Bağışlanma talebi ve Mısır’a giriş vakti
Hayatta bazen af dilemek de affetmek de zaman alır. İnsan kalbi, bir hatayı sindirmek, bir pişmanlığı kabullenmek ve ilahi rahmete sığınmak için kendine özgü bir ritme sahiptir. Hz. Ya’kūb’un oğullarının bağışlanma talebine verdiği yanıt da bunun en güzel örneklerinden biridir (Yûsuf 12/98). Onların hatası büyüktü, pişmanlıkları samimi görünüyordu; ancak Hz. Ya’kūb onların bağışlanması için sonra dua edeceğini söyledi. Neden? Bu bekleyiş bir baba üzüntüsü müydü yoksa dua için en uygun vakti gözetmenin bir işareti mi? Tıpkı onun sabırla beklediği gibi Hz. Yûsuf’un ailesi de büyük bir kavuşma için Mısır’ın kapısında beklemekteydi (Yûsuf 12/99). Affedilmenin, güven içinde bir diyara adım atmanın ve yeni bir hayata başlamanın vakti gelmiş miydi? Bugün bu ayetler üzerinden, bağışlanmanın ve ilahi rahmetin tecellisini anlamaya çalışacağız.
Bağışlanma Talebinin Ertelenmesi
Kendisinden Allah’a dua etmelerini isteyen Hz. Ya’kūb’un oğullarının bu talebi hemen oracıkta karşılanmadı: “O da ‘Sizin için Rabbime sonra istiğfar edeceğim. Şüphesiz o, çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.’ dedi.” (Yûsuf 12/98). Hz. Ya’kūb, üzüntüsü nedeniyle çocuklarının bağışlanması için dua etmesini ertelemiş olabilir. Bununla birlikte daha kuvvetli ihtimal, duaların kabul edileceği bir vakti (seher vakti, Cuma günü ya da Cuma gününün seher vakti gibi) kollamak ya da mazlum duruma düşen Hz. Yûsuf’un onları affettiğini, hakkını helal ettiğini kesinleştirmek amacıyla çocukları için duasını ertelemiş olmasıdır. Zira mazlumun helallik vermesi son derece önemlidir. Sonraki ayet dikkate alındığında bağışlanma talebinin ertelendiği yerin Mısır olduğu anlaşılmaktadır. Onun hemen oğulları için bağışlanma dilememesi, “sonra istiğfar edeceğim” demesi, oğulları için daha sonra da bağışlanma dileyeceği anlamına gelebilir.
Hz. Yûsuf’un Ailesi İçin Yeni Bir Dönem
Hz. Yûsuf’un babası Hz. Ya’kūb ve eşi Mısır sınırına geldi: “Yûsuf’un huzuruna girince Yûsuf ebeveynini yanına çekti ve ‘Allah dilerse Mısır’a emniyet içinde girin.’ dedi.” (Yûsuf 12/99). Ayetteki ilk giriş, Mısır sınırındaki Hz. Yûsuf’a ya da krala ait yere giriştir. İkinci giriş ise Hz. Yûsuf’un hazine bakanlığı yaptığı saraydaki yerine giriştir. Diğer bir ihtimal deilk girişin Mısır’a giriş, ikincisinin ise Mısır’a yerleşme olduğu yönündedir. Hz. Yûsuf’un annesinin öldüğünü ileri sürenlere göre ayette söz edilen anne, üvey annesi ya da anne gibi kabul edilen teyzesidir. Ayette geçen anne, üvey anne ise öz annesinin ölümünün ardından Hz. Ya’kūb’un evlendiği Hz. Yûsuf’un teyzesi de olabilir. Arap dili açısından amca baba gibi teyze de anne gibidir. Yani baba anlamındaki أب (eb)amca, anne anlamındaki أم (üm)teyze için de kullanılır. Bununla birlikte ilk akla gelen şey, ayetteki annenin Hz. Yûsuf’un öz annesi olduğudur. Ayetteki “Allah dilerse” ifadesindeki إن (in)kelimesi, “(cariyeleriniz) ırzlarını korumak istedikleri hâlde (in eradne tehassunen)” (en-Nûr 24/33) ayetindeki gibiأذا (iżâ)şeklinde de anlaşılmış yani söz konusu ifadeye “Allah dilediğinde” anlamı da verilmiştir. İlki (in), Allah’ın dilemesinin ihtimal olduğunu gösterirken ikincisi (iżâ)ise kesinliğine işaret eder. Hz. Yûsuf’un yakınlarının “Mısır’a emniyet içinde” girmeleri, korku ve açlıktan emin olarak girmeleri anlamındadır.
Sonuç
Hayatta herkes bir şekilde affedilmeyi bekler; bazen bir insandan bazen zamandan bazen de Allah’tan. Ama affa erişmek için pişmanlığın içselleşmesi, geçmiş hatalarla yüzleşilmesi ve dönüşüm için adım atılması gerekir. Hz. Ya’kūb’un duasını ertelemesi, Hz. Yûsuf’un ailesinin Mısır’a giriş süreci bize gösteriyor ki bağışlanma, sadece dille değil, kalple, akılla ve eylemle hak edilir (Yûsuf 12/98-99). Bugün bireysel ve toplumsal hatalarımıza bakarak kendimizi hesaba çekmeliyiz: Gerçek anlamda pişmanlık duyduk mu? Affı sadece talep eden mi yoksa hak eden biri miyiz? Bir şeylerin düzelmesi için dua ederken kendi üzerimize düşeni yapıyor muyuz?
YAZIYA YORUM KAT