plana bağlı eylem planları, üst düzey komutanların ellerinden çıkma notlar, "çok gizli kaydı" ile verilen emirler 5 bin sayfayı bulan dosyanın içinde mevcut.
"Bir darbe nasıl planlanır?" Bu sorunun cevabı bu 5 bin sayfalık dosyada en ince ayrıntılarına kadar mevcut. Darbe planının en önemli aşaması, darbe şartlarının oluşturulması. Askerin yönetime el koyması için elindeki silahlarla koruması ve kollaması gereken bir şeylerin mevcut olması gerekiyor. Bu "şey"in yakın bir tehlike altında olması birilerinin tehdit etmesi lâzım. Ama yok; kimse ne laikliği ne de cumhuriyetin değerlerini tehdit etmiyor, herkes işinde gücünde. O zaman askerin silahlı müdahalesine gerekçe olacak tehdidin de asker tarafından yaratılması gerekiyor. Bunun için de provokasyon tarzı eylemler planlanıyor ve icra ediliyor. Yani "düşman unsurlar" adına eylemler yapılıyor. "Balyoz harekâtı" bu amaçla bir dizi "eylem planı" öngörmüş. Bu planlara göre önce iki cami bombalanıyor; sonra halkın tepkisi anında tahrik edilip bir "irticai kalkışma"ya dönüştürülüyor. Yine anlık kamera kayıtları ile bu tehlike televizyon ekranlarında görünür hale getiriliyor. Sonra kahraman generallerimiz bu çok yakın ve ciddi tehlikeyi bertaraf etmek ve devletimizi "koruyup kollamak" üzere yönetime el koyuyor. Eşzamanlı olarak kendi savaş tayyaremizi Yunanlılara düşürtüp veya onlar oyuna gelmezse kendimiz düşürüp bir de hükümeti acz içinde gösteren bir dış sorun ortaya çıkartılıyor.
4-6 Mart 2003'te, İstanbul'da Birinci Ordu Plan Semineri kamuflajı ile bu 5 bin sayfalık hazırlık ikmal edilmiş ve uygulamaya hazır hale getirilmiş. Sadece Türkiye'de değil, dünyada bu işin meraklıları için "asker nasıl darbe yapar?" sorusuna cevap arayanlara çok zengin bir malzeme var bu dosyanın içinde. Aynı şekilde "darbe nasıl önlenir?" sorusuna cevap arayanlar da bu dosyadan istifade edebilir. Sevindirici tarafı şu: Bu darbe planı deşifre edildikten sonra hiçbir asker "vatan haini" yaftasını torunlarına miras bırakacağını bile bile darbe yapmaz, yapamaz. Darbeci mi? Kim o? Hani şu camiye bomba koymayı, katliam yapmayı, devletin alî menfaatlerini pazara sürmeyi planlayan vatan hainleri mi? Her sepette çürük elmalar bulunur, ama Türk subayını tenzih ederiz. Öyle değil mi?
Memleketimiz için sevindirici ikinci sonuç, darbecilerin sığ ve dar bir kafa ile iş görmeleri. Bu adamlar darbe bile beceremezler. Önceki darbe modellerini isimleriyle birlikte tekrarlamalarından belli bu durum. "Balyoz harekâtı" 12 Mart darbesinden sonra, 26 Nisan 1971'de icra edilen harekâtın ismi. Mahir Çayan arkadaşlarıyla birlikte İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom'u kaçırınca, İstanbul'da her evin tek tek arandığı çok geniş kapsamlı bir operasyon yapılmıştı. Önemli ayrıntı, 12 Mart müdahalesinin istiminin sonradan bu olaylarla gelmesi. Solun o dönemde giriştiği banka soyma ve adam kaçırma gibi eylemlerin amacı, "komünizm tehlikesi"ni görünür hale getirmekti. Bu görünür tehlike üç gencin idam edilmesi ile sona ermiş oldu.
Muharip ve lojistik unsurlarda bir sorun yok. Bize karargâh yapılanmasının tepeden tırnağa değiştirildiği yepyeni bir ordu lâzım. Tartıştığımız ve tereddüt yaşadığımız sorun sadece darbe planları değil. Ülkemizi savunmak için bize bir ordu gerçekten lâzım. Bütün bu lekelerden ebediyen arınmış bir ordu. Aklımızın bir köşesinde "acaba bir gün vatandaşına komplo kurar mı?" endişesi taşımadığımız bir ordu. Askerliğin şerefini, ordunun itibarını kurtarmak için bu arınma ve yeniden yapılanma şart. Aslî işini yapan, yani sınırları bekleyen ve politikanın dışına çıkmış ve bu durumu şeffaf bir şekilde denetlenebilen bir ordu.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT