Balık yakalandı ama...
Papini’nin olağanüstü kitabı Gog’da, deli bir milyarderin hayalî maceraları anlatılır.
Gog, parayı bastırıp dünyanın bütün ünlüleriyle konuşur bu kitapta.
Bir seferinde Einstein’ı davet eder.
Ve sorar.
“Bana teorini kısaca anlatsana.”
Einstein da biraz düşünüp cevap verir.
“Bir şey kıpırdıyor.”
Şu anda Türkiye’yi anlatmak için de sanırım bundan daha iyi bir cümle bulmak güç.
“Bir şey kıpırdıyor.”
Hepimiz kıpırtıyı hissediyoruz ama neyin kıpırdadığını, nasıl kıpırdadığını tam çıkartamıyoruz.
Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı’yla bir saat konuşuyor.
Başbakan, canlı yayında konuşurken televizyonlar alt yazı geçiyor, “Erdoğan sağlık nedeniyle Yunanistan gezisini iptal etti.”
Erdoğan’ın “tansiyonunun yükseldiği” söyleniyor.
Belli ki bir “şey” kıpırdıyor Ankara’da.
Benim anlayabildiğim şu, bizim gazetede yayımlanan belgeyle “büyük bir balık” yakalandı.
Ama balık galiba “sandaldan” da büyük çünkü balığı çekip sandala alamıyorlar.
Bırakamıyorlar da...
Tuhaf bir kilitlenme hali çıkıyor ortaya.
Bunun böyle süremeyeceği açık.
Ya balığı bırakacaklar, ya da yakalayıp gereğini yapacaklar.
İkisi de çok riskli olduğu için karar vermekte zorlanıyorlar.
Bazı gazetelerde çıkan haberler “Genelkurmay’ın bu belgeyi külliyen inkâr edeceğini” gösteriyor.
Bunu yapabilirler ama halkı ikna etmeleri çok güç.
Bu olayı öyle kolayından geçiştiremeyecekler.
Belgenin ofisinde yakalandığı Ergenekon sanığının avukatlarının, belgenin varlığını reddetmek ve suçu polise yıkmak için yalan söylediklerinin ortaya çıkması Genelkurmay’ı da zor durumda bıraktı.
Birisinin avukatların niye yalan söylediğini açıklaması gerekiyor.
Jandarma’nın “imza raporu” da “inkârı” zorlaştırıyor.
Ergenekon savcılarının bu hafta başında Albay’ı sorguya çekecekleri kesin gibi gözüküyor.
Geçen hafta İstanbul’a gelen bir askerî yargıç bu gelişmeyi engelledi ama artık engelleyemeyecekleri anlaşılıyor.
Albay, sivil savcıların karşısında askerî savcıların karşısında olduğu kadar rahat davranamayacak herhalde.
Genelkurmay, “bu tür andıçları” hoş karşılamayacağını açıklıyor ama aynı albayın geçen yıl yakalanan benzer “andıçı” hakkında hiçbir işlem yapılmamış olması, bu sözün inandırıcılığını epey zedeliyor.
Genelkurmay zor durumda.
Sabıka dosyası çok kabarık olduğu için açıklamaları ikna etmiyor kimseyi.
Hükümet de zor durumda, çünkü ne yapacağına tam karar veremiyor.
Muhalefet de nasıl durması gerektiğini belirleyemiyor.
Herkes, bu belgeden sonra “bir şeylerin” değişeceğini biliyor.
Bunun nasıl bir değişiklik olduğunu ise bilen yok.
Kulislerde, hükümetin şu anda hepimizin bildiğinden daha fazlasını bildiği söyleniyor.
AKP’nin yeni bir “kapatma davasıyla” karşılaşmaktan endişeli olduğu da söylentiler arasında.
Bütün bu belirsizliklerin ortasında kesin olan tek bir gerçek var.
Bir Ergenekon sanığının ofisinde bir “darbe” planı ele geçti.
Bu plan, ya “emir komuta” zinciri içinde hazırlandı.
Ya bir cuntanın emriyle yazıldı.
Ya da bunu Ergenekon yaptı.
Her üç halde de mutlaka hukuki bir hamle yapılması gerekiyor.
Türkiye, bu planı yazanı yakalamak ve yargılamak zorunda.
Eğer emir komuta zinciri içinde hazırlandıysa, ordunun tepesinin tümden emekliye ayrılması mecburiyeti bulunuyor.
Cuntaysa, ordunun içinde ciddi bir temizlik ve tutuklama yapılacak.
Ergenekon hazırladıysa, bu örgütün “ordu içindeki uzantıları” yakalanacak.
Ne olursa olsun, ordu bir sarsıntıdan geçecek.
Bizim ordu hukuki bir denetime alışkın değil.
Daha önceki andıçların hesabını vermedi, kimse yakalanmadı, sorgulanmadı, yargılanmadı.
Ama şimdi durum değişik.
Albay siviller tarafından sorgulanacak.
Bütün çabalara rağmen bu engellenemiyor.
O sorgudan nasıl gerçekler çıkacağını bilmiyoruz.
Ayrıca, bu “planı” her kim hazırladıysa mutlaka başka belgeler de hazırlamış olmalı.
Onlar da herhalde bir yerlerde duruyor.
Sanırım bu belgenin yayınlanmasıyla birlikte “ordu-toplum” ilişkileri ciddi bir değişim geçirdi, ordu büyük bir tepki gördü, ilk kez bu tür andıçların “suç” olduğunu kabul etti.
Eğer bu yakalanan andıç “suçsa”, daha önce yakalanan andıçları yazanlar hakkında ne yapılacak?
Bu da cevaplanması gereken ayrı bir soru.
Şimdi herkes durmuş, ne yapacağını bilemeden birbirine bakıyor.
Ama bu cumhuriyet kurulduğundan beri belki de ilk kez “bir şey” oluyor bu toplumda.
Bir şey “kımıldıyor”.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT