Balyoz 2
Geçmişle ilgili öğrendiğimiz her bilgi gelecekle ilgili tasavvurların belirtisidir... Bu cümlenin toplumsal sürekliliğin vurgulanmasından başka bir şey olmadığını düşünebilirsiniz. Ama söz konusu gözlemi Türkiye’de askerî kurumla ilgili yapıyorsanız, bu önerme bir anda hayati bir nitelik kazanıyor. Çünkü ordunun sürekliliği değişmeye direnerek gerçekleşiyor ve aslında sürekli kendisini tekrarlayan, yani yerinde sayan ve hayat değiştiği için de kendiliğinden gerileyen bir yapıdan söz etmiş oluyoruz. Bu durumda ordunun yarın ne yapmak isteyeceğini anlamak gayet kolay... Dün yaptıklarına bakmanız yeterli. Nitekim ‘darbe’ geleneğinde geçmişle ilgili bilgi veren gazete, bugün en güncel gazete haline geliyor ve Taraf da bunu yapıyor.
Balyoz darbe planı ile ilgili haber de tam zamanında geldi. Nitekim CHP sözcüsü şöyle dedi: “Tam da Anayasa Mahkemesi’nde askerlerin sivil mahkemede yargılanmasına dönük yasa değişikliği görüşülürken bu iddialar ortaya atılıyor ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı etkilenmeye çalışılıyor.” CHP sözcüsü nazik davranıp ‘iddialar’ demiş ama aslında ‘gerçekler’ demek istemiş. Çünkü ‘yüce’ Mahkeme’nin gerçek olmayan iddialardan etkileneceğini düşünmek bile abes. Ama gerçeklerden etkileneceği ve etkilenmesi gerektiği de açık. Eğer Anayasa Mahkemesi bütün bu darbe planlarından etkilenmeyecekse ne işe yarıyor? Düşünün ki bu Mahkeme’de sadece hukukçular yok. Yani bu en üst mahkemenin üyesi olmak için hukukçu olmanız gerekli görülmemiş. Çünkü istenen şey sağduyu ve bilgelik... Şimdi darbeden başka bir şey düşünemediği kanıtlanmış olan bir kurumun, bir de üstüne üstlük sivil yargıya gitmeyip kendi yargısını kendisinin görmesi mi savunulacak? Bazıları bu söylediklerimin yargıyı etkilemek olduğunu düşünebilirler... Ancak bir yanda gerçekliğin kendisi dururken, Mahkeme benden mi etkilenecek? Ayrıca eğer bu gerçeklikten etkilenmeyecekse, hangi yazı onları etkileyebilir ki? O nedenle herkesin gönlü rahat olsun. Söz konusu yasanın kaderi açısından aslında tek bir darbe planının ortaya çıkması bile yeterli... Şimdiye kadar zaten dört-beş tane çıkmış durumda. Bir fazlası mı Mahkeme’nin değerlendirmesinde etkili olacak?
***
Kurumsal ve ideolojik sürekliliği veri alırsanız, gerçekçi bir öngörüde de bulunabilirsiniz: Eğer geçmişte böylesine kapsamlı bir Balyoz girişimi varsa, şu anda da bir Balyoz 2’nin varlığından emin olabiliriz. Somut koşulların somut analizi bizi bu yönde uyarıyor. AKP hâlâ başta ve gidecek gibi de görünmüyor. Dahası hem kadrolaşmayı sürdürüyor, hem de reformları yapma iradesinden vazgeçmiyor. Bu durumda arkasına AB rüzgârını da alan bir AKP’yi iktidardan indirmek son derece güç olacaktır. Tabii bir de madalyonun öteki yüzü var... Balyoz Harekât Planı’nda söylendiği gibi bugün de muhalefet partileri “tutarsız, kişiliksiz, silik ve günü kurtarmaya yönelik söylemlere” sahipler. “Mevcut durumları itibari ile halkta giderek artan bir umutsuzluğa yol” açmaktalar. Nihayet medyanın da 2002’den bu yana pek ilerleme kaydettiği söylenemez: “Muhalif basın geçmişte yaptığı şahsi yanlışlıkların bedelini, görevini yapmayarak ve/veya yapamayarak ödemektedir.” Yani sorun medyanın asker yandaşı olması değil, ‘şahsi’ hatalar yapmasıdır! Bir de bunların üstüne muhalif basının “ekonomik ve mali denetim tehdidi ile susturulmuş” olduğunu ekleyin... Açıktır ki vatanın bugün, hemen şimdi bir Balyoz 2 planına acilen ihtiyacı vardır.
Acaba dikkatli bir biçimde bakarsak bu planın belirtilerini görebilir miyiz? Fazla dikkate ne gerek var dendiğini adeta duyuyorum, ‘sivil vesayet’ kampanyası tam da bu değil mi? Balyoz Harekât Planı’nın bütün ‘kurucu mantığı’ sivil vesayetçi dilin de belkemiğini oluşturuyor. Belki de aymazlık içindeki muhalif medyamız nihayet cevval kalemlerin öncülüğünde kendisini askere affettirecek adımları atmak üzereydi. O bakımdan Balyoz’un tam da şu dönemde deşifre olması bir talihsizlik... Ama belki de askeriye içinde bazı insanlar ‘sivil vesayet’ jargonunun askerî vesayetin yolunu açmak üzere üretildiğini anlamış ve tedbir almışlardır. Ne de olsa bu ‘muhalif’ arkadaşları onlar bizden daha iyi tanırlar.
***
Balyoz Harekât Planı’nın ekindeki ‘tutuklanacak’ ve ‘faydalanılacak’ gazeteciler listesi de çok bereketli bir alan araştırmasını ima ediyor. Darbeye destek vermesi muhtemel olanların ezici çoğunluğu, medyanın ne kadar değişmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. Günümüzün genç ‘sivil vesayetçilerinin’ hiçbir listede olmaması da çok anlamlı... Onlar yeni kan... Onlar yükselen değerler.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT