Bağcılar'da "Tebliğ ve Tedricilik" Semineri
Özgür-Der Bağcılar Temsilciliği 11 Mayıs Cumartesi gecesi temsilcilik binasında bu dönemin son aylık panelini gerçekleştirdi.
Yılmaz Çakır’ın konuk olduğu programın konusu "Tebliğ ve Tebliğde Tedricilik" idi. Yılmaz Çakır, konuşmasına tebliğ kelimesinin lugat ve istilahi anlamlarını vererek başladı. Tebliğ kavramı belağa fiilinden türemiştir. Belağa gerek zaman gerek yer gerekse nitelik açısından amaca ulaşmak, sona varmak demektir. Belağa fiilinin fail ismi olan baliğ bir yere ulaşan, yerine getiren demektir. Aynı kökten gelen beliğ kelimesi ise en açık en etkileyici maksada en uygun noksansız ve güzel söz demektir. Tebliğin istilahi anlamı ise dinin insanlara düzgün, güzel ve gerekli bir şekilde anlatılma, duyurulma çabalarıdır. Tebliğin önemi her şeyden önce onun Allahın bir emri olmasından ileri gelir. İslam’ın şartını beş ile kayıtlamış, sınırlamış bir muhayyile ve tasavvur için bu söz çok fazla şey ifade etmese de Kuran’ın okuyucuları ve bağlılarınca mana açıktır. O da dinin tatbikinin ve hatta anlaşılabilmesinin yolunun tebliğden geçtiğidir. Zira Kuran’da Allah şöyle buyuruyor: ’’İçinizden hayra çağıran iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk olsun. işte kurtuluşa erenler onlardır.’’ (Ali İmran, 104) Yılmaz Çakır tebliğin mahiyet açısından nasıl olacağı hususunda da şu görüşleri dile getirdi. Tebliğ çok genel olarak iki yönlü cereyan eder. Birincisi uyarı, ikaz, tehdit, korkutma şeklinde iken ikincisi teşvik, tebrik ve müjdelemek şeklindedir. Kuranda bu dengeye ilişkin pek çok ayet bulunmaktadır. ’’Doğrusu biz seni gerçekle müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.’’ (Bakara,119) Tebliğde hikmetli ve basiretli bir yaklaşım sahibi olunmalıdır. Hikmet, pratik ve doğru davranış metodudur. Basiret ise idrak etme, görme, doğru ve ölçülü bakış, uzağı görebilme, kavrayış, bir şeyin iç yüzünü anlayabilme demektir. Tebliğin hikmetli ve basiretli sunumu en başta uzak görüşlü olmayı, perdenin önü kadar arkasını da görebilmeyi, tahriklere ve saptırmalara, sinirlendirmelere karşı soğukkanlı olmayı gerektirir. Tepkisel davranmamak, dünyayı olayları, tarafları, konuları iyi bilmek ve tahlil edebilmek hikmetli ve basiretli yaklaşımlardandır. Öncelikle uslup olarak güzel bir uslup sahibi olunmalıdır. Karşı tarafın ilahlarına sövülmemeli, sonda söylenmesi gerekeni başta söylememelidir. Kullanılan uslup net, açık ve anlaşılır olmalıdır.
Yılmaz Çakır konuşmasının ilerleyen bölümlerinde tebliğde tedricilik konusunu anlattı. Tedricin mekan boyutu açısından her ülkenin kendine özgü şartları vardır. Tedricin zaman boyutu açısından ise dünün tarzının yaklaşımlarının algılarının günümüze yada yarına seslenememe durumunu anlayabilme ve fark edebilmeliyiz. Tedricin muhatap boyutu açısından ise çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, tahsilli, tahsilsiz, zengin, fakir herkes tebliğin muhatabıdır. Burada ölçü insanlara sahip oldukları imkanlar dolayısı ile değil onların ortaya koydukları yaklaşım, çaba, samimiyet, ahlak ve takva oranınca değer verme gerekliliğidir. Tebliğde bütünlük hayatın ihtiyaç alanlarını kapsamalıdır. İmani, ibadi, siyasi, toplumsal, ekonomik ilkeler tebliğin konusu olmalıdır. Bütünlük konusuna bağlı olarak tebliğde öncelik tağuti, müşrik otoriteye yönelik olmalıdır. Yılmaz Çakır, tebliğde önceliğin talep edenlere ve yakın çevreden başlamak üzere yapılmasını belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Panel programı katılımcıların katkıları ve sordukları sorulara verilen cevaplarla sona erdi.
HABERE YORUM KAT