1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. BAE Sudan'daki soykırımın ortağı değil failidir
BAE Sudan'daki soykırımın ortağı değil failidir

BAE Sudan'daki soykırımın ortağı değil failidir

Cemil Caca Arslan, Sudan'ın Uluslarası Adalet Divanı'da BAE'ye bağlı Hızlı Destek Kuvvetleri'ne yönelik açtığı soykırım davasında, sanık konumunda olan BAE'ye yönelik suçlamaları inceliyor.

22 Nisan 2025 Salı 13:30A+A-

Cemil Caca Arslan/Düşünce günlüğü

Sanık: Birleşik Arap Emirlikleri

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) meşru siyasal iktidara karşı başkaldır-masının ikinci yılı dolmadan Sudan Ordusu, başkent Hartum’u geri aldı. İç savaş devam ederken Cancavitlerin belkemiğini oluşturduğu isyancı güçlerin Masalitlere yönelik gerçekleştirdiği soykırım, Sudan devleti tarafından Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) taşındı. Sudan’ın yalnızca sahadaki failleri değil, faillerin sponsorlarını da soykırımın faili olarak kabul ederek açtığı dava 21. yüzyılda soykırım suçuna yönelik bakış açısını derinden etkileme potansiyeline sahip.

İDDİALAR VE TALEPLER

Sudan, HDK’nın sponsoru olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiğini ileri sürmektedir. Sudan aynı zamanda HDK’nın işlediği tecavüz, zorla yerinden edilme ve diğer insan hakları ihlalleri bağlamında BAE’nin de suç ortağı olduğu iddiasını dermeyan etmiştir. Her iki devletin de ilgili sözleşmelerin tarafı olması nedeniyle Divan ilgili konuyu incelemek hususunda yetki sorunu yaşamamıştır. Sudan’ın Uluslararası Adalet Divanı’na yönelik talebi, Divan Statüsünün sunduğu hukuki imkanlar doğrultusunda Masalitlerin soykırımdan korunması için geçici tedbirlerin uygulamaya konulmasıdır. Söz konusu tedbirlerin odağında HDK ve liderlerinden ziyade doğrudan BAE’nin olması ilgi çekicidir.

Soykırım gibi ağır bir iddia karşısında BAE’nin temel savunması usule ilişkin kurgulardan ibarettir. Savunmaya göre Sudan’ın bölgesel uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına başvurmaksızın soykırım suçunu Divan’a taşıması yetki sorunu doğurmaktadır. Bununla birlikte Divan söz konusu savunmayı geçerli ve yeterli bulmamıştır. Ayrıca soykırım gibi ağır bir suça ilişkin iddiaların uyuşmazlık çözüm mekanizmaları tarafından ele alınabileceği iddiasının iyi niyetli olmadığı da aşikardır. İnsanlığa karşı işlenebilecek en ağır suç olan soykırım karşısında muhtelif uluslararası örgütlerin arabuluculuğuna yahut diğer mekanizmalara başvurulmasını istemek ancak soykırım faillerinin amaçlarına ulaşmasına yahut delilleri karartmak için zaman kazanmasına sebep olacaktır. Durum böyleyken BAE’nin ileri sürdüğü savunmanın ahlaken yozlaşmış bir bakış açısını yansıttığı görülmektedir.

SUÇLAR BM DANIŞMANI TARAFINDAN TEYİT EDİLDİ

İsyanın başladığı ilk andan itibaren çatışmaların merkezi olan Hartum’da Masalitlerin sistematik olarak hedef alındığı görülmüştür. Masalitlere yönelik sistematik saldırılar, yoğun yaşadıkları Darfur bölgesinde de devam etmiştir. HDK’nın ele geçirdiği şehirlerde aynı etnik gruba ait kişilerin canlı yakıldığı, bebekler dahil erkeklerin sistematik olarak öldürüldüğü ve kadınlar ile kızların ise sistematik tecavüze tabi tutulduğu tespit edilmiştir. HDK ele geçirdiği bölgelerde defaten Masalit sivillerin üzerine doğrudan ateş açmıştır. Aynı zamanda çatışma bölgelerinden kaçmak isteyen sivillerin doğrudan hedef alındığı ve hayati malzemelere ulaşmalarının da engellendiği yine kayıt altına alınan olaylar arasındadır. HDK aynı zamanda sivillerin erişim alanındaki su kaynaklarını zehirlemiştir. Yaşananlar Birleşmiş Milletler’in Soykırımın Önlenmesine Dair Özel Danışmanı tarafından da teyit edilmiştir.

ALTIN HIRSIZLIĞI

BAE’nin Sudan’daki iç savaşta aldığı konum yalnızca bir tarafın destekçisi değil soykırımın sponsoru, hatta doğrudan failidir. BAE, HDK’ya askeri, siyasi ve finansal destek temin ederken aynı zamanda HDK’nın kontrolündeki altın kaynaklarını çalmaktadır. Söz konusu hırsızlık, Avrupa Konseyi tarafından da tespit edilmiştir. BAE aynı zamanda Sahel bölgesindeki diğer ülkelerden Kolombiya’ya kadar yer alan geniş bir bölgeden paralı askerler toplayarak HDK’nın emrine vermektedir. Söz konusu işlem BAE’de yer alan ve Emirliğin idaresiyle doğrudan bağlantısı Sudan devletinin temsilcileri tarafından tespit edilen muhtelif şirketler üzerinden yapılmaktadır.

Personel desteğinin yanı sıra çok sayıda silah, mühimmat ve SİHA gibi ileri teknoloji askeri ekipman da yine BAE tarafından HDK’ya tedarik edilmiştir. SİHA gibi sistemler doğrudan BAE personelleri tarafından kullanılmaktadır. Dahası HDK, konusu soykırım suçuna tekabül eden fiilerini gerçekleştirdiği bölgelerde doğrudan BAE unsurları tarafından sevk ve idare edilmektedir. Netice itibarıyla BAE’nin HDK unsurlarını kullanarak soykırım suçuna doğrudan imza atan taraf olduğu, Sudan tarafından iddia edilmektedir. BAE, Sudan halkına yönelik gerçekleştirdiği soykırımı Sudan halkının çalınan altınlarıyla ve Sudan içindeki etnik gerilimleri istismar ederek gerçekleştirmektedir.

DURUŞMA SONUCU NELERE GEBE?

10 Nisan 2025 günü UAD nezdinde yapılan duruşma neticesinde Sudan, BAE’nin taraf olduğu sözleşmelere uymasını, HDK’ya verdiği destek suretiyle ortağı olduğu soykırım suçundan imtina etmesini ve netice itibarıyla Divan kesin kararını verene kadar tedbirleri uyguladığına ilişkin periyodik raporlar sunmasını talep etmiştir. BAE ise Sudan’ın taleplerinin reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

Canlı yayınlanan duruşma önemli etkiler doğurmuştur. Sudan temsilcisinin BAE’nin suçlarını delilleriyle birlikte Divan huzurunda ortaya koyması soykırım suçunun faillerine yönelik anlayışın değişmesi gerektiğine yönelik kabulü güçlendirmiştir. Sudan, BAE’yi yalnızca silah ambargosunu ihlal etmekle değil; soykırım suçunun doğrudan faili olmakla suçlamaktadır. Divan’ın geçici tedbirler uygulaması ve nihai olarak BAE’yi mahkum etmesi durumunda soykırım suçunun faillerine ilişkin geniş bir yorumun uluslararası hukukta kabul edileceği düşünülmektedir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda hâlihazırda İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımın faillerinin kim olduğu sorusunun yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olacaktır. Aynı zamanda gelecekte vuku bulacak soykırımların da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekecektir. Netice itibarıyla UAD nezdinde görülen Sudan v. BAE davası, insan hakları ve soykırım suçuna ilişkin paradigmaya tesir edecek önemli bir hukuk olayıdır.

HABERE YORUM KAT